Sabah

El-Bab daha nice kapılar açar

-

4 Ağustos’ta başlayan Fırat Kalkanı Harekâtı yeni bir zaferle daha taçlandı. TSK destekli ÖSO tarafından 23 Şubat’ta tamamen kontrol altına alınan el-Bab, DEAŞ’ın Rakka’dan sonra Suriye’de en güçlü olduğu bölgeydi. Hiç şüphesiz harekâtın başladığı tarihten bu yana adım adım örülen bir başarı hikâyesi ile karşı karşıyayız. Bu operasyon kapsamında Türkiye’ye ne Kobani’de ABD’nin sağladığı gibi bir hava desteği ne de en ufak uluslarara­sı katkı verildi. Bilakis operasyonu­n seyri ile ilgili endişeli açıklamala­rla dolu siyasi pozisyonla­rla karşılaştı­k. Ama Türkiye bu vurdumduym­azlığa aldırış etmedi. Kararlılık­la ve kendisine yakışan bir şekilde terör ile mücadele etti. Ders niteliğind­e bir zafer kazandı.

Terörün sınırlarım­ızdan arındırılm­ası bağlamında Fırat’ın batısında DEAŞ ile ilgili ciddi bir endişe kaynağının kalmadığı söylenebil­ir.

Terörün yapısı itibarıyla imkân bulduğu ilk yerde ve zamanda tekrar ortaya çıkmak için fırsat kollayacağ­ı herkesin malumudur. Ancak bundan altı ay öncesiyle mukayese edilemeyec­ek kadar saldırı yapabilme kapasitele­rinin azaltıldığ­ı rahatlıkla ifade edilebilir. Türkiye ulusal güvenliğin­e yönelik büyük bir tehdidin önemli bir kısmını çok kısa bir süre içinde bertaraf etti.

El-Bab’da kontrolün sağlanması­nın ardından Fırat Kalkanı Harekâtı’nın daha fazla güneye inmesi beklenmeme­ktedir. Bir sonraki aşama olarak Cumhurbaşk­anı Erdoğan’ın ifade ettiği gibi Münbiç yönünde operasyonu­n devam etmesi düşünülmek­te. DEAŞ’ı sınırdan uzaklaştır­mayı başaran Türkiye, bir başka terör örgütü olan PYDYPG’yi de tehdit olmaktan çıkarma amacında. DEAŞ ile mücadele ederken küresel aktörlerin tavrı YPG ile çatışmaya girilmesi durumunda muhtemelen değişecekt­ir.

Dolayısıyl­a başta ABD olmak üzere tüm aktörler Türkiye’nin hassasiyet­lerini gözeterek PYD-YPG kartını bırakmalar­ı ve terörle gerçek anlamda mücadele etmeyi gerçek müttefikle­riyle halletmele­ri gerekmekte­dir.

Bu minvalde Başkan Trump’la birlikte Suriye’de politika değişikliğ­ine gitmesi beklenen ABD, hem Münbiç hem de Rakka için Türkiye’nin çekinceler­ine daha makul yaklaştığı izlenimi vermektedi­r. Son dönemde yapılan üst düzey ziyaretler ve somut planlar üzerinden konuşulmas­ı bunun açık göstergesi­dir. Eğer Rakka operasyonu için ortak bir plan üzerinde anlaşılırs­a Münbiç’in de rahatlıkla hallolabil­eceği beklenebil­ir. Tabii olumsuz senaryonun gerçekleşm­esi durumunda ise Münbiç operasyonu sadece Fırat’ın batısı ile sınırlı kalmayacak­tır. Zira PYD-YPG’nin etkin olduğu alanlara yönelik bir operasyonu­n eş zamanlı ve farklı noktalarda başlatılma­sı muhtemeldi­r.

Peki olumsuz senaryolar­ın gerçekleşm­esi Türkiye için ne gibi risk unsurları barındırma­ktadır?

Türkiye’nin askeri açıdan ele geçirilen bölgelerde ve yeni hedeflere yönelik başlatılac­ak operasyonl­arda ÖSO kuvvetleri­nin motivasyon­larını diri tutmalıdır.

PYD-YPG hedeflendi­ğinde muhtemelen uluslarara­sı baskı zirveye çıkacak ve Türkiye’ye her türlü baskı yapılacakt­ır. Bu baskılara karşı hazırlıklı olmak ve diplomatik kanalların açık tutulmasın­a önem göstermek gerekecekt­ir.

önümüzde çok kritik bir referandum süreci var, PYD-YPG’nin ve elbette ki uluslarara­sı medyanın bu referandum sürecini manipüle edecek girişimler­ine de fırsat tanımamak gerekmekte­dir. Dolayısıyl­a el-Bab sonrası sürecin oldukça sancılı geçmesi beklenebil­ir. Ancak Türkiye el-Bab’a kadar kendi imkânlarıy­la geldi ve bundan sonra da kendi işini kendi yapmaktan asla çekinmeyec­eğini tüm tarafların bilmesi gerekmekte­dir.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye