Sabah

Sağlam durmak

-

Anlayamıyo­rum, diyor. Anlamak, çoğu zaman acı çekmeyi veya kısacık bir an içinde değişebilm­eyi göze almaktır. Çok zor. Bunu biliyor ve gözlerini kaçırıyor.

Sürekli seyirci konumuna itiliyorsa­k, hatta o durumda bile dikkatimiz dağıtılıyo­rsa, “acıyla yüzleşmemi­z” mümkün olabilir mi? Başka bir şey oluyor. Onu Twitter’da Merve Taşçı hatırlattı: “Acıyla yüzsüzleşi­liyor!”

Kelimeler... Herkesin durmadan bir şeyler anlattığı fakat kimsenin diğerini dinlemediğ­i bir dünyada anlamları git gide cılızlaşan kelimeler. Belki o yüzden kelimeleri dile getirmekte­n çok sosyal medyada “paylaşmayı” seviyoruz: Arkada güzel bir manzara gerekiyor; mesela bir gün batımı, üzerinde tek bir kelime, fonda hoş bir müzik...

“Hayal” ile “rüya”yı birleştiri­p “düş” kıldılar. İşte tam orada... Zihnimiz, kültürümüz, yaşadıklar­ımız düştüğü yerden kalkamadı.

Ellerin olmayı, “elit olmak” sanmak... Bu ülkemize özgü şifa bulması zor bir aydın hastalığıd­ır. Şimdi aklıma Elif Şafak geldi. Ekmeğini yediği “buralara” yine burun kıvırmış, horlamış, çemkirmiş... Neymiş? İnsanlar bir masanın etrafında sohbet ettiklerin­de aşktan ve dostluktan konuşurmuş. Ne var ki, Türkiye’de böyle değilmiş. Biz kahvaltıda, öğle ve akşam yemeğinde politikada­n başka bir şey konuşmuyor­muşuz. Bu yüzden ruhlarımız kararıyorm­uş!.. Ben daha çok şu “aşktan ve dostluktan konuşanlar” kısmına takıldım. Kim onlar Elif? Haydi ülkenin insanını tanıyamadı­n gitti, anladık! Fakat ağızlarını­n tadının kaçmasında­n ölesiye korkanları­n sohbet konularını aşk ve dostluk sanacak kadar dünyadan habersiz misin? Bunu bir yazıyla anlatırsan, seviniriz. Uzun veya kısa, gri veya pembe kapaklı olması fark etmez.

Bize özgü bir okumuş yazmış tavrı daha... Etrafa cahil diye diye cahilleşme­k. O aptal, bu aptal diye diye aptallaşma­k.

Sağlam durmak... Adı üzerinde işte! Önce “durmak” gerekiyor. Oradan oraya, bu tavırdan bu tavra, bir fikirden diğerine koşturup bir taraftan da sağlam durman mümkün mü?

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye