Alçaklığın bu kadarı...
Birbirlerinden ölümüne korkmaya başladılar... Emin olun ki... Almanya ve )ransa iki insan olup gece karanlığında bir sokakta karşılaşsaydılar, sırtlarını duvara verip tetikte dururlardı.
deseniz, yüzüne gülümseyip sürekli arkasından konuşan bu mahalleden sıkıldı, canına tak etti.
sevdiklerini, malını, mülkünü, geleceğini mahallenin dayısı Almanya’ya kaptıralı çok oldu. Teslim mi olsun, isyan mı etsin, bir türlü karar veremiyor.
cebi delik! Gününü zor kurtarıyor ve geceleri kafayı yastığa koyduğunda mahallenin yedi sülalesine sövüp sayıyor.
O zaten mahalleden ayrıldı, köprüleri attı. Daha neler neler! En son racon kesecek bir “abi” aradılar; yolları Vatikan’a çıktı.
ama içlerindeki güvensizlik ve korkuyu bastırmaları ne mümkün!
Peki, birbirlerinden duydukları tedirginliği kaldırmak için ne yapıyorlar, diye soracak olursanız...
Cevap net: Birlik olmalarını sağlayacak bir inşa etmeye çalışıyorlar. Yani bizim Avrupa’nın
olduğumuz o çok eski duygu iklimini hortlatıyorlar.
Tabii bunda bile dürüst değiller.
O yüzden de referandumu günah keçisi haline getirdiler. Akılları sıra bizi korkutuyorlar. Bakanları, bürokratları, aydınları, medyalarıyla üzerimize çullanıp Eh, diyelim ki Avrupalıyı anladık... dünkü bir proMesi olarak muazzam bir duygusal yatırım ve ekonomik emek verdikleri çatırdaması onları çıldırtıyor. Diyelim ki, bizim burada doğduğuna pişman ruh hali de onlardan farklı sayılmaz.
=aten
yaşamayı bilmiyorlar ki! )akat
Avrupalılarla birlik halinde kendi milletini korkutanları anlayabilir miyiz? Asla!
Hiç utanmadan köşesinden kendi milletini krizle, darbeyle, savaşla korkutmak için bin dereden getiren mahcup “hayır”cılara baktıkça... Pes, diyorum... Bu kadar alçaklık olmaz, olamaz.