NBE - Ozel Ek

Hububat, bakl yat ve yağlı tohumlarda kend ne yeterl l k stratej s ne geç lmel

- Aey@dunya.com

Yaygın deyimle tarımsal üretimini destekleme­yen ülke yok. Son yıllarda destekleme katı bir korumacılı­ğa döndü. En liberal ülkeler bile tarımda korumacılı­k politikası uygulamaya başladı. Yerli üretimin artırılmas­ı için çaba gösterilir­ken, başka ülkelerin ürünlerine karşı engeller çıkarılmas­ı ise olağan hale geldi. Ülkeler arasında yaptırımla­r, ticaret savaşları tarım ve gıda ürünleri üzerinden yapılıyor.

Yaşanan bir çok siyasi sorunda bile, ülkeler birbirleri­ne karşı tarım veya gıda yaptırımı uyguluyor. Bu nedenle yoğun ticaret savaşları yaşanıyor. Böyle bir ortamda, tarım ve gıdada “kendine yeterlilik” yeniden ön plana çıktı.

Çünkü, ekonomik ve siyasi krizlerin yoğun yaşandığı, iklim değişikliğ­ine bağlı olarak tarım ve gıda üretiminde sorunlar yaşanırken, kendine yeterlilik önemli bir avantaj sağlıyor.

Yakın zamanda Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü(FAO)’nün açıkladığı verilere göre dünyada her 9 kişiden birisi yani 800 milyon kişi yetersiz beslenirke­n,1.2 milyar kişi ise obez.

Bu tablo başta hububat, bakliyat ve yağlı tohumlarda olmak üzere, tarımsal üretimde ve gıdada kendi kendine yeterliliğ­in önemini artırıyor.

Dünyayı besleyen 4 temel ürün

Dünyada insanların beslenmesi­nde yaygın 4 temel ürün var. Buğday, mısır, soya ve çeltik(pirinç). Dünya buğday üretimi 2018 verileri ile 716 milyon ton, Türkiye’nin üretimi 20 milyon ton civarında. Dünya mısır üretimi 1 milyar 45 milyon ton, Türkiye’nin üretimi 5 milyon 400 bin ton, soya üretimi dünyada 356 milyon ton, Türkiye’de sadece 100 bin ton. Dünya pirinç üretimi 486 milyon ton. Türkiye’nin üretimi 920 bin ton.

Dünya buğday üretimi geçen yıla göre 45 milyon ton gerileyinc­e ve stoklar bir miktar azalınca, buğday fiyatı artmaya başladı. Türkiye, dünyayı besleyen 4 temel üründe de kendine yeterli değil. Yıllık ortalama 5 milyon ton buğday, 2 milyon ton mısır, 2 milyon ton soya ve 150-200 bin ton pirinç ithal ediyor. Dünya buğday üretiminin yüzde 25’i, mısırın yüzde 11’i,pirincin yüzde 5’i ve soyanın yüzde 60’ı dış ticarete konu oluyor. Başka bir deyimle soya dışındaki ürünler büyük oranda üretildiği ülkede tüketiliyo­r.

Buğday üretiminde­ki düşü- şün temel faktörü iklim değişikliğ­ine bağlı olarak 4 kıtada birden kuraklık görülmesi. Avustralya, Amerika, Avrupa ve Asya’da kuraklık üretimi olumsuz etkiledi. Avrupa’da Fransa, Belçika, Hollanda, Almanya, İngiltere, Macaristan ve Polonya’da üretimin yüzde 10 düştüğü tahmin ediliyor. Karadeniz Bölgesi ülkeleri, Rusya, Ukrayna ve Kazakistan’da da kuraklığın olumsuz etkisi üretime yansıdı. Bunun sonucunda da buğday fiyatı yükseldi. Gelecek dönemde fiyatın daha çok yükselmesi bekleniyor.

Türkiye açısından bakıldığın­da buğday üretim alanları daralıyor. Üretici buğday yerine ayçiçeği, nohut gibi, alternatif ürünlere yöneliyor. Özellikle 2018 üretim yılında Türkiye’nin nohut üretimi yaklaşık yüzde 30 oranında arttığı tahmin ediliyor. Bunun olumlu tarafı Türkiye nu yıl nohut ithal etmek zorunda olmayacak. Olumsuz tarafı, geçen yıl nohut fiyatı yükseldiği için para kazanma umudu ile üretim yapan çiftçi para kazanamazs­a üretimden vazgeçecek olması. Bu nedenle planlı bir şekilde hem buğday hem nohut ve diğer bakliyat ürünlerini­n üretimi desteklene­rek dışa bağımlılık­tan kurtulmak gerekiyor.

G rd f yatları üret m tehd t ed yor

Çiftçi 2019 üretim yılı hazırlıkla­rına başladı. Güz dönemi buğday ekimi yapılırken çiftçiyi endişelend­iren yüksek girdi fiyatları üretimi olumsuz etkileyece­k. Bitkisel üretimde en çok kullanılan girdiler; mazot, gübre, tohum, zirai ilaç, sulama, enerji ve işçiliktir. Gübre fiyatları son bir yılda yüzde 100’ün üzerinde arttı. Bu artışın çok büyük bölümü son iki aylık dönemde oldu. Çiftçi gübre alamıyor. Yüzde 100’e yakın dışa bağımlı olan gübre sektöründe dövizdeki artışa bağlı olarak fiyatlar artıyor. Bu fiyat artışı gübre tüketimini düşürecek ve buna bağlı olarak üretim düşecektir.

Aynı dönemde devletin Özel Tüketim Vergisi(ÖTV)’nden feragat ederek zamları tam olarak yansıtmama­sına rağmen mazottaki fiyat artışı yüzde 50’ye yaklaştı. Özel Tüketim Vergisi yansıtıldı­ğında çiftçinin mazot alması da çok zor olacak.

Üretici ilk kez “üretim yapmamanın maliyetini hesaplıyor. Üretirsem para kazanmam zor, üretmezsem ne kaybederim­in hesabı bu. Üretmemeni­n maliyetini yapmak gelecek açısından çok büyük tehlike. Türkiye’nin daha çok ithalat yapması, ithalat olmaz ise aç kalması demek.

Gelecek yıl Türkiye’nin buğday başta olmak üzere hububat ve diğer bitkisel ürünlerde üretimi azalırsa bunun tek nedeni iklim değişikliğ­i, kuraklık ve benzeri doğal afetler olmayacakt­ır. En önemli nedeni çiftçinin ekim yapmaması olacak. Asıl büyük felaket çiftçinin üretimden kaçması. Tarlasını boş bırakması olacak.

Planlama ve destek şart

Hububat, bakliyat ve yağlı tohumlarda dünyadaki gelişmeler ışığında Türkiye’nin dövizdeki artışa bağlı olarak yaşadığı ekonomik kriz dikkate alındığınd­a ülkeyi bu zorlu süreçten çıkaracak olan ana sektörlerd­en birisi tarım olacaktır. Bunun için doğru politika, üretim planlaması ve doğru destekleri­n sağlanması gerekiyor.

Özetle, ithalat eskisi gibi kolay ve ucuz olmayacak. Türkiye’nin hububat, bakliyat ve yağlı tohumlarda ve tüm tarım ürünlerind­e üretime odaklanara­k kendi kendine yeterlilik stratejisi ile hem kendi ihtiyacını karşılayab­ilir hem de ihracat yaparak önemli bir avantaj sağlayabil­ir.

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye