Sabah

Ölümü, sakatlığı ucuzlatan yasalar!.

-

Geçen hafta iki haber okudum. İkisini de size sunmaya karar verdim, alt alta.. Bu ilki...

Adamın baş ağrıları bir türlü geçmiyordu. Bir özel hastaneye gitti. Omurilik bölgesinde­ki damarlarda­n birinde tıkanıklık vardı. Ameliyat ettiler. Taburcu olduktan bir hafta sonra duş alırken ameliyat dikişlerin­in açıldığını fark etti. Ayni hastaneye gitti. Oluşan iltihabı temizleyip yeniden dikiş attılar.

Hasta evine döndü ama baş ağrıları geçmiyordu. Bu defa Devlet Hastanesin­e gitti. Röntgeni çekildi. Ameliyat yerinde iki iğne ucunun unutulduğu anlaşıldı.

Adam ameliyatı yapan doktorlar aleyhine 3 bin lira maddi, 100 bin lira manevi tazminat davası açtı. Mahkeme, toplam 8 bin lira ödenmesine karar verdi. Doktorlar tazminatı ödediler ama Yargıtay’a da itiraz ettiler.. Yıl 2008..

Yargıtay, kararı bozdu. ücretiyle bu parayı ödeyemeyen adamın maaşına haciz kondu. Borç 26 bin liraya çıkmıştı. Ücretinden 4’de 1 oranında yapılan kesinti bu borcun faizini bile karşılamıy­ordu.. Adam “Ana parayı tek kuruş ödeyemedim. Faizi bile ödeyemez duruma geldim. Bunun için işimden çıkış istedim. Onlar da sağ olsunlar kabul etti. Şimdi buradan aldığım parayla borcum bitecek ama. Bana tek kuruş kalmayacak. İğneler hâlâ ensemde. Haklıyken haksız duruma düştüm” dedi.

Hüseyin Coşgun, 16 yaşındaydı. İşçi çocuğuydu. Sağlık Meslek Lisesinde okuyor, yazları da okul parasını çıkarmak için çalışıyord­u. Geçen yaz bir otelde komilik yaparken, metal tezgâha dokundu. Elektrik kaçağı vardı. Çoşgun çarpıldı. Hastaneye kaldırıldı. 8 gün uğraştılar ama kurtaramad­ılar. Ailesi mahkemeye başvurdu. Bilirkişi raporuna göre, kaçağa neden olan kablo uygunsuz bir bağlantı ile uzatılmışt­ı.

Dosya 8 ay önce Adli Tıp kurumuna gönderildi. Ama şu ana dek otel sahibi ve sorumlular­ı hakkında açılmış dava yok. Çocuğun babası “Elektrik kaçağından başka yaralananl­ar da var. Onları kurtarmışl­ar” dedi.

“Bu iki haberi alt alta koyunca, daha da alta bir yorum yazmak gerekir mi” diye düşündüm önce..

Siz de bir düşünün.. Çok ucuz ihmaller yüzünden yılda kaç kez “Ölüm, yaralanma” haberi okuyorsunu­z bu ülkede..

Ve de o haberleri veren medyamız bunların bir, tek birini takip ediyor mu?.

Ölen pisi pisine öldüğü ile kalıyor. Aldıkları can da, o ölüme sebep olan sorumsuzla­rın yanına da kâr kalıyor..

Çünkü bu ülke yasaları eksik, yetersiz..

16 yaşındaki tek evladın değeri nedir, Adalet Bakanımız?.

Bunu bu köşenin açıldığı 1990’dan beri her Adalet Bakanına sordum. Hiç birinin kılı kıpırdamad­ı. Konu siyasi olunca balıklama dalan en büyük Hukuk Sivil Toplum Örgütü, Türkiye Barolar Birliği’nin umurunda olmadı.

İktidarı, muhalifi ile TBMM’de “Bu ayıptır” diyen tek milletveki­li, tek Meclis Gurubu olmadı.

Kolaycı, uykucu medyam “Popülist değil” diye olayın üzerine gitmedi..

Sinan Çetin’in oğlunun hurda arabası satışa çıkmış.. Onu haber yaptı bu popülist, reyting ve tiraj medyası.. Ama ucuz ölümler dizisine dönüp bakmadı bile.

40 yıllık emeğinin karşılığı aldığı tazminatı boynunda iğne ucu unutan doktorlara geri ödemek zorunda kalan işçi de, 16 yaşında 80 liralık ihmale kurban giden delikanlı da, bir tek bir köşe yazısına konu olmadı.. Bundan sonra da olmaz.. Bizler, çocuklarım­ız, cezasız kalacaklar­ını bilen sorumsuzla­r yüzünden ölmeye, sakat kalmaya devam ederiz.

Çünkü onları sorumlu yapacak Ceza Yasaları da yok bu ülkede, korkutacak tazminat davaları da..

Para acıları azaltmazdı ama, cezaların yüksek olması, başkaların­ın da pisi pisine ölmesi ya da sakat kalmasının önüne geçerdi, hiç değilse..

Şimdi soruyorum, gene havada kalacak sorumu..

Kimse üzerine almayacak, kimse aldırmayac­ak çünkü..

“Bu düzen daha ne kadar böyle gidecek?. Daha ne kadar sürecek pisi pisine ölmeler ha?. Daha ne kadar?.”

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye