Seyir defteri
Yeşil-mavi Midilli
Girit ve Evia’dan sonra Yunanistan’ın üçüncü büyük adası Midilli, Ege Denizi’nin kuzeyinde yer alması nedeniyle tekne turizmi açısından pek popüler değil. Bu yüzden diğer adalara göre daha tenha ve genel olarak fiyatlar daha makul. Güneydeki adalardan daha yeşil, özellikle doğu kısmı çam ve zeytin ağaçlarıyla kaplı. Ada batıya doğru volkanik bir karakter kazanıyor ve giderek çoraklaşıyor ancak bu çorak manzaraya eşlik eden yüksek kayalıklar ve yarlar, insanı kendine hayran bırakıyor.
Adanın gerçek ismi Lesvos, Mitilini merkezin ismi ancak biz adadan bahsederken Midilli diyoruz. Bu yazımızda da bu şekilde kullanacağım ancak adalılarla konuşurken Midilli dememek lazım çünkü bu sözcük onlara pek bir şey ifade etmiyor.
Türkiye’den ulaşım temel olarak Ayvalık’tan sağlanıyor. Turyol, Jaletur ve Jalem Tur olmak üzere üç şirketin seferleri var. Bu seferlerde motor, deniz otobüsü ve motordan değiştirilmiş feribotlar kullanılıyor. Sezonda her gün karşılıklı olarak 09:00 ve 18:00’de seferler var. Sezonda ayrıca Küçükkuyu’dan adanın en çekici yeri olan Molivos’a da seferler düzenleniyor. Bu arada tüm şirketlerin internet sayfaları olduğunu ve bilgilere buradan ulaşılabildiğini vurgulayalım.
Adaya tekne ile iki yerden giriş yapılabilir. Doğuda Mitilini, kuzeyde Molivos’un hemen yakınındaki Petra.
Mitilini adanın merkezi, Setur Marina
burada ve merkeze yürüme mesafesinde. Limanın diğer ucundaki gümrük ofisinden taksi 5 euro tutuyor. Marina 220 yat kapasiteli, iki tarafında beton iskele ve arada üç adet yüzen ponton mevcut. Bu pontonlar parmak iskele şeklinde. Marina yeni, güzel işletiliyor ve çok temiz. Personel güler yüzlü ve ilgili, palamar hizmeti var, tonoz ile bağlanılıyor. Tuvalet-banyo kısmı biraz küçük ve eski olmakla birlikte temiz. Kart ile giriliyor, çamaşır makinası var. Yat kulüp halka açık ve adada oldukça popüler, sezonda epey kalabalık oluyor, yemekler İtalyan tarzı. Tekne malzemeleri bulabileceğiniz bir marin market mevcut (Natulus). Patlayan balon usturmaçamızı oradan temin ettik, ayrıca merkezde daha büyük bir marin market var. Bu market, balıkçılık ağırlıklı olduğu için temel malzemeleri bulunduruyor. Olmayan ürünleri de kısa bir sürede getirtebiliyorlar.
Mitilini merkez rıhtımına da tekne bağlanabiliyor. Yunanistan’a ilk giriş Midilli’den yapılıyorsa, önce feribotların da yanaştığı gümrük iskelesine yanaşmak gerekiyor. Buradaki işlemleri tamamladıktan sonra marinaya gidilebilir ya da limanda demir atıp kıçtankara kalınabilir. Demir tutma sorunu yok, elektrik ve su için pedestaller var. Biz buraya bağlanmadık ancak bağlanan teknelerden öğrendiğim kadarıyla marketten 5 euro karşılığında bir kart alınıyormuş. Bu kartla elektrik ve su alınabiliyor ve söylendiğine göre bu kart adanın diğer limanlarında da geçerliymiş. Burada bağlanmanın olumlu yönü hemen merkezdesiniz, her yere kolay ulaşabilirsiniz ancak en büyük problem gürültü. Tekneler diğer adalarda da olduğu gibi hemen yol kenarına bağlandığı için otomobil ve motosiklet gürültüsü hiç eksik olmuyor. Ayrıca limana giren feribotların kaldırdıkları denizleri de unutmayalım. Tüm adada limanlarda bağlama ücreti 46 feet tekne için 7 euro civarında, su ve elektrik içinde. Adada su ihtiyacını karşılamak için uzun hortumu şiddetle öneriyorum. Bağlanılan yerlerde elektrik pedestali daha sık olmakla birlikte bir ya da iki musluk oluyor. Mevcut 20 metrelik hortumumuza ilave 25 metre hortum daha aldık ve su sorunumuz böylelikle çözüldü.
Mitilini’den başlayarak adanın çevresi saat yönünde ya da tersi yönde dönülebilir. Biz her ikisini de denedik, büyük bir fark yok. Güney kıyısı melteme daha korunaklı ve daha çok koyu var. Kuzey, melteme daha açık ve daha az korunaklı yere sahip. Seyrin ilk günlerinde daha kısa yol yapmak ve rüzgârın kolayına olması için saat yönü tercih edilebilir. Ben de koyları bu düzende anlatacağım.
Saat yönünde Midilli
Mitilini’den çıkıp güney kıyıları takip edilerek seyredildiğinde 10 mil mesafede adanın iki iç denizinden biri olan Kolpos Yeras’ın girişine ulaşılıyor. Bu seyir sırasında rüzgâr arkadan geldiğinden kolay bir seyir oluyor. Kıyı boyunca derinlik 20-25 metre civarında ve çok miktarda balıkçı şamandırası var, dikkatli olmak lazım. Bu bölgede rehber kitaplarda iki güvenli koydan bahsediliyor.
Ormos Yeras
Dibinde bir kilise (Saint Ermogenis) ve yanında plaj bulunan yeşil bir koy. Kilise mavi boyalı çatısı ile uzaktan çok güzel görünüyor. Güney rüzgârları hariç melteme korunaklı ancak dip erişte. Demir tutturmak çok zor, gözle görülen kumluk alanlarda derinlik 4 metre civarında. Bize 6-8 metrenin altında demir atmak pek güvenli gelmiyor, eriştelik alanlarda birkaç kez denememize rağmen demir tutturamadık. (Hem de demirimiz 27 kiloluk Ultra olmasına rağmen). Midilli’de bazı yerlerde yoğun erişte nedeniyle demir tutma problemi yaşadık. Bizce Ormos Yeras katamaranlar ve küçük tekneler için ideal. Karayolu ile gelenler için ise popüler bir yer.
Hemen bu koyun batısında, bazı haritalarda adı Ormos Avalon olarak geçen, bazı haritalarda ise hiç adı geçmeyen bir koyda kaldık. Bu koy haritada Ormos Kavourolimini Koyu’nun hemen kuzeyinde. Doğudan gelen tekneler için üzerinde örme taştan sütun bulunan VR AK. Kaloyeros Kayalığı ile VR AK. Vromonisi Adası’nın batısında kalıyor. Derinlik 15 metre civarında ve kıyıya doğru 8-10 metreye kadar iniyor, çok iyi demir tutuyor. Kıyıdaki Taverna Modousa çok tavsiye edilen gerçekten güzel bir yer. Ancak ağaçlık alanın arkasında, tekneden görünmüyor. Biz ilk geldiğimizde koyun girişinde sancak tarafındaki kayalık bölgenin üzerindeki evi restoran sandık ancak buraya ulaşmak çok zor. Daha sonra kıyıyı dolaşırken tesadüfen bulduk. Pilot kitaplarda yüzen küçük bir iskele olduğundan bahsediliyor ancak biz gittiğimizde iskele karada çekilmişti; bu da bulmayı güçleştiriyordu. Genel anlamda koyun ortasına göre restoran güneybatı yönünde ve begonvillerin arkasında. Botla plajdan restorana ulaşmak çok kolay. Yeşillikler içerisinde büyük bahçesi ve çocuk oyun alanı var. Yemekler de çok güzel. Midilli’de en sık gittiğimiz yer Restoran Modousa oldu.
Kolpos Yeras
Girişi heyecan verici, üzerinde örme taştan bir sütun olan kayalık var (VR AK. Kaloyeros). O kayalık sancakta bırakılarak giriliyor. Hemen sonrasında ikinci bir kayalık var (VR AK. Vromonisi), kanala girmek için bunu da iskelede bırakmak gerek. Kanal çok güzel görünüyor ve çevrede çok güzel evler var. İçerisi çam ve zeytin ağaçları ile kaplı. Kanal dar olmakla birlikte ortasında derinlik 20 metre civarında. Kanalın her iki tarafında küçük barınaklar var ancak derinlikler 2 metrenin altında olduğundan yelkenli tekneler için pek uygun değil. Kolpos’a giriş özellikle ilk seferinde heyecan verici, daha sonra alışılıyor. Gece seyri ise pek önerilmiyor.
Skala Loutron Kolpos Yeras’a uzanan kanalın sonuna doğru, sancak tarafındaki ikinci geniş koy. Skala Loutron’a gelmeden bir önceki koy olan Ormos Angali’de balık çiftlikleri var. Koya girildiğinde sancak tarafındaki geniş alanda ya da daha içerde iskelenin önünde demirde kalınabilir. Kolposlarda suyun rengi daha yeşilimsi ve dip kum, çok iyi demir tutuyor. Deniz suyu sıcaklığı temmuz ayında 29˚C civarındaydı. Güneyli havalarda özellikle girişteki koy çok korunaklı, meltemin sert estiği zamanlarda iskelenin önü daha rahat, geceleri her taraf çok sakin oluyor. Skala Loutron’da güzel bir beton iskele var. İskele biraz yüksek olmakla birlikte sezonda pek çok bağlanmış yelkenli tekne gördük. Elektrik ve su almak mümkün. Biz alargada kalıp botla iskeledeki restorana çıktık. Yemekler her zamanki gibi güzel. Yaz aylarında balık olarak sardalya bulunuyor, kalamar ve ahtapot ızgara her zaman mümkün. Skala, Yunanca iskele anlamına geliyor, asıl yerleşim olan Loutra Köyü yukarıda, yamaca yerleşmiş, burası o köyün iskelesi anlamına geliyor. Bu tanımlama Midilli adasında çok yaygın.
Skala Loutron’un tam karşısındaki Perama adlı yerleşimde, eski depolar ve zeytinyağı fabrikaları görünüyor, bir de beton iskelesi var. Zorunlu durumlarda iskelenin güneyine aborda olunabilir. Biz buraya karayolu ile gittik, mayıs
ayında çekici bir yer değildi ancak eylül başında tekrar gittiğimizde hemen deniz kenarındaki taverna Baluchanas’da nefis bir yemek yedik.
Kolpos’a girmeden kanal tekrar daralıp sığlaşıyor. Tüm Kolpos melteme açık, sığ olduğundan meltem kuvvetli estiğinde minik kuzucuklar oluşuyor. Kolpos’a girdikten sonra sancak tarafı takip edilirse küçük Yeras Koyu’na ulaşılıyor. Dipte bir plaj var ve renkler çok güzel ancak derinlik süratle azalıyor. Bu güzelliğe doğru 6-8 metre civarında demir atıp kıyıya botla gidilmesini öneriyoruz. Sakin havalarda çok güzel olmakla birlikte koy melteme açık.
Ormos Mersinia
Kolpos Yeras’tan çıktıktan sonra batı yönüne doğru kıyı takip edildiğinde 3,5 mil kadar ilerideki ilk koy. Kuzeydoğuya doğru koyun dibine ilerlendiğinde yıkık manastır çok dikkat çekici. Zemin genel olarak erişte ancak manastıra yaklaştıkça 8-10 metre civarında kum alanlar çok net görülüyor. Dip kum olmakla birlikte biraz sert yapıda, gözlükle demirin tuttuğunu kontrol etmekte yarar var. Koyun dibi kumsal ve çok tenha, iki ev ve bir küçük kilise dışında hiçbir şey yok. Kıyıdaki tabela buranın en temiz koylardan biri olduğunu belirtiyor. Melteme çok korunaklı ancak güneyli rüzgârlara açık. Gece rüzgâr kesildiğinde koya hafif solugan giriyor ancak rahatsız edici boyutlarda değil. Mersinia bizim favori koylarımızdan biri oldu. Yemek teknede.
Ormos Tarti
Kıyıda plaj ve restoranların olduğu hareketli bir koy. Günlük gezi teknelerinin uğrak yerlerinden biri. Denizin rengi çok güzel ancak dip erişte kaplı. Kıyıya doğru kumluk alanlar 4 metre civarında. Katamaran ve çekeri az tekneler için uygun bir yer; biz bu koyda kalamadık.
Plomari
Kolpos Yeras girişine göre 10 mil
mesafedeki Plomari, limanı olan ikinci yerleşim yeri. Liman güzel düzenlenmiş, dalgakırandaki yuvarlak taşlar dikkat çekici. Limana girince ileride sancak tarafındaki beton iskele, bağlanmak için uygun. Kıyıda yolun hemen arkasında küçük bir park var, misafir tekneler bu parkın önündeki kısma demir atıp bağlanıyorlar. Girişin tam karşısındaki beton rıhtım da derinlik olarak bağlanmaya uygun ancak su ve elektrik yok. Beton rıhtım oldukça yüksek, bağlanmak için mapa ve babalar var. Elektrik pedestalleri yeterli ancak su için iki musluk içeren bir kutu var. Bu kutu sokak lambalarından ortada olana yakın. Bağlanma yerinize göre uzun hortum burada gerekebiliyor. Adaların çoğunda olduğu gibi burada da yanaşmanıza yardım edecek bir görevli bulunmuyor, yan teknelerden gelen yardımlar çok önem taşıyor. Biz bu tip yerlerde kıyıda yardım edecek kimse yoksa şöyle bir yöntem uyguluyoruz. Arkada iki tane büyük balon usturmaçamız var, demir atarak bu balon usturmaçalar iskeleye dayanacak şekilde yaklaşıyoruz. Gaz kolu yarım yol geride iken en gencimiz kıyıya atlıyor. Gerisi kolay. Paserellamız hep aşağıda kaldığından bir adaptör yaptırdık, bunu kullanarak kıyıya çıkmaya çalıştık. Her zaman maceralı geçişler oldu.
Liman polisi çok yakında ve hemen gelip ofise uğramanızı isteyebiliyor.
Plomari’de teknelerin bağlandığı yere çok yakın bir süpermarket var, tüm ihtiyaçlar karşılanabilir. Marketin önünde küçük bir meydan ve bir kahvehane bulunuyor. Bu tipik Yunan kahvehanesinde her daim içerde tavla oynayanlara rastlamak mümkün. Meydana bakan masalarda frappe içmek çok keyifli. Deniz kenarındaki restoranlardan başka, bu meydandan içeri giden yol takip edildiğinde, yazın araba yolu muhtemelen kışın da su yolu üzerindeki köprüleri geçince güzel ve yerel tavernalar yer alıyor. Biz teknelerin bağlandığı yerin hemen arkasındaki tavernada yemek yedik, güzel ancak ada standartlarına göre biraz pahalı. Plomari bilindiği gibi uzo üretimi ile meşhur. Kıyıdaki eski uzo fabrikası yıkık ve terk edilmiş durumda. Şimdi üretimdeki fabrikalardan biri daha içeriye doğru kara yolu üzerinde.
Limanda denize girilemiyor ancak Plomari’de birkaç gün geçirmek isteyenler yakındaki güzel plajlara gidebilir.
Plomario Marinası dalgakıranlarla iyi korunmuş ve girişi doğu yönünde olmasına rağmen meltemde solugan alıyor. Özellikle geceleri daha fazla hissedilen solugan rahatsız edici boyutlara ulaşabiliyor.
Kolpos Kallonis
Midilli Adası’nın ikinci iç denizi olan Kallonis’e oldukça sığ ve şamandıralarla belirlenmiş bir kanaldan geçilerek giriliyor. Şamandıraların dışı çok sığ olmakla birlikte işaretli kanalda ve sonrasında derinlik 15-20 metre civarında. İçeride en korunaklı alan girişten sonra iskele tarafında Nisis Eeimonisi Adası’nın arkasında, Apothika Köyü’nün önleri. Dip çamur ve çok iyi demir tutuyor, kıyı bataklık görünümünde ve çevre çok çorak. Midilli Adası’nın yeşili buradan itibaren bitiyor. Pilot kitaplara göre Kolpos Kallonis içinde melteme korunaklı pek bir alan yok. Biz de bu koyda bir gece geçirdik ve limanın içine girmedik. Hepimizin fikri Kolpos
Kallonis’in güvenli demirleme dışında herhangi bir çekiciliği olmadığı yönünde. Sezon boyunca tekrar gitmediğimiz tek yer burası oldu.
Skala Eressou
Kolpos Kallonis girişinin 8 mil kadar batısında adanın popüler mekanlarından Skala Erossou bulunuyor. Burası antik dönem lirik şairi ve Afrodit kültü rahibesi olan Sappho’nun (MÖ 630-570) doğum yeri ve tepedeki Eressous Köyü’nün iskelesi. Uzun bir plajdan oluşan Skala Erossoi maalesef rüzgâra çok açık bir konumda. Pilot kitaplarda sakin havalarda yüzme molası verilebilecek bir yer olarak bahsediliyorsa da biz bu bölgeden geçerken hep rüzgârlıydı. Daha sonra karadan gittiğimiz Skala Eressou adanın görülmesi gereken yerlerinden biri. Uzun bir plaj üzerinde klasik tavernalar, barlar, şemsiye ve şezlonglu plajlar ve halk plajları var. Midilli’de halk plajları bizi çok etkiledi. Son derece temizler, soyunma kabinleri ile duşlar mevcut ve tamamen ücretsiz. Tavernada yemeğinizi yiyip hemen altındaki plajdan denize girebilirsiniz.
Sigri
Adanın en batısında korunaklı doğal liman olan Sigri, en beğendiğimiz yerlerden biri oldu. Sigri bir yarımadanın üzerine kurulmuş küçük bir yerleşim. En göze çarpan yapı yarımadanın üzerindeki kale. Sigri adanın en batı ucunda olduğundan meltem sert esiyor ve yarımadanın korumasındaki kalenin güney kısmı en güvenli demir yerini oluşturuyor. Burada kaleye doğru 8 metre civarında, plaj sınırlarını belirleyen kırmızı şamandıraların dışına demir atıldığında alargada güvenle kalınabiliyor. Rüzgârlı olduğu için her zaman serin oluyor, temmuz ayında gece üzerimize pike gerekti. Kıyıda plaj ve restoranlar var. Özellikle çocuklu aileler için plaj çok büyük rahatlık. Bizim torunlar Sigri’de kaldığımız üç günü plajda geçirdiler denebilir. Plaja motorlu araç kabul etmiyorlar. Biz ilk seferinde botumuza motoru takıp kumsala çıktık. Biraz sonra iki polis gelerek motorlu taşıtların yasak olduğunu söyledi ve botumuzu daha uzaktaki küçük bir iskeleye çekerek bağladık. Bundan sonra sahile giderken şişme kanomuzu ve botu kürekle kullandık. Karaya çıkmak için kalenin altındaki küçük beton iskele uygun, buraya botlar bağlanıyor. Sigri çok küçük ve şirin bir köy. Tepede yenilenmiş ve muhtemelen ev olarak kullanılan çok güzel bir yel değirmeni gözümüze çarptı. Buradan manzara muhteşem. Sigri’nin en büyük özelliği sahip olduğu dünyaca ünlü ‘petrified forest’ denilen yanardağ külleriyle oluşan taşlaşmış ormanı. Taş orman geniş bir alana yayılıyor ancak değirmenin hemen yanında bir müze var. Çok iyi düzenlenmiş olan müze mutlaka görülmeli. Yarımadanın kuzeyinde, var olan küçük balıkçı barınağının büyütülmesi için ciddi bir çalışma var. Sanıyorum ki, bir iki sene sonra tekneleri iskeleye bağlamak mümkün olacak. Kalenin güneyi, güneyli havalar için uygun görülmüyor. Kılavuz kitaplar bu durumda yarımadanın kuzeyindeki koyları öneriyorlar ancak bizim böyle bir deneyimimiz olmadı.
Yine kitaplarda Sigri’nin kuzeyinde iki koydan daha bahsediyorlar ancak bize göre Sigri’den sonraki en uygun yer Petra ve Molivos.
Petra
Adanın tekne ile ikinci giriş kapısı. Gümrüklü alanı içeren beton bir iskelesi
var. Türkiye’den yaz aylarında motorlar geliyor. Geniş koyunda alargada kalınabilir ancak solugan alabileceğini düşünüyorum. Kıyı boyunca yan yana güzel tavernalar ve önlerinde uzun bir plaj var. Hemen yanındaki Molivos’un çekiciliği nedeniyle ikinci planda kalmış gibi. Biz de tekne ile Molivos’a gelmemize rağmen Petra’da kalmadık.
Molivos (Mithymna)
Sigri’ye 20 mil mesafedeki Molivos, adada iskeleye yanaşılabilecek birkaç yerden biri. Girişte iskele taraftaki dalgakıranın iç kısmı teknelerin yanaşması için uygun. Birçok kılavuz kitapta demir tutturmanın zor olduğu yazıyor. Demir atılırken karşı kıyıya iyice yaklaşmak lazım, biz iki kez bu şekilde demir attık ve ikisinde de herhangi bir sorun yaşamadık. İskelede elektrik ve su pedestalleri var. Bağlama ücreti bütün adada olduğu gibi günlük 7 euro. Limanda çok güzel tavernalar var. Molivos’ta tavernalar arasında dolaşırken güneşte kurutulan ahtapotları görmek heyecan vericiydi. Burada hâlâ ahtapotları güneşte kurutuyorlar, bu nedenle alışık olduğumuzdan daha sert ancak çok lezzetliler. Garson bizi ahtapotu ince dilimler halinde kesmemiz için uyardı. Burada restoranların bazılarında menüler Türkçe. Limanın hemen dışında Molivos şehri yüksekçe bir dağın eteklerine yerleşmiş ve tepede kalesi yer alıyor. Dar ve dik sokaklardan oluşan Molivos’u gezmek çaba istiyor. Biz dışarıdan görmeyi tercih ettik. Kale ışıklandırılıyor ve özellikle gece çok güzel görünüyor.
Skala Skaminea
Molivos’tan doğu yönünde yaklaşık 8 mil mesafede meşhur Skala Skaminea bulunuyor. Küçük bir barınağı var ancak yelkenli tekneler için uygun değil. Barınağın dışında da zemin yoğun yosunlarla kaplı. Demir tutturmak çok zor. Barınağın biraz doğusunda gözle görülebilen kumluk alanlarda ise derinlik 4 metre civarında. Biz birkaç kez denedik ancak demir tutturamadık. Sabah hava çok sakindi ve demir üzerinde beklerken çocuklar kano ile iskeleye çıktılar. Saat 11:00’e doğru gözle görünür biçimde batıdan rüzgâr gelmeye başladı ve kısa bir süre içerisinde kuvvetini artırdı. Biz de yavaş yavaş demir taramaya başladık. Tarama bilgimiz ve beklentimiz doğrultusunda gerçekleştiği için sorun olmadı ve kıyıya çıkanların dönmesi ile birlikte demir alıp yolumuza devam ettik. Daha önce arabayla geldiğimiz Skala Skaminea çok küçük ve şirin bir yer. Birkaç tane klasik taverna ve hediyelik eşya satan dükkan mevcut. Barınağın
bir kısmını oluşturan kaya üzerindeki şapel çok güzel görünüyor ve bölgeyi tanıtan resimlerde boy gösteriyor. Skala Skaminea denizden ya da karadan görülmesi gereken bir yer.
Tsonia
Molivos’tan doğu istikametinde seyre devam edildiğinde önce Ak. Scamenia Burnu ve feneri ile karşılaşılır, bu burnun dönülmesi ile adanın kuzeyindeki seyir tamamlanarak doğu kıyılarına gelinir. Bu noktadan itibaren meltem batıkuzeybatı yönünde geldiğinden takip eden Tisonia ve Neos Limin korunaklı limanlardır. Tsonia, Molivos’tan yaklaşık 12 mil uzaklıkta ve melteme kapalı bir liman. Küçük bir balıkçı barınağı var, barınağın dışı kılavuz kitaplarda demir yeri olarak gösteriliyor ancak dip kalın, yosun ve demir tutturmak zor. Birkaç kez denedikten sonra biraz güneye doğru kayıp kilisenin önüne doğru demir attık. Dip güzel demir tuttu, kıyıda halk plajı var. Biz burada bir gece geçirdik ancak zaman zaman sallandık. Bunun nedeni gece bir süre için ortaya çıkan doğu rüzgârı ve geçen gemiler olabilir. Ancak fazla rahatsızlık verici değildi. Bir alt koyu olan Neos Limin de melteme korunaklı. Kafadan esen 30 knot civarındaki havada geldiğimiz başka bir seyirde kıyıya yaklaşınca dalgalar azaldı ve rüzgârın da azalması ile birlikte rahat bir gece geçirdik. Bence bu bölgede en iyi demir tutan ve korunaklı liman Neos Limin.
Tokmakia Adaları
Adalar, beyaz renkleri ve kum bankları ile bölgenin genel coğrafi yapısından farklı bir görünüm oluşturuyor. Nisis Aproniso ve Nisis Tsoukolas adaların arasında, kum banklarının arkasında, kum zeminde 8 metrede demir attık ve sorunsuz bir gece geçirdik. Buraya gün boyu yakın yerlerden küçük tekneler günübirlik olarak geliyorlar. Yüzme molası verilebilecek ve sakin havalarda gecelenebilecek bir yer.
Pamflia
Bu adalardan kıyı takip edilerek güneye doğru seyir yapıldığında, yaklaşık 10 mil mesafededir. Nisis Pamfyllo Adası ile kuzeydeki kilise arasında 5-8 metreye demirlenir. Dip güzel demir tutar, melteme korunaklıdır ancak doğuya açık olduğundan gece solugan alabilir. Mitilini’ye 3 mil mesafede olduğundan marinadan yüzme amaçlı olarak da gelinebilir.
Böylece saat yönünde yaptığımız turumuzu tamamlıyoruz. Midilli’de koylar dışında görülmesi gereken birkaç dağ köyü var. Zamanı olanlara en azından bir gün araba kiralayarak Agiasos ve Agia Paraskevi köylerinin gezilmesini öneriyoruz.