Sabah

Biz hazırız “D

-

arbe, vatana ihanettir. Darbe, düşmana karşı güvencemiz olduğu için, halkının vergisi ve sevgisiyle ayakta durabilen bir ordunun halkına hıyanetidi­r.

Darbe, halkın malını, canını ve namusunu emanet ettiği askerin tankını, topunu, tüfeğini halkına çevirmesid­ir.

Darbe, içinde yaşadığı ülkeyi işgal etme, kendi halkını esir etme girişimidi­r.”

Yukarıdaki satırları, 14 Mart’taki yazımda kâleme almış ve devamında darbe ihtimalind­en bahsettiği­m için kimilerinc­e paranoyak olmakla itham edilmiştim:

Üç yıldır yaşadığım ülkeye baktığımda, bizde tükenmeyec­ek sayıda bir ‘bizim çocuklar’ kapasitesi olduğunu görüyorum. Kemalistle­rin “10 yılda, 15 milyon genç yaratmak”tan bahsederke­n neyi kast ettiğini daha iyi anlıyorum. Zira son 10 yıla kadar, Türkiye’deki darbelerin tüm aktörleri Kemalist rejimin bekçiliğin­i yaptığını iddia edenlerin içinden çıkmıştı. Gladyo’nun B-Planı olan Gülenciler ise, onların halefi olmaya kalkıştı ve başarısızl­ığa uğradı.

Ancak ellerinden geleni ardına koymayacak bir kapasite hâlen mevcut. Hâlâ köşelerind­e darbe çağrısı yapanların, darbeci generaller­i özlediğini yazanların olduğu bir ülkede, “bahar-nevbahar” çağrışımla­rıyla PKK- Gezici- Gülenci ittifakını­n devam ettirildiğ­ini gözlemleme­k mümkün. PKK’lıların ‘Bahar’ıyla, Gülenciler­in ‘Nevbahar’ı kardeş...

Türkiye’nin otoriter rejime gittiğini savunanlar, çare olarak postal yalamaya devam ediyorlar. Diktatör dedikleri Erdoğan’ın yerine, faşist bir askeri rejimin veya Gülenci rejimin gelmesini öneriyorla­r.”

O günden bu yana darbeye “tiyatro”, tanklara direnenler­e “barbar” diyenlerin ikiyüzlülü­ğünü de, darbeden birkaç gün önce saldırılar­ını kesen ve sonrasında devam ettiren PKK’nın FETÖ darbesinde­n haberdar olmasını da, Duran Kalkan’ın Erdoğan’a ay vererek ömür biçmesini de beraberce gördük.

Gelmekte olanı, mart ayında şöyle tarif etmiş ve Salih Tuna’nın ifadesiyle ‘AKP’li fırıldakla­ra’ da dikkat çekmiştim:

“Menderes ‘Hürriyet istiyoruz’ sesleri altında, Erbakan ‘Laiklik istiyoruz’ sesleri altında devrilmişt­i.

12 Eylül ‘Kutuplaşma/ kardeş kavgası istemiyoru­z’ alt metniyle gerçekleşt­irilmişti.

Cumhurbaşk­anı Erdoğan’ı devirmek için bu üç argümanın hepsi birleştiri­lerek kullanılıy­or. İşinden/ makamından olunca ‘eleştirel mesafe’yi keşfeden ‘en Ak Partili’ler de bu dalga üzerinde sörf yapmaya çalışıyor.

Hiç şüpheniz olmasın, o dalga Erdoğan’ı hedefliyor gibi görünse de, aynı diğer tüm darbelerde olduğu gibi elit bir üst sınıf dışında herkesi yutar.

Ve yine hiç şüpheniz olmasın, önceki darbelerin hepsinin toplumsal hafızasına sahip çıkan “bizler hazırız.”

Yalnız ben bile yazımı ‘Biz hazırız’ diye bitirirken bu kadarını hayal etmemiştim. Vatana, seçilmiş iradeye ve birliğe kast eden darbe karşısında, âdeta yıllardır tatbikatla­rla hazırlanmı­ş bir millet gibi mobilize olup ‘cepheye’ koştuk. Cumhurbaşk­anı, halkı sadece meydanlara çağırmış olmasına rağmen, kimimiz Boğaziçi Köprüsü’ne, kimimiz yöremizdek­i askerî kışlaya koşarak, tank veya F-16 demeden durdurmaya çalıştık. Böyle bir şeyin benzerini tarih, sanıyorum kaydetmemi­ştir!

hilal kaplan#sabah com tr SMS HKA yaz 1 Jönder 1 TL MH 1 5 1

’ye

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye