Nasıl Çektim?
Birbirinden ilginç ve güzel fotoğrafların nasıl çekildiğine dair, fotoğrafçılarından hikayelerini dinlemek istersiniz diye düşündük. Sizde ‘Nasıl Çektim?’ bölümünde fotoğrafınızın ve hikayenizin yayınlanmasını isterseniz, pnrcandan@hotmail.com adresine gö
LALE ALEKSANDRA BAŞ
Yağmur sonrası havanın biraz düzelmesini fırsat bilerek motorla HisarçandırAltınyaka-Üçoluk rotasını yapmaya karar vermiştik. Ben ışığı çok severim. Özellikle gün batımına doğru oluşan ve manzarayı yalayıp geçen o muhteşem ışık, renk geçişlerini.
Bu tür gezilerde yanımda mutlaka fotoğraf makinem ve tripotum olur. Bu kareyi çekerken motor üzerindeydim. Işığı ve manzarayı gördüm. İnanılmazdı, kaskımın içinden ‘’Manzaraya bakın, tablo gibi!’’ diye bir yandan bağırırken bir yandan kareyi kaçırmamak için fotoğraf makinemi ayarlamaya çalışıyordum. O an kasktan dolayı neyi ve nereyi çektiğimi vizörden bakıp kontrol edemediğim için ayarları hızlıca yapıp, makinemi doğrultum ve deklanşöre bastım.
Kareyi istediğim gibi yakaladığımdan emin değildim ama yapabileceğim bir şey yoktu. Dağ yolunu kullandığımız için hava hissedilir bir şekilde soğumaya başlamış ve bundan dolayı Antalya’ya doğru dönüşe geçmiştik. Mola verdiğimizde çektiğim kareyi kontrol ettim ve güzel bir manzara fotoğrafı çektiğime karar verdim. Gerçekten tablo gibiydi.
DİLEK ERİM
Aralık ayının son günleriydi. Güzel bir İstanbul gününde fotoğraf çekmek için dışarı çıktığımda kendimi Haliç Metro Köprüsü’nün üstünde buldum. Farklı mimarisi, grafik çizgileri ile dikkat çeken köprüde dolaşmaya başladım. İnsanların koşturmalarını, İstanbul’un olmazsa olmazı martıları seyrederken çekim için uygun bir nokta dikkatimi çekti. Buradan hem İstanbul’un silüetini çok güzel görebiliyor hem de grafik etkiyi hissedebiliyordum.
Oradan oraya koşturan insanların gölgeleri ile birlikte görüntü daha da kuvvetleniyordu. Çekim yapacağım noktaya ve kadrajıma karar verdikten sonra beklemeye başladım. Amacım İstanbul’u, köprüyü, insan-gölge uyumunu bir arada yansıtabilmekti. İstediğim dengeyi yakalayabilmek için biraz beklemem gerekti. Bir süre sonra aklımdakini vizörde görünce bana sadece deklanşöre basmak kaldı. Son anda kadraja giren martı ise ‘’bensiz İstanbul fotoğrafı mı olurmuş’’ dercesine fotoğrafıma ayrı bir güzellik kattı :)
Çekim aşamasından sonra PC’de düzenleme kısmı kaldı. Fotoğrafı Photoshop CS6 da siyah beyaz yaptım. Kontrast ve keskinlik detaylarını uyguladım.
SAADİ KAWKJİ
Hindistan’a daha evvel üç sefer gittiğim halde hiç denize kadar gitmemiştim. Dördüncü seferde deneyim artık dedim ve fırsat hemen geldi. Bu sefer doğu Hindistan, Chennai kuzeyinde Nellore diye küçük bir köye gittim. Hindistan’da mesafeler kısa görünebilir ama bu şehirde araba ile 25 km yol almak bir saat sürebiliyor.
Benim asıl amacım güzel bir sahil kenarı bulmaktı. Hindistan cevizli ağaçlar ve masmavi boş deniz görmek ve bunu belgelemek istiyordum. Ama tabi ki rüyalarımda gördüğüm gibi olmadı! Hava rüzgarlı ve millet kumsalı doldurmuştu. Bu durumda hemen amacımı değiştirerek Landscape vazgeçtim ve Portrait çekmeye karar verdim.
Halkının büyük bir bölümü fakir olmasına rağmen kendi çabalarıyla eğlenmeye çalışıyorlar. Deniz kenarında küçük büyük herkes elbiseleri ile denize girmiş eğleniyor. Deniz kenarında olmak çocuklar için bayram gibi bir şey!
Çektiğim 50 ye yakın fotoğraf arasında hiç doğallık bulamadım. Rehberin yardımıyla çocuklara bir şeyler yaptırıp çektim. Daha sonra tek başıma devam etmeye karar verdim. Amaç doğal bir fotoğraf yakalamaktı.
Bu iş sabır işi deyip uzun sahil boyunca yürüdüm. Sonunda oyun oynayan bir grup çocuğa rastladım. Böyle fotoğrafların sırrı tabi yere kadar eğilmek, hızlı pozlama ve doğru zamanda deklanşöre basmak. Yakaladığım karelerin hepsi çocukların neşeli ve masum halini gösteriyor. Fotoğraf çekmek için Hindistan’a gitmek çok kolay değil. Hem maliyetli hem de zahmetli. Ama çekim için sınırsız malzemeye sahip, tavsiye ederim…