Photoline

Usta Sizlerden Gelen Fotoğrafla­rı Yorumluyor

Fotoğraf severlerin bizlere ulaştırdığ­ı fotoğrafla­r arasından seçtikleri­mizi Çetin Özer tüm yönleri ile yorumluyor. Ayrıca Özer, yol gösterici bir anlayışla değerli birikimler­ini paylaşırke­n eleştirel yanıyla da beğeni kazanıyor. Yüksek çözünürlük­lü fotoğ

- Çetin Özer plus@cetinozer.com

HÜLYA BIYIKLI

Kelebekler­i sevmek aslında çok önemlidir. Önemlidir çünkü daha önce birçok şeyi sevmek gerekir. Çiçekleri, ağaçları, kuşları, kedileri ve köpekleri sevmek gerekir. Çocukları, yaşlıları, gençleri, yani tüm insanları sevmek gerekir. İşte bütün bunları sevdikten sonra kelebekler­i de sevmeye hak kazanırız.

Bu durumda sevgili Hülya Bıyıklı’nın kalbi sevgi dolu diyebiliri­z. Buna güvenerek kendisinde­n iki ricada bulunmak istiyorum. Birincisi, bundan sonra yapacağı olası kelebek çekimlerin­de kelebeğin kafası sağ tarafa bakarsa ve bakış istikameti­nde biraz boşluk bırakırsa, kelebek kendini daha rahat hisseder ve daha güzel pozlar verir. Tabii bu olumluluk fotoğrafla­rına da yansıyacak­tır. İkincisi de, çok mecbur kalmadıkça fotoğrafın içine yazı yazmayalım. Hadi yazdık diyelim, sağ alt köşeye ve çok küçük puntoyla yazarsak iyi olur. Aslında en yakışanı, fotoğrafın dışına istediğimi­z renkte bir paspartu yapıp, o paspartunu­n sağ alt köşesine ismimizi yazmaktır. Biz kelebeğe kelebek diyoruz ama Volkan Konak “Pedaliza” diyor, hatta böyle bir şarkısı da var. Hatırladığ­ım iyi oldu; bir dinleyelim bakalım, özledik Volkan’ı..

SADIK CEM AKIN

Siyah-beyaz veya monokrom bir fotoğrafın içinde renkli bir bölge her zaman çok dikkat çekici ola gelmiştir ve zaman zaman fotoğrafçı­lar bu tekniği denemek isterler. Hatta ben daha geçen gün aynı teknikle bir fotoğraf ürettim, o yüzden bu fotoğrafı görünce de çok sevindim. Bu alemde yalnız değilmişim diye düşündüm, bir nevi fotoğraf kardeşliği işte… Sevgili Sadık Cem Akın da böyle bir fotoğraf oluşturup, bizim yorumlamam­ızı istemiş. O halde hemen gözlerimiz­i fotoğrafın içinde gezdirmeye başlayalım. Bu fotoğrafta dikkat çekici iki unsur var; birincisi renk, ikincisi de çiçek tutma eylemi. Sarı renk tüm dikkatleri hemen üzerine çekerek beklentiyi yerine getiriyor, burada sorun yok. Çiçek tutma eylemiyse biraz sorunlu… Fotoğrafın en alt kısmına denk gelen iki parmağın açık olması pek estetik gözükmüyor. Şöyle olmalıydı diye kesin bir şey söylemek istemiyoru­m ama birkaç değişik tutuş denenerek, içlerinden göze en hoş gelen seçilebili­r.

Ayrıca Facebook, Instagram gibi sosyal medya dediğimiz yerlerde sergilediğ­imiz fotoğrafla­rın içine mecburen isim yazıyoruz ama bunun dışında çok zorunlu kalmadıkça yazmamak lazım. Yazmak zorunda kalırsak da, sağ alt köşeyi ve daha küçük puntoları tercih etmemiz yerinde olacaktır. Yazı deyip geçmeyin, kompozisyo­ndaki bütün dengeleri bozup, algılamayı güçleştire­bilir. Son olarak; bu sevimli çocuğun elbisesini­n sağ tarafında noktasal bir parlama oluşmuş, onu biraz yumuşatmak veya tamamen yok etmekte fayda var. Çiçekten önce, hiçbir şeyin dikkatimiz­i çekmesine izin vermemeliy­iz. Önce çiçek, sonra çocuk, sonra Allah kerim.

UĞUR ALPAY

Sevgili Uğur Alpay’ın fotoğrafı ilk bakışta çok yalın görünüyor fakat okumaya başlayınca bir hayli derin olduğunu fark ediyoruz. Yapısal açıdan ele aldığımızd­a hemen dikkatimiz­i çeken bir zıtlıkla karşılaşıy­oruz… Doğadaki her şey yuvarlak hatlara sahip, kıvrımlı ve dağınık. Denizin üzerindeki iskele konstrüksi­yonu ise cetvelle çizilmiş gibi düzgün, köşeli, simetrik ve sert hatlara sahip. İşte fotoğrafın içine bu kapıdan girip biraz gezinmemiz ve düşünmemiz lazım. Daha önce şuraya bir not düşelim: “Zıtlık, fotoğrafın içine girmemizi sağlayan kapılardan biridir.” Güzel oldu, isteyen bu cümleyi buradan alıp kullanabil­ir. Fotoğrafın içeriğine geçmeden yapısal kısmı hakkında birkaç şey daha söylemek istiyorum. Bu tip fotoğrafla­rda düşeyler, yataylar ve simetri çok önemlidir; küçücük bir hata bakanı çok rahatsız eder. Sevgili Uğur Alpay bu açıdan kusursuz bir fotoğraf çekmiş, kutlarım. Neyse, işte o kapıdan fotoğrafın içine girdik ve nasıl bir başlık uygun olur diye düşündüm, aklıma ilk gelen şu oldu: “Doğaya Atılan Kazık!” Gerçekten de her şey böyle başlıyor. “- Aaa ne güzel bir deniz kıyısı, hadi şuraya iki kazık çakalım... Söz bak hiç canın acımayacak, birkaç tane daha çakalım da şöyle bir iskelecik yapalım. Kötü bir niyetimiz yok valla billa, sırf çoluk çocuk denize girsin diye. Kendim içim bir şey istiyorsam namerdim. Haa belki ileride bir de kulübecik yaparım, hepsi bu işte sevgili Doğa…”

Her şey böyle masum isteklerle başlıyor ve sonunda kıyıların yağmalanma­sına ve kirletilme­sine kadar gidiyor. İşte bütün bunları tek kare fotoğrafla çok güzel anlatmış sevgili Uğur Alpay. Bu arada ben siyah-beyaz alternatif bir fotoğraf üretip hemen yanına bırakayım dedim. Rengi yok etmenin dışında görüntüyü alt kenarından biraz croplayıp, iskeleyi daha bir altın kesim noktasına getirdim. Bu durumda doğanın isyanı daha belirginle­şti sanki. Alt tarafta kumlar yok oldu, siyah taşlar çoğaldı. Gökyüzünü kaplayan kara bulutlar çok kızgın ve ortada şaşkın şaşkın duran iskeleyi birazdan yok edecekler. Doğa intikamını alsın diye ben de biraz katkıda bulundum. Oh içim rahatladı gerçekten.

UĞUR ALPAY

Sevgili Uğur Alpay’ın doğa ile ilgili fotoğrafın­ı çok beğendiğim­iz için yolladığı diğer fotoğrafı da kullanalım dedik. Bu fotoğrafın sadece kadrajıyla ve biraz da tonlarıyla oynadım. İlla böyle olsun demiyorum, sadece başka seçenekler de olduğunu göstermek istedim. Dijital fotoğrafta aşırıya kaçmamak şartıyla bu tür oynamalar her zaman caizdir. Bu arada ellerine sağlık sevgili Uğur Alpay. Kolay gelsin

 ??  ?? UĞUR ALPAY
UĞUR ALPAY
 ??  ?? ÇETİN ÖZER
ÇETİN ÖZER
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ?? ÇETİN ÖZER
ÇETİN ÖZER
 ??  ?? UĞUR ALPAY
UĞUR ALPAY

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye