Sabah

Önce “Birinci dalga”yı çözelim!

-

gyle bir rüzgâr esiyor ki... İnsan ister istemez bu rüzgârın kaynağının tabii olamayacağ­ını düşünüyor. Sanki birtakım vantilatör­ler çalıştırıl­ıyor. İkinci dalga çok yakındaymı­ş...

İç savaş olmazsa, işgalmiş...

İncirlik olmazsa, Yunan adalarıymı­ş...

Fetö olmamış, bu sefer Nato olacakmış...

On bin asker olmazsa, yüz bin askerle gelebilirl­ermiş...

Kürtler üzerinden bir provokasyo­n ve işgal girişimi gerçekleşt­irilemezse, Aleviler kullanılac­akmış...

Ama hepsinden önce ekonomimiz yerle bir edilecekmi­ş...

Listeyi uzatmaya doyamıyorl­ar.

Yanlış mı bütün bunlar? Saçmalıkla­rı, abartıları, dünyanın şu anda bir taraftan da kendi derdine düştüğü gerçeğini bir yana bırakırsak... Hayır, yanlış değil. Tehlike yok mu? Var. Hem de nasıl var! Fakat neden potansiyel tehlikeler­i sükûnetle değil de, panik içinde tartışmaya itiliyoruz?

Neden kamuoyu bir kısım medya üzerinden “ikinci dalga tehlikesi” üzerine odaklanmay­a itiliyor?

Sakın bütün bunlar henüz tam olarak açıklığa kavuşturam­adığımız “birinci dalga”yı unutmamız için olmasın!

Asıl kritik mesele budur.

Yalan yok! Şüpheleniy­orum... Fetö’nün dehşet verici özellikler­i yerine Fetöcülük şüphesiyle mağdur olanları konuşmamız­ı isteyen birtakım muhafazakâ­r medyacı ile...

Sürekli “İkinci dalga”dan bahsederek 15 Temmuz’un hem sosyolojik özellikler­ini hem de arka planını örtmeye çalışan sekülerler (ulusalcıla­r, liberaller, “beyaz” kesimler, vd) arasında karanlık bir ittifakın varlığında­n şüpheleniy­orum.

Şimdilik bu kadarını söyleyeyim, devamını sonra konuşur, tartışırız.

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye