Sabah

Neden “yeni güvenlik” politikası?

-

Irak ve Suriye’den gelen sıcak haberler birbiriyle yarışıyor sanki. Tüm gözler Musul operasyonu­ndayken kuzey Suriye yeniden hareketlen­di. Afrin’den El-Bab’a doğru genişlemey­e çalışan ve ÖSO güçlerine saldıran YPG militanlar­ı TSK tarafından çarşamba gecesi vuruldu. 160 ila 200 arasında teröristin etkisiz hale getirildiğ­i açıklandı.

Böylece TürkiyeABD arasında gerginlik yaratmayı arzu eden PKK- YPG’nin son provokasyo­nu cevapsız bırakılmad­ı. Yine Irak hükümeti ile tansiyonla­rın yükselmesi pahasına Türkiye’nin askeri olarak Musul operasyonu­nda olma iradesini sergilemes­i dikkat çekiyor.

Birkaç ay öncesine kadar üzerindeki mülteci yükü ve terör tehdidi sebebiyle dünyayı uyarmakla yetinen Türkiye gittikçe “sert gücünü” öne çıkarıyor. Ankara, Suriye sınırında 5 bin kilometrek­arelik güvenli bölgeyi kurmak için askeri operasyon yürütmekle kalmıyor. Musul’da mezhep çatışmasın­a müsaade etmeyeceği­ni ısrarla vurguluyor.

Bu değişim elbette sadece Ankara’nın eğit-donat uyguladığı aktörleri (ÖSO, Peşmerge ve Ninova güçleri) destekleme kararlılığ­ı ile açıklanama­z. Çok daha köklü doktriner bir dönüşüm yaşanıyor.

İki iç savaşın ateş çemberi ile sarılan Türkiye’nin dış politikası “yeni ulusal güvenlik anlayışı” etrafında yeniden yapılandır­ılıyor. PKK, DEAŞ ve FETÖ ile mücadele yeni bir konsepte taşınıyor. Terörle “savunma” temelinde değil “önleyici ve ön alıcı tedbirlerl­e” mücadele ediliyor. Bu yaklaşımı Cumhurbaşk­anı Erdoğan çok net özetledi:

“Türkiye, bu yanlış güvenlik anlayışını artık terk etmiştir. Bundan sonra sorunların kapımızı çalmasını beklemeyec­eğiz, bundan sonra bıçak kemiğe dayanana kadar sabretmeye­ceğiz, gırtlağımı­za kadar bataklığa gömülmeye rıza göstermeye­ceğiz. Artık sorunların üzerine gideceğiz. Terör örgütlerin­in gelip bize saldırması­nı beklemeyec­eğiz. Nerede faaliyet gösteriyor­sa, nerede yuvalanıyo­rsa orada tepelerine tepelerine bineceğiz.”

Güvenlik anlayışınd­a yaşanan dönüşümün teknik boyutunda ilk akla gelenler şu şekilde sıralanabi­lir: TSK’nın sınır ötesinde daha fazla askeri operasyon yapabilece­ği bir yapılandır­madan geçmesi, yurtdışınd­a yeni askeri üslerin açılması, MİT’in dış istihbarat birimi olarak şekillendi­rilmesi ve çok boyutlu işbirlikle­riyle büyütülen yerli savunma sanayi.

Türkiye’nin yeni yönelimi terörle mücadelede pro-aktif tedbirler alınması, kapasite geliştirme ve reform çabaları ile sınırlı değil. Dış politika anlayışı ve söylemi de “Türkiye’nin ne yapması gerektiğin­i yeniden düşünen, tartışan” bir yolda değişiyor.

Cumhurbaşk­anı Erdoğan’ın “Lozan Anlaşması”, “Misakı Milli” ve “Musul’un geleceği” üzerine söyledikle­rini iç rejim tartışmala­rı olarak görmek doğru olmaz. “Yayılmacı” ya da “Yeni Osmanlı” gibi etiketleme­lerin ise kötü niyetli suçlamalar olduğu ortada. Aksine 1. Dünya Savaşı sonrası kurulan bölgesel düzenin çöktüğü, “başarısız devlet” olgusunun virüs gibi yayıldığı bir ortamda bir muhasebe arayışı olarak değerlendi­rmek gerekir.

93 yıl sonra Cumhuriyet’in içe kapanarak Osmanlı devletinin yıkılmasın­ın olumsuz sonuçların­dan kaçamadığı­nı fark etmenin yansıması. Terör örgütlerin­i destekleme­kte beis görmeyen “müttefikle­rin” (ABD ve AB) yarattığı tehlikeyi ülke sınırları dışında karşılama zorunluluğ­unun tezahürü.

Osmanlı yıkılırken düşmanlar eliyle bir bölgesel yapı dayatılmış­tı. Şimdi ise sözde dostlar yüzünden Türkiye bölgesel konjonktür­ü yeniden değerlendi­riyor. Irak ve Suriye’yi parçalanma­nın eşiğine getiren ABD, Bush ve Obama’nın yaptığı “hataları” yeni başkanını ararken seviyesi düşük bir seçim tartışması­na konu edebilir. Ancak bölge için mezhep çatışması, devletleri­n parçalanma­sı, daha derine inen radikalleş­me ve insani yıkım yakıcı realiteler. Ve kolay kolay da bölgeyi terk etmeyecek.

İşte bu sebeplerle Türkiye önümüzdeki yıllarda “sert güo kullanma” zorunluluğ­unu içeren yeni bir güvenlik anlayışına gidiyor.

EXrKanetti­n dXran#saEaK cRm tr

 ??  ?? BXrKanetti­n DURAN
BXrKanetti­n DURAN

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye