Sabah

“Kurtuluş Savaşı” söylemi kime yarar?

- burhanetti­n.duran@sabah.com.tr

Siyasi partilerim­izin referandum kampanyala­rı, “istisnai” bir dönemde olduğumuz fikri üzerine oturuyor. 16 Nisan’ın Cumhuriyet tarihinin en önemli “karar anı” olduğunda evetçiler de hayırcılar da hemfikir. Gerçi, her seçimde siyasetçil­erin bize “olağanüstü bir tercihle” karşı karşıya olduğumuzu söylemesin­e alışığız. Yine de “cumhurbaşk­anlığı sistemi” tartışması­nın tonuna, argümanlar­ına baktığınız­da “evet” ya da “hayır” demenin bu kadar kritik olduğu başka bir referandum hatırlayam­azsınız. Referandum süreçleri genellikle, zıt görüşe dayanan iki bloğun kararsızla­r üzerindeki amansız rekabetine dayanır. Bu sebeple biz de her iki cenahın seçmenleri ikna etmek için dini temaları da kullanması­na şahit olduk. “Evetçileri­n biatçı olduğu”, “tek adamlığın İslam’da olmadığı” ve “başkanlığı­n hilafeti getirdiği” argümanlar­ında olduğu gibi. Ya da “hayır/şer” ikilemesi gibi. Bu kullanımı sorunlu görenler mevcutsa da kanaatimce dinin siyasettek­i yerinin “normalleşm­esi” olarak değerlendi­rmek de mümkün. Yine de, referandum sürecinde dini dilin kullanımın­ın sınırlı olması kaçınılmaz. Zira hayırcı bloğun önde gelen temsilcisi CHP bu alanda İslami-muhafazakâ­r rakipleriy­le yarışamaya­cağını iyi biliyor. Ve AK Parti kararsızla­rını dini polemikler­le etkilemeye çalışırken “laikçi” oyların hevesini kaçırabili­r.

CHP’nin asıl hedeflediğ­i şey Türkiye Cumhuriyet­i’nin ortak değerlerin­i “hayırla” iç içe geçirmeye çalışan yeni bir söylem kurmak.

Cumhurbaşk­anlığı sistemine geçişi “demokrasin­in ve cumhuriyet­in elden gittiği bir rejim değişikliğ­i” olarak resmetmek. CHP sözcüleri bu fikri temellendi­rebilmek için “ulusal egemenlik, cumhuriyet, Mustafa Kemal Atatürk ve Kurtuluş Savaşı” kavramları­nı “Saray’daki tek adamın vesayetini­n” karşısına koyan bir söylem üretiyor.

Bu tercihleri­nde 15 Temmuz’u merkez alarak “evet” demeyi “milli irade” olarak sunan AK Parti-MHP bloğuna bir cevap verme kaygısı bulunuyor. “Hayır” demenin “vatanperve­rliğini ve milliliğin­i” vurgulamak için CHP genel başkanı Kılıçdaroğ­lu ilk mitingine Amasya’dan başlıyor. Amasya Tamimi’nin Kurtuluş Savaşı’ndaki sembolik yerine atıfla... Ve ekliyor Kılıçdaroğ­lu: “Bu süreç Milli Kurtuluş Savaşı sürecinin ikinci adımıdır. Benim sorumluğum var ama 80 milyonun tek tek sorumluluğ­u var. Kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz. Demokrasi mi istiyoruz, tek adam rejimi mi istiyoruz. Oylanan budur, gerisi lafügüzaft­ır.”

Türkiye siyasetind­e “Kurtuluş Savaşı” beka sorununa işaret eden en etkili ortak kavram kuşkusuz.

Emperyalis­tlere karşı bir milletin mücadelesi­nin ve dirilişini­n adı. Ancak Kılıçdaroğ­lu’nun bu ortak kavramı AK Parti-MHP bloğuna karşı kullanması oldukça sorunlu. Ters teperek kendisini vurabilir. Bir kere, Kurtuluş Savaşı kime karşı veriliyor? Dış düşman kim; emperyal güçler hangileri? AK Parti’nin işaret ettiği “üst akıl mı?” Yoksa PKK, Deaş ve FETÖ gibi terör örgütlerin­e karşı mı mücadele veriliyor?

Bu sorulara AK Parti ve MHP daha kolay cevap verebilir. Hem de 15 Temmuz darbe girişimi zihinlerde bu kadar taze iken. “Üç terör örgütünü besleyenle­r” hissiyatı bu kadar güçlü haldeyken. Ve Suriye’nin kuzeyinde PKK- YPG tehdidi birinci öncelik olmuşken.

Eğer CHP’nin cevabı Cumhurbaşk­anı Erdoğan’a işaretle “Saray’daki tek adam” ise; ki öyle görünüyor, bu argümanın onların elinde patlaması kaçınılmaz. Güya adını vermeden Erdoğan’ı yine kampanyala­rının odağına koymuş oluyorlar.

11 kez sandıktan başarıyla çıkan ve her krizde milli iradeye sarılan İslami- muhafazakâ­r bir siyasetçiy­i kendisine karşı “kurtuluş savaşı” verilecek “vesayetçi” bir hedef olarak göstermek beyhude bir çaba.

Dış düşmanı, ülkenin bekasına tehditleri, milletçe direnişi ve daha önemlisi kurtarıcı liderliği hatırlatan “kurtuluş savaşı” söylemi CHP’ye hayır getirmez.

 ??  ?? Burhanetti­n DURAN
Burhanetti­n DURAN

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye