Uçtan Uca Yerli ve Milli 5G
5G teknolojisiyle birlikte Türkiye’nin önüne eski nesil mobil iletişim teknolojileriyle olandan daha büyük bir fırsat-risk ikilemi çıkıyor.
5G, öncülleri olan 2G, 3G ve 4G’den çok farklı gelişiyor. Daha öncekiler birer telekomünikasyon standardı iken, 5G bir endüstri standardı olarak şekillenmekte. Başta otomotiv, sağlık, tarım, eğitim, finans, eğlence olmak üzere bütün dikey sektörlerin temsilcilerinden toplanan isteklere cevap vermek üzere geliştirilen 5G, yüksek veri hızı, düşük gecikme süreleri, yüksek yoğunlukta cihazlara erişim gibi temel özellikleri hizmete sunacak. 5G’nin diğer bir önemli özelliği, neredeyse tamamen yazılım ve bulut tabanlı olması. Ülkemizde de yerli ve milli 5G alt yapısını geliştirmek için çalışmalar çoktan başlamış durumda.
Biz de bu çalışmalarla ilgili sizleri bilgilendirmek amacı ile Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu (BTK), Sanayi Bakanlığı ve Ulaştırma Bakanlığı’nın da büyük desteği ile ortaya konulan “Uçtan Uca Yerli ve Milli 5G Haberleşme Şebekesi” (UUYM5G) projesi ve Haberleşme Teknolojileri Kümelenmesi (HTK) Kurucu Üyesi İlhan Bağören ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
NT: 5G alt yapısı hazır olduğunda birçok alanda fark yaratan uygulama örneklerini görmeye başlayacağız. Hayatımıza önemli dokunuşları olacak. Dolayısıyla bu teknolojiyi kullanarak iş geliştiren sektörlerin 5G’ye hazırlıklı olması lazım.
İlhan Bağören: Bugünlerde Türkiye’de de çok konuşulan Endüstri 4.0 ya da Dijital Dönüşüm, ancak 5G ile daha anlamlı olacak. Çünkü bu kapasiteyi, hızı ve sürekliliği sağlayabilecek teknolojiler 5G ile gelecek. Dolayısıyla her sektörü etkileyecek, katkıda bulunacak.
NT: 5G aynı zamanda KOBİ’ler için fırsat anlamına da geliyor. Bu fırsatı realize etmek için ise önceden hazırlık yapmak, ürünü zamanında pazara sunmak çok önemli. Hedeflenen 2020’ye Türkiye’nin hazır olduğunu düşünüyor musunuz?
İlhan Bağören: Öncelikle vurgulamalıyım ki, ülkelerin 5G stratejileri, en üst düzeyde, Cumhurbaşkanlığının dahil olacağı bir süreçle yapılacak kadar öneme haizdir. ABD’de 5G hakkında Donald Trump’a sunulan rapor, 5G’ye geçen ilk ülke olmadığı takdirde, ABD’nin Politik, Ekonomik ve Askeri liderliği Çin’e kaptıracağı yönündeydi. Çinli üreticilere karşı açılan teknoloji savaşı, bu stratejik çalışmadan kaynaklanmaktadır.
Türkiye’nin önüne bu noktada eski nesil mobil iletişim teknolojileriyle olandan daha büyük bir fırsat-risk ikilemi çıkıyor. Geçmiş nesillerde olduğu gibi mobil teknolojilerin dikey sektörlerde kullanımını sağlayacak uygulamaları geliştirmek için 5G’nin mobil işletmecilerce sunulmasını beklersek, geçen nesillerden de büyük bir ithalat yağmalamasına uğrayacağız. Çünkü 5G bir telekomünikasyon değil, endüstri standardı. Bütün endüstrilerde, 5G standardının belirlenmesine katkıda bulunan dikey sektör temsilcileri, şu anda uygulamaları geliştiriliyor.
Ülkemizde bütün dikey sektörlerde uygulama geliştirenlerin farkındalığını yükseltmek ve hazırlanmak zorundayız, yoksa sektörler/endüstriler 5G ile birlikte gelecek yeni nesil uygulamalarla rekabet edemeyecekler. Elektronik haberleşme sektörünün düzenleyici ve denetleyici kurumu olan BTK bu konuda öncülük rolünü üstlendi, kamu kurumları, üniversiteler, teknokentler, operatörler, teknoloji firmalarını bir araya getirerek, mevcut ve gelecek teknolojilerle ilgili bu tür konuları tartışmak ve ülkemizin vizyonunu ortaya koymak üzere 5GTR Forum’u kurdu. Geniş katılımla, ülkemizde 5G yapılanması ve dikey sektörlerde kullanımı için öngörülerin derlendiği “5G ve Ötesi” adında bir Beyaz Kitap hazırladı. Bu kitap, zamanın olabildiğince geniş endüstri katılımı ile hazırlandı, ancak farkındalık ve 5G kullanımı arttıkça yeni sürümleri hazırlanmalı. Bütün sektörlerdeki teknoloji birimlerinin bu kitabı edinmesi, kendi sektörlerine uygulaması ve ileriye dönük katkılarını
vermek üzere 5GTR Forum’a üye olmaları çok önemli. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın dijital dönüşüm çabalarına öncülük etmek için kurduğu Sanayi 4.0 dairesi de bu çalışmalarda önemli bir rol üstlenmeli. Yine BTK’nın yerli ve yabancı üreticilere kurdurduğu 5G Test Vadisi de geliştirilecek uygulamaların test edileceği bir ortam sunmak üzere hazırlandı. Avrupa Birliğinin de Türk firmalarının katılımına açık olan 5g’nin dikey sektörlerle ilgili çalışmaları da (https://5g-ppp.eu/ verticals/) takip edilebilir.
Haberleşme Teknolojileri Kümelenmesi (HTK) öncülüğünde BTK, Sanayi Bakanlığı ve Ulaştırma Bakanlığı’nın da büyük desteği ile ortaya konulan “Uçtan Uca Yerli ve Milli 5G Haberleşme Şebekesi” (UUYM5G) projesinde halen 500’den fazla mühendis 5G konusunda çalışmalar yapıyor. Bu proje, gerek firma sayısı, gerek bütçesi açısından TÜBİTAK tarihinin en büyük desteğini aldı. Projeye 10 üniversite (ODTÜ, İTÜ, Boğaziçi vb), 8 Teknokent ve 16 firma (KOBİ’ler ve ülkemizin ArGe devi HAVELSAN da dahil olmak üzere) katılım sağladı. Türkiye’nin 5G için pazar olmayı reddedip ürün ve servis sağlayıcısı olmayı hedeflemesi bu projeyi ülkemiz için en önemli projeler arasına yerleştiriyor. Ayrıca Aselsan’ın da ortağı olduğu ULAK A.Ş. de milli 5G projesi üzerinde çalışıyor.
NT: Konu bu kadar önemliyken 5G teknolojisinin ülkemizde yaygınlaşmasını, sektörel yaygınlığını sağlamak, bunlarla ilgili milli stratejiler geliştirmek gerekiyor. Yoksa treni kaçırıyor olacağız.
İlhan Bağören: Bütün gelişmiş ülkeler, global liderlik için en önemli faktörlerden birisinin 5G olduğunun farkında; Donald Trump’ın Çinlilerin ve Huawei’nin peşine düşme nedeni bu. 5G, daha önceki nesillerin ötesinde bütün sanayiler için bir kaldıraç olacak. Ülkemizde de 5G alt yapısını geliştirmeye soyunan bizler kadar, bu teknolojiyi kullanacak dikey sektörler de hazırlanmalı. Yakın zamanda 5G, dijital dönüşüm yolundaki ülkemiz sanayisi için elektrik ve su kadar önemli olacak. Yani, nasıl tarlasına gelen su, rakip ülkelerdekinin onda biri, fiyatı da 3 misli olan bir çiftçinin ihracatta rekabeti mümkün değilse, 5G’yi verimli kullanamayan bir sanayici de rekabet edemeyecek. Ayrıca, 5G’nin önceki nesillerden diğer önemli farkı, tamamen yeni teknolojiler kullandığı için, çok
büyük yatırım gerektirmesi. İşletmeciler, ancak 5G teknolojisiyle kazanılacak yeni gelirlerden alacağı pay ile 5G yatırımını peyderpey finans edebilecek. Yumurta tavuk ilişkisine benzeyen bu döngüde olumsuz faktörler arasında işletmecilerin vereceği frekans lisans ücretleri ve fiber sıklığı olsa da Türkiye için en önemli faktör, telekom gelirlerinden dünyada açık arayla en yüksek verginin toplanıyor olması. İşletmecilerin servis gelirinin %60’ını peşin olarak devlet alınca hem işletmecilerin yatırıma çevireceği karlılık çok düşük oluyor, hem de iş ortaklarının değer katacağı iş modellerinin fizibilitesi düşüyor.
Önceki nesillerden farklı olarak 5G, çeşitli sektörler için uygulama geliştirecek iş ortaklarına bağımlı. Özellikle, dikey sektörlerin performans gereksinimlerine uygun garantilerin sunulacağı ağ dilimleri (network slice) yaratılması ve bu dilimlerin sektöre özel uygulamalarla paketleyecek sanal işleticiler tarafından işletilmesi planlanıyor. Daha önce de buna benzer servisler dünyada sanal mobil ağ işletmecileri (MVNO) tarafından verilmekteydi. Türkiye’deki regülasyonlar ve vergilerden dolayı ülkemizde MVNO işleri hiçbir zaman fizibıl olmadı. Tedbir alınıp vergiler normal bir seviyeye çekilmezse, 5G sakat doğacak, diğer sektörlerin de rekabetçiliğini engelleyecektir.
Yeni nesil şebekelerin mobil işleticilerimizce dünyadaki benzerlerinden daha geç ve daha yavaş yayılması, geçen nesillerde de bütün ekonomiyi olumsuz etkilemişti. Şu anda 4G’nin ülke ekonomisine GSYH katkısı dünyada ortalama % 4.6 iken Türkiye’de sadece %2.6. Ülkemizde 6 sene gecikmiş 4.5G uygulayarak diğer ülkelerin önüne geçmişken GSYH’de geride kalmamızın nedeni, o ülkelerde ekosistemin oluşması için 6 sene daha fazla zaman olması, ve tabii ki yüksek vergiler sayılabilir. Ancak, bu defa risk çok daha yüksek. 5G’nin sektörlere entegrasyonu sonucu kazanılacak yüksek verimlilikle GSYH katkısının %6’larda olması hedefleniyor. Yani, devlet ana gelişme sürecindeki evlatlarını boğazından kesip beslemesi gerekirken, onun tabağından alarak gelişmesini engelliyor. Serpildiğinde çok daha fazla vergi toplayabilecekken, kısa vade için ülkenin rekabetçiliğini engelliyor.
NT: Bize bugün dünyada teknik 5G çalışmaları ne durumda kısa bir bilgi verir misiniz?
İlhan Bağören: Sizin de vurguladığınız gibi 5G’nin diğer bir önemli özelliği, neredeyse tamamen yazılım ve bulut tabanlı olması. Standartlar, anten, kablolama gibi temel donanım elemanları dışında, “whitebox” denilen genel amaçlı donanımdan kurulu bulut yapısı üzerinde çalışacak şekilde tasarlanmıştır. Bulut tabanlı iş modelinin yarattığı devrimin rüzgarını da kullanan işletmeciler, tamamen açık ara yüzler ve açık kaynak kod üzerine geliştirilmiş yazılımları ön plana çıkarttılar.
4.5G ve öncekilerden tamamen farklı olan bu yapı, Huawei, Ericsson gibi 3-4 firmanın kurmuş olduğu tekeli kırmayı ve yeni oyuncuların pazara girebilmesini amaçlıyor. Bu da ülkemizdeki haberleşme sektörüne ürün geliştirecek firmaların hem yerli hem de global pazara girmeleri için çok büyük bir fırsat sunuyor. 5G standartları, Release 15 ve 16 adı verilen iki sürümde hazırlanıyor. Release 15, 5G öncesi ağ ile çalışarak, önceki servislerin daha yüksek veri hızıyla ile verilmesini sağlayan bir geçiş sürümüdür; 2019 başında dondurulup, 2020’den itibaren ilk ticari uygulamalarının başlaması öngörülüyor. 2020 başlarında standartlaşması beklenen Release
16 ise, 5G’nin vadettiği bütün yeniliklerin eski ağlardan bağımsız olarak verilebilmesini sağlayacaktır.