Kompozisyonda Ritm
Fotoğraftaki görsel melodiyi keşfedebilmek
Fotoğraf karesindeki unsurların düzenli bir şekilde yerleştirilip çoğaltılması fotoğrafta “ritim” kavramını doğurur.
Fotoğrafta en etkileyici görüntüler izleyiciye duygu iletebilen görüntülerdir. Bir fotoğrafçı etkili görüntüler oluşturabilmek için, insanların hangi görsel tasarımlara nasıl tepki vereceğini bilmelidir. Bu da kompozisyonun temel unsurlarını incelemeyi ve nasıl çalıştığını anlamayı gerektirir. Kompozisyon, izleyicinin gözünün fotoğraf boyunca nasıl ilerlediğini ve bilinçaltında meydana gelen hareket deneyimini kontrol etmekle ilgilidir.
Herhangi bir şeyi tekrar tekrar yaparak başka bir şey haline getirebiliriz. Bazen sadece tekrar ettiğimiz şeyin kendi değişmekle kalmaz ruh halimizi de değiştirebilir. Belki de şarkılar bunun en iyi örnekleridir.
Müzik, dans, şiir gibi birçok sanatın ortak bileşeni olan ritim, görsel sanatlar için de büyük önem taşır. Herhangi bir şeyi biraz daha vurgulayıp ön plana çıkarmak istiyorsak tekrar ederiz. Bir objeyi iki veya daha fazla tekrarlarsak ilginç bir hale gelir. Eğer defalarca tekrarlarsak bir desen oluşturup kendine has bir anlam kazanır. Desenler tıpkı müzikte notaların yer aldığı gibi fotoğrafta yer alırlar. Tekrar eden unsurlar, bir müzik sayfasındaki notalara benzeyen bir ivme ve devam hissi yaratır. Sınırlama olmadan bir ilgi noktasından diğerine doğru giderek, aynı müzikte olduğu gibi gözün zevkle dans etmesine olanak verirler. Tüm bu tekrarlar doğru şekilde kullanıldığında fotoğrafın duygusal etkisini büyük ölçüde artırabilirler.
Ritim kavramı, fotoğraf karesindeki unsurların düzenli bir şekilde yerleştirilip çoğaltılmasından sonra izleyicinin gözünün kolay hareket edebilmesini esas alır. Negatif boşluklarla ayrılmış pozitif ögeler tekrarlanır. Gözümüz bir ögeden diğerine geçerken beraberinde zaman da geçer. Böylelikle bu ritim aracılığıyla müzikal bir vuruşa benzer
organize bir hareket duygusu oluşur. Tıpkı ritmik vuruşların belirgin olduğu şarkıları dinleyen insanların duygularının yoğunlaşması gibi fotoğraf içerisindeki ritim de şaşırtıcı bir şekilde duygusal alanda güç yaratır. Tekrarlanan desenin gücü izleyen gözün fotoğraf çerçevesine çekilmesini sağlayarak onu fotoğrafın başka alanlarına da taşır. Çizgilerin ritmi, hareketin ve akışın güçlenmesine yardımcı olur. Bir çok kültürde insanlar soldan sağa doğru okumaktadır. Gözün görme biçimine de uygun olan bu yöndeki tekrarlar pürüzsüzce takılmadan devam eder. Tersi yöndeki tekrarlarda ise izleyici daha gergin ve düzensiz hissedecektir.
Beynimiz her türlü ritmi oldukça iyi algılar. Fotoğraf karesinin bir çerçevesi vardır ve tekrarlamayı sınırlandırır. Bununla beraber Gestalt devamlılık yasasına göre, zihnimiz ritmin fotoğraf çerçevesinin ötesine geçip, sınırları dışında bilinmeyen bir yere doğru devam ettiğini hissedebilir. Fotoğrafın görsel ve sembolik niteliklerine bağlı olarak, sonsuz bir tempoyu hissedebiliriz. Ritmi oluşturan ögeler çerçevenin içerisinde sınırlı kalsa da zihnimiz ritmi devam ettirme eğilimi içerisindedir.
Aynı objeler aynı doğrultuda, aynı boyut ve aralıklarla yerleştirildiğinde düzenli bir ritim oluşur. Tipik olarak hem ögeler hem de aralıklar tutarlıdır. Düzenli ritim ögeleri öngörülebilir bir aralıkla tekrarlar. Ritmin ya da temponun öngörülebilirliği objelerin kompozisyona nasıl yerleştirildiğiyle ilintilidir. Sonucunda ne bekleyeceğimizi bildiğimiz bir düzeni görmek güven ve aynı zamanda mutluluk vericidir. Tekrar birçok durumda izleyiciyi eğlendirirken, bu öngörülebilirlik rahatlık ve huzur vererek
sakinleştirici bir ruh hali de hissettirebilir.
Ritim çok aralıklıysa o zaman yavaş ve düşük bir enerjiye sahip olabilir. Sık tekrar eden bir ritimde ise daha hızlı bir tempo ve enerji vardır. Aşırı kullanılırsa basit ve düzenli ritimler sıkıcı olabilir. Bazen ritmi oluşturan ögelerden bir tanesi diğerlerinden renk ve yön gibi farklı bir özellik taşıyabilir. Bu durumda farklı özelliğe sahip olan öge izleyen gözü tekrar bakmaya yönelten bir kırılma noktası oluşturur. Yavaş tempolu bir ritimde sıkıcı olmamanın bir yolu da bu şekilde kırılma noktası yaratmaktır.
Birbirinin benzeri olmayan objeler ya da herhangi bir düzenlilik olmadan tekrar eden ögelerin bir araya gelmesi rastgele bir ritim oluşturabilir. Bazen sıradan öylesine görünen şeylere bakıldığında bir düzene sahip olduğu fark edilir. Örneğin denizdeki çakıllar, yoğun bir insan kalabalığı, trafik sıkışıklığı düzensiz de olsa bir ritim oluşturur. En güzel örneklerden biri de orman zeminini tamamen kaplamış sonbahar yapraklarıdır.
Doğanın da bir ritmi vardır. Objeler farklı boyut ve biçimlerde olsalar da bir araya geldiklerinde doğal bir ritim oluştururlar. Bir kaplanın üzerindeki desenler birbirlerinden tamamen farklıdır ve eşit aralıklarla dağılmazlar. Ama baktığımızda kendine özgü bir ritim olduğunu görebiliriz. Deniz dalgaları, sıradağlar, tepeler de akıcı bir ritim yaratır ve hareket hissi verirler. Bu doğadaki en yaygın ritimlerden biridir. Tüm bu tekrarlar aslında tüm çevremizde bulunur. Yakından baktığımızda tek parça olarak düşündüğümüz bir çok şey aslında daha küçük desenlerden oluşur.
Bir sıra halinde uzayan kaldırım taşlarından tutun da, yakınlaşarak çektiğimiz makro fotoğraflara kadar her yerde bunları görebiliriz.
Etrafımızı saran bu dünyayı keşfetmek için sadece ritmi hissetmemiz yeterlidir. Bir duyguyu iletebilmenin en iyi yolu sanırım o duyguyu hissedebilmektir…