Mesele 5 yıldızlı otel değil, Antalya!..
Bu Yavuz Donat’ın tek amacı beni çıldırtmak herhalde.. Türkiye bitti, Moskova’ya uçmuş.. Bi yorul be adam!..
Enfes yazılar geliyor tabii oradan da.. Oturup poposunun üstüne ahkâm kesmiyor tabii Yavuz!. Gidiyor, görüyor, konuşuyor, yazıyor..
Yaşıyor ve yazıyor.. O zaman da okuyorsunuz tabii, her gazetede çoğunluk oturduğu yerden ona buna söverken, böyle yazılar altın..
Moskova’da Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Hüseyin Yayman da varmış.. Yavuz’a demiş ki, “Antalya’daki 5 yıldızlı otel sayısı İspanya’nın tamamındaki 5 yıldızlı otel sayısından fazladır!.”
Keşke yazıda Türkiye ve İspanya’nın yıllık turizm gelirleri de olsaydı!. Böyle turizm mi olur?. O Antalya ki, bir cennet!.. Doğa cenneti.. Tarih, arkeoloji cenneti. Dünyanın en çok para bırakılan yerlerinden biridir Orlando.. Tematik parkları (Disney ve Sea World gibi) ile.. Antalya’da görülecek yerlerin tümünü görmeye ömür yetmez.. Gidin hava alanına ve yurduna dönen bir kafilenin arasına girin.. Rus’a, Alman’a, önünüze gelene sorun.. “Tatil köyü dışında nereyi gördünüz” diye.. Bir tek yer ismi söylesinler, elimi keserim.. Niye Antalya gibi milyonla turist ağırlayan bir kentte Yedi Mehmet dışında lokanta yok?. Açılan da kapanıyor?. Çünkü “Her şey dahil” olunca kimse kapı dışarı çıkıp yemek yemiyor ki, ikinci bir dükkan yaşasın!. 5 yıldızlı otel ve tatil köyü yöneticileri kimseye mesela şehir turu yaptırmıyorlar ki, Antalya’da oraya has şeyler satan dükkanlar artsın.. Yeni iş yerleri, iş alanları açılsın!. Tatil köyü ya da oteli “Hapishane müdürü” kafası ile yönetenler, turistin Antalya’ya para bırakmasına izin vermiyorlar ki, kent de, giderek kendi işleri de gelişsin. Antalya’ya günde 10 euro bırakacak 100 kişi yerine 100 euro bırakacak 10 kişi gelsin.. Antalya tüketilmesin.. Tüketiliyor ya.. Onca atık nereye gidiyor?. Toprağa ve denize.. Ne oluyor o zaman, yıllar boyu.. Deniz de doğa da kirleniyor.. Bedavaya doğayı satıyor, tüketiyoruz.. Yazmıştım size yıllar önce.. Akdeniz Turizmini başlatan kent St. Tropez’ye, Nice hava alanından bir otomobille, daracık ve tonlarla virajla dolu yollarla, dağlar aşıp saatler sonra ulaşınca, bir yemekte tanıştığım Belediye Başkanına sormuştum.. “Ayıp değil mi?. Bu yol, böyle dünyaca ünlü bir Tatil Merkezine, Brigitte Bardot’nun yaşam yerine yakışıyor mu” demiştim. Gülmüştü başkan.. “Biz kara yolundan gelenleri istemiyoruz ki?. Buraya insanlar helikopterle havadan, tekneleri, yatlarıyla denizden gelsinler.. St. Tropez’de milyoner turiste ancak yer var.. Gelişi bu kadar kolay olsa, sizin ‘Bitli turist’ dediğiniz sırt çantalı meteliksizler sokakları doldurur, geceleri o sokaklarda yatar, siz de dolaşmaya korkardınız” demişti. Bütün sabah köyü gezip öğleye doğru sıcakta nefes almak ve bir bardak soğuk su içmek için, sahildeki o tarihi kafeye, Senequier’ye oturmuştuk Ertekin’le.. Birer şişe su istedik, bir hesap geldi, Yedi Mehmetler’de yemek yersiniz.. “Bir şişe su, bu kadar paraya olur mu” dedik.. “Öyle olmasa, siz bu masayı boş bulabilir miydiniz” dedi, garson.. Antalya’nın “Tatil Hapishanesi müdürleri, kendileri dışında her şeyi ve herkesi kıskanır ve yöre turizmini tek adım ileri götürmek için” hiçbir şey yapmazlarken, bir de şikayetçi oluyorlar.. Efendim devlet hiç yardım etmiyormuş.. Yahu sen kendine ne yapıyorsun ki, devletten bir şey bekleyecek yüzün olsun?. Bir araya geliyor musunuz?. Ronaldo.. Bir spor muhabiri davet etsene.. Olur mu?. Mesele Ronaldo Söyleşisi değil ki.. Mesele, köşesi olan yazarı dost edinmek. Yarın, bir gün, iş düşerse.
Meksika’ya neskafe reklamı için gideni de yazmış, Faruk, yeni çıkan bir model otomobilin resmen reklamını yapan yazısı için Londra tatili yaşatılan yazarını da..
Bir haftada üç Hürriyet Yazarı, dünyanın üç köşesinde, PR’cılar tarafından ağırlanıyor ve ısmarlama yazılar yazıyorlar..
Sene başından beri kaç Hürriyet Yazarı, böylesi kaç davete gitti, kaç yazı yazdı, Doğan Yayın İlkeleri’ni izlemekle görevli, Doğan Yayın Konseyi’ne soralım bakalım..
Hele şu listeyi (Yapmazsınız ya) bir açıklasanız da, birilerinin meslek adına yüzü biraz kızarsa.. Turistin “Bilmem ne” tatil köyüne değil, Kaş’tan Alanya’ya kadar uzanan o muhteşem Türk Rivierası’na geldiğini, yaşadığı ve gördüklerinden büyülendiğini, döndüğünde anlattıkları ile her birinin en az on yeni aileyi oraya gitmeye ikna edeceğini düşündünüz mü hiç?. Hiç düşünüp, aptalca rekabet ile bine bölünme yerine “Akılla birleşerek” seneye size ve ülkeye misliyle kazandıracak ortak kararlar aldınız mı?. Hiç aldınız mı ha?. Birini gönderin bana.. Aldığınız ve uyguladığınız bir ortak kararı yollayın bana da yayınlayayım haftaya!.. Çünkü ben gene yazacağım!.