Akdeniz ve Çölün Gizemli Ülkesi Tunus
Akdeniz’in kıyısındaki bu güzellik, gezerken bile insanı dinlendiriyor; fotoğraf çekerken kendimizi kaybediyoruz.
Arzu Kırayoğlu Eğitim, Yönetim ve Proje Danışmanlığı olarak proje danışmanlığını yaptığımız Bursa Tuhafiyeciler Odası’nın EVS projeleri görüşmelerini yapmak için Tunus’a bir seyahat planı yaptık. 1-8 Temmuz 2017 tarihleri arasında Tunus’ta gerekli görüşmeleri yaparak, Tunus’un yerel yaşamını ve kültürel değerlerini inceledik.
Kuzey Afrika’da bir Akdeniz ülkesi olan Tunus büyüleyici bir ülke. Denizi ile çölü ile hele hele Sahra’da o ürpertici karanlık içerisinde yıldızlı gökyüzünü anlatmak için kelimeler yetmez.
Tunus Mimarisi ya da Genel Üstten Fotoğrafı
Kısa süre önce “Arap Baharı” diye adlandırılan demokratik hareketlerle adından söz ettiren Tunus, hiçte anlatıldığı kadar tehlikeli bir ülke değilmiş. Bunu gezip görerek teyit ettik. Tunus gerçekten çok sakin, güvenli ve gidip görülecek bir ülke. Türkleri çok seven Tunus halkı ile oturup ülkeye özel naneli, ılık, şekerli çaylarını içme keyfini yaşadık. Meşhur kuskus yemeklerini onlarla paylaştık. Akdeniz’in büyülü havasını Tunus’ta yaşıyor, bunu hissediyorsunuz. Beyaz badanalı evlerle süslü sokaklarında gezerken kendiniz kaybediyorsunuz. Hangi kapının önünde fotoğraf çektireceksiniz? Şaşırıyorsunuz. Her kapıda o kadar güzel işlemeler var ki, seyretmeye doyamıyorsunuz. Sonra öğreniyoruz ki; her kapının üzerindeki işlemenin bir hikâyesi var.
Tunus kapısı
Tunus’a gittiğimiz ilk günün akşam yemeğinde, bizi misafir eden proje ortağımız Bokcher’i Mounir’in deniz ürünleri ile hazırlanmış menüsü bir harikaydı. Tarihle iç içesiniz. Tunus kültürünü yaşıyorsunuz. Misafirperver
bir halkın misafirisiniz. Anlatılacak çok şeyin olduğu bir ülkedesiniz. İşte en güzeli de bunun keyfini çıkarmak. Sahip olduğu eşsiz değerler ülkesi Tunus sahip olmadığı demokrasiyi ekleyerek yeni bir gelecek çabasında. Tunus’u yerinde tanımak, insanları ile birlikte olmak. Onlarla güzel anıları paylaşmak; bence Tunus gidip görülesi bir yer. Bizi Kartaca Havaalanı’nda alan Mounir bir yemek sonrası büyüleyici Sidi Bou Said’in mavi beyaz evleri ile bezenmiş sokakları ile baş başa bırakıyor. Tabi biz fotoğraf çekerken kendimizi kaybediyoruz. Akdeniz’in kıyısındaki bu güzellik, gezerken bile insanı dinlendiriyor. Kısa süre içinde tekrar yola çıkarak ilk gece kalacağımız Souse şehrine gidiyoruz. Yine deniz kenarında güzel ve hareketli bir şehirde gezerek geceyi bitiriyoruz. Sabah erken kalkıp yola çıkıyoruz. Peki nereye? Tabi ki gizemlerle dolu Tunus’un güneyinde yer alan Büyük Sahra Çölü’ne. Uzun bir yolculuk sonrası Nefta’da konaklayacağımız otele geliyoruz. Sahranın içerisinde vahanın hakim olduğu, hurma ağaçları ile çevrili bu mekan bizi büyülüyor tabi ki. Hele gece yıldızların büyüleyici etkisi asla unutulacak gibi değil. Bizlere yöresel yemeklerini sunarak ağırladılar bura da kaldığımız süre içersinde. Kültür gecesi düzenleyerek onları daha iyi tanımamızı, içten dostluklarını hissetmemizi sağladılar. Nefta halkının içine girip onlarla yemeklerini paylaştık. Çölün büyüleyici, uçsuz bucaksız manzarası içinde kendimizi kaybettik. Deve üzerinde çölün keyfini çıkardık. Kayaları oyup yaşamlarını burada sürdüren Berberiler’in yaşamlarını onlarla yaşama fırsatı bulduk. Biz doyamadık Tunus’a ve özledik. İnsanlarının cana yakın dostluğu, samimi yaklaşımları ile geçirdiğimiz sekiz günün sonunda veda ettik. Vize olmayan bu sıcak ülkeyi mutlaka ziyaret edin derim. Işık gönlünüzce olsun, kadrajınız mutlulukla dolsun.