Sabah

Hayat Üniversite­si’nden Sanat Üniversite­si’ne..

-

“Hiçbir aşırı huyum ve alışkanlı ğım yoktur” dedi adam.. “Tavla hariç..”

Sonra anlattı, tavlaya nasıl tutkulu olduğunu.. Dahası, hırsını.. Tavlada yenilmeye tahammül edemezmiş.. İddiası olan la, her şeyine oynarmış..

Bir arkadaşıyl­a göm leğine oynamışlar.. Hayır, öyle marka mağa zadan seçmece değil. Üzerlerind­eki gömle ğe.. Arkadaşı kazanmış, kazanmakla da kalmamış.. “Çıkar ver bakalım göm leğini” demiş, onu gömleksiz bırak mış. Hayatındak­i en acı, en unutulmaz yenilgisi bu olmalı.. Anlatırken o gece nin bir vakti gömleksiz halini yeniden yaşadı adeta..

Sonra ayni arkadaşıyl­a, arabala rın anahtarını tavlanın yanına koyup oynamışlar..

Iğdır’da internette okumuş delikan lı, İzmir’de ilk adımı Tiyatro ile gerçek leşecek bir Sanat Akademisi’nin istekli ve yetenekli gençler için karşılıksı­z açıl dığını.. Cebindeki bir kaç kuruşla, tren bileti almış, İzmir’e kadar.. Alsancak Garı’nda trenden inmiş.. Cebinde oto büs parası bile kalmadığı için yürümüş Akademi’nin olduğu yere kadar.. 1.5 saatlik yol.. O uzun bitmez tren yor gunluğunun üstüne.. Aç susuz.. Azme bakar mısınız?. Sanatçı olma azmine..

Şimdi, indirdim.. Kayıt yaptıran ların sayısını gösteriyor­du.. Masamda dakka başı bakı yorum, kaça vardı diye.. Şaşkına döndüm.. Nasıl dönmem.. Kısa zaman da 15 bine ulaştı başvu rular. Olacak şey değil. Kayıtları durdurduk. Seçimleri noter huzurun da kura ile yaptık.. Sonra bu Iğdırlı genç çıktı karşı ma.. Onu da kaydettim Akademi’ye” dedi.. Mesut Sancak’la Folkart Kulesi’nin altında Yüzevler İzmir’de buluştuk. O Kuleye de, daha evvel anlattığım “Türk Resminin Köşe Taşları” adlı harika sergi için gitmiştim. Galeri de, yönetimi de Folkart’a aitti.. Geleceğimi duyan patron, beni ve dostlarımı hemen alttaki restora na yemeğe davet etmiş.. Sanacaksın­ız ki, sanata bu kadar önem veren bir adamı tanımak istedim.. Yok canım.. Günlerdir bu yazıları, o yemeği hak etmek için yazıyorum bilesiniz.. Hele de Mevlut iyi bilsin..

Sancak, kendi deyişi ile “Şaka Günü”nde doğmuş.. Yani 1 Nisan.. Yani 1973’te dün.. Doğum yeri Siirt, Pervari..

1950 yılından günümüze ticaret yapan geniş bir ailenin üyesi.

8 yaşından itibaren, okuldan geriye kalan zamanında babasının dükkanında çalışmaya başlamış..

Ailesiyle birlikte 1979 yılında Pervari’den Van’a göç etmişler. Ordan da işi büyütmek için İstanbul’a..

15 yaşında aynı zamanda aile şirke tinde 200 kişinin çalıştığı bir kurumun Personel Müdürü olmuş.

Askerliğin­i Ağrı Doğubayazı­t’ta yap mış. Sonra Malatya’da Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu sorumlusu olmuş şirketin.. Eczacılık Şirketi, onu da söyleyelim..

O terörün yoğun olarak yaşandığı yıllarda aile şirketini büyütmüş..

Malatya’daki başarısı onu Aksaray Niğde, Kayseri, Eskişehir illerini kapsa yan Konya’ya taşımış.

27 yaşında bölge genel müdürü olmuş, Konya’da.. En büyük rakibi geç miş..

Orada da hedefi kısa zamanda aşın ca 2004 yılının Aralık ayında yöneti ci ortak olarak İzmir’e gönderilmi­ş.. Hayatının dönüm noktası olan kente..

Bir yıl içinde şirketin İzmir’deki pazar payını Türkiye ortalaması­nın üze rine çıkarmayı başarınca İstanbul’a dönme zamanı gelmiş.

Ama genç Sancak “İstemem” demiş.. “Ben İzmir’de kalacağım ve orda yeni iş kuracağım..”

İzmir’i sevmişti, bir.. Bu kentte A+ sınıf iş ve mesken olmadığını fark etmişti iki.. İnşaat sektörü bu dalda çok açıktı..

Kafasında Folkart’ı kurmak vardı, yani.

Aile inşaat sektörüne girmeye gönüllü olmamış başta.. Sonrasında Mesut Sancak onları ikna etmiş..

Ve 2006 yılında İzmir’de, İzmir’den büyüyerek, gelecekte Türkiye’nin ilki olmak hedefiyle Folkart’ı kurmuş..

Sonrasını hele ezeli rakip değil, sanki ebedi düşman Göztepe ve Karşıyaka’nın ikisine birden sponsor olup, yönetimler­ini bir araya getirince, herkes öğrendi.

Folkart sadece spora değil, sanata da büyük yatırımlar yaptı..

dedi.. Sancak, Oscar Wilde’ın “Aile yaşa mının güzelliği, hiçbir yerde yoktur” sözüne inançlı..

Yoğun iş temposunda­n bulduğu her fırsatı çocukları ve ailesi ile birlikte geçi riyor..

“Çocuklarım ile güzel diyaloglar kurmaya özen gösteriyor­um. Onlarla birlikteyk­en büyük keyif alıyorum. Pazar günlerini mutlaka birlikte geçiri yoruz. Kerem, Fırat ve Tarık ile bilgisa yar oyunu oynamak benim için büyük keyif” diyor.

Bugün geldiği yeri yeterli görmüyor.”Hayalleri olmayanın gelece ği olamaz” diyor. Hayalleri mi?. “Türkiye’nin İzmir’den çıkmış en büyük inşaat firması olmak ki bu hayale çok yaklaştık. Çünkü şu an ilk 5’teyiz. Sonrası ise, yurtdışına açıl mak ve en farklı, en özel projelere imza atmak.”

Sonra.. Son denecek hayali şöyle..

İzmir’deki dost larıma bir kişi daha eklendi. Spora ve sanata benim kadar merak lı, duruşu, soh beti hoş bir genç adam.. Yalnız bir sorun var.. Tavla meraklısı ya Mesut Sancak.. Antalya’da çok özel bir ağaçtan (O ağaçtan yapıldı mı, zar tutmak müm kün olmazmış) el işi tavla yapan ünlü bir usta var, yazmıştım bir zamanlar ona da sponsor olmuş.. Bizim ailenin tavlacısın­ın ağbim olduğunu öğrenince, o tavladan bir tane ağbime hediye etti..

“Teşekkür ederim” dedi ağbim.. “Bir gün oturur oynarız.. Ama ben öyle, gömlek, elbise araba gibi ucuz şeylere oynamam” diye eklemez mi?.

“İyi” dedi, Mesut Sancak.. “Tapuları ortaya koyar, oynarız!.”

Masada kahkaha koptu ama, ben ağbimi bilerim. Gördüm ki “İddia” dedin mi, Sancak ondan da öte.. Gelin şu maçı gazozuna yapın!. Gazoz da benden olsun!.

 ??  ?? ULUd
ULUd

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye