Usta Sizlerden Gelen Fotoğrafları Yorumluyor
Fotoğraf severlerin bizlere ulaştırdığı fotoğraflar arasından seçtiklerimizi Çetin Özer tüm yönleri ile yorumluyor. Ayrıca Özer, yol gösterici bir anlayışla değerli birikimlerini paylaşırken eleştirel yanıyla da beğeni kazanıyor. Yüksek çözünürlüklü fotoğ
FATMA GÖK SALT
Sevgili Fatma Gök, iki fotografik ögeyle dikkat çekicilik sağladığı ilginç bir fotoğraf göndermiş bize. Bu fotografik ögeler; perspektif ve ışık. Her iki öge de bize, fotoğraftaki çocuğu işaret ediyor. Perspektif görüntünün tam odağında oturmakta olan çocuk, mavimsi soğuk ortamda sıcak ışığı da üzerine alarak adeta “ben buradayım” diye bağırıyor bize. Sevgili Fatma Gök sayesinde dikkatimizi çekmeyi başardı bu çocuğumuz, o halde durumunu inceleyelim biraz.
Çocuğun bulunduğu ortam oldukça sıkıntılı bir atmosferi yansıtıyor. Burası bir çalışma mekanı mı yoksa sadece barınmak için kullanılan, terk edilmiş bir pasaj mı pek anlaşılmıyor. Çocuğun önünde duran nargile (içmese de) çok can sıkıcı. Öndeki bisikletin selesi yok ki binip gitsin, gitse zaten nereye gidecek? Arkadaki bisiklete binemez, belli ki o daha büyük birisine ait. Bu çocuğu oradan kurtarmak lazım ama imkansız, çünkü biz de başka bir pasajda hemen hemen aynı durumda beklemedeyiz.
Sevgili Fatma Gök, bizi çocuklar hakkında böyle derin derin düşündürdüğüne göre bu fotoğraf gayet başarılı. Kendisini kutluyor ve kolay gelsin diyoruz.
HALDUN GÜÇLÜ
Sevgili Haldun Güçlü bize sisli bir yayla manzarası göndermiş. Bu fotoğrafa baktığımız zaman, görüntüyle karşılaşıldığı anda hemen büyük bir heyecanla çekildiğini anlıyoruz. Bazı manzaralar böyledir, gözümüz onları aniden çok sever ve biz fotoğrafın farklı bir şey olduğunu bir süreliğine unuturuz. Geçici körlük gibi bir şeydir bu. İşte bu durumu atlatmak ve güzel görüntülerin bize kurduğu tuzağı aşmak için, çekmeye devam etmemiz gerekir. Değişik açılardan çekip, her aşamada görüntüyü incelememiz gerekir. Ayrıca bu fotoğrafta bir köşe kararması oluşmuş, sanki uygun olmayan bir parasoley kullanılmış gibi duruyor. Her şeye rağmen güzel olan bir şey var, o yaylaya gidip bu fotoğrafı çekmiş olmak ve cesurca paylaşmak. Çok güzel bir gayret ve deneyim, verdiğiniz emeklerden dolayı kutlarım sevgili Haldun Güçlü. Fotoğrafa devam.
NERMİN MUTLU
Fotoğrafta ifade yakalamak oldukça zordur, çocuklarla çalışmak ise ayrıca zordur. Bu iki zoru başardığı için sevgili Nermin Mutlu’yu kutluyoruz. İfade yakalamaya çalışırken kompozisyonu ihmal edebiliriz fakat bu karede kompozisyon da gayet güzel.
Çocuk biraz endişeli ve bakışlarında yüzlerce soru işareti var. Gelecek önünde uzanan bir merdiven gibi duruyor fakat başını yasladığı duvardaki yaşanmışlık ona pek güven vermiyor. Duvarın üzerindeki kat kat dökülmüş boyalar, sembolist bir yaklaşımla geçmişte arzulanan mutlulukların pek de yaşanamadığının göstergesi olabilir. Gerçekte de hep böyle değil midir? Önümüzde uzanan belirsiz bir gelecek vardır, büyüyünce ne olacağımızı merak edip dururuz. Ailemizin imkanları da bizim yeteneklerimiz kadar belirleyici olur bu aşamada. Gönül ister ki tüm çocuklar mutlu olsun. Ne demiş Albert Einstein. “Dünyada bir tane çocuk dahi mutsuz olduğu sürece, büyük icatlar ve ilerlemeler yoktur.”
VOLKAN ÖZGÜMÜŞ
Sevgili Volkan Özgümüş, Fas’ın Fez şehrine gitmiş ve Chouara adlı dünyanın en eski tabakhanesinin fotoğrafını çekmiş. İnsanlar dev bir suluboya kutusunun tabletleri üzerinde geziniyormuş gibi duruyorlar. Bu şahane görüntü, bakalım bir fotoğrafa dönüşebilmiş mi? Yoğurt yapmak için nasıl sütü mayalıyorsak, görüntüden fotoğraf elde edebilmek için onu da sabırla mayalamamız gerekir. Çektim, kaçtım olmaz.
Fotoğraf üst açıdan çekilmiş, bu sayede boya kuyularını renkli bir doku gibi görüyoruz. Bize, suluboya tabletlerini veya allık paletini anımsatıyor, buraya kadar her şey yolunda ama daha görüntü mayalanıp fotoğraf olmuş değil... Bu görüntünün, fotoğrafa evrilmesi için oradaki insanların doğru yerde ve işlevsel pozisyonda olmaları gerekiyor. Bakıyoruz, insanların yeri yanlış ve bu yüzden görüntü içinde kaybolmuşlar.
İşlevsellik açısından ise sadece bir kişi derilerle uğraşıyor, diğer insanlar seyirci konumunda ve bu da hoş değil. En öndeki boya kuyularından biraz yukarda, hemen ikinci sırada derilerle uğraşan bir veya iki kişi olsaydı, bu görüntü harika bir fotoğrafa dönüşmüş olacaktı.
Mayalama işlemi her görüntü için aynı değildir. Burada “beklemek” ve insanlar istediğimiz konuma geldiği anda deklanşöre basmak yeterli olurdu. Sadece beklemek. Pekiyi neden beklemiyoruz? Çünkü çekilmesi gereken daha pek çok fotoğraf var. Bu zaman zaman hepimizin kapıldığı yanlış bir düşünce. Her geziden çok sağlam on fotoğrafla dönmek, yüzlerce mayalanmamış görüntüyle dönmekten çok daha iyidir. Biraz sabır, olacak hatta olmak üzere... Kolay gelsin sevgili Volkan.