İyi sinema iyi siyasettir...
İstanbul Film Festivali (İFF) başladı. Bu cümle bana 19. yüzyıl sonu veya 20. yüzyıl başı yazarlarının ‘baKar Jeldi’ diye başlayan cümlelerini çağrıştırıyor, anımsatıyor.
Gerçekten de bahar bana göre İstanbul’a film festivalinin başlamasıyla geliyor.
Bu iş yıllardır böyle. Eskiden, daha ’lerde bu iş ilk defa ‘Sinema *ünleri’ adıyla başladığında da çok heyecanlanmıştım. Ve itiraf edeyim ki, o‘sinema Jünleri’ adını çok sevmiştim. Hâlâ da sımsıcak içimdedir.
Ankara’dan kaçar gelir, 1iKal’le hlker’in Yedikule’deki küçük ama çok güzel, çok sıcak evlerinde gençliğimizin hülyalarını sinemanın hülyalarıyla birbirine karıştırırdık. Sonra iş büyüdü, güzel ‘Sinema *ünleri’ adı Film Festivali’ne dönüştü, biz yaşlandık, hayat bambaşka mecralarda aktı gitti.
bir yeni festival açılışında bunları düşünüyordum.
İFF, için de Türkiye için de büyük bir kazanç. Bugünkü dünyada uluslar ülkeler ve y|netimler bütün politik gerilimlerine, zıtlaşmalarına ve çatışmalarına mukabil birbirleriyle sanat ve kültür üstünden ilişki kuruyor. yaşananlar en ciddi siyasal sorunlar kadar önemli. Sinema siyasetten |nemlidir. Çünkü iyi sinema daima iyi siyasettir. Ne anlatırsa anlatsın bu böyledir!
Sinema bu ilişki alanlarının en önde gelenlerinden. Bir yüz yıldır sinema insanları diğer bütün sanat etkinliklerinden daha fazla birbirine bağlıyor. Türkiye bakımından da bu böyle.
diye bir kavram var artık. Doğrusu bu ‘yeni sinema’ birkaç kez değişti, içeriğini birkaç kez değiştirdi. Ama ’lerden, 2000’lerin ortasından bugüne devam eden damarıyla bu sinema Türkiye’yi en önemli, etkili zeminlerde temsil etti. O ödülleri sinemacılarımız kadar Türkiye de kazandı.
Sinema bir endüstri. Çok büyük bir endüstri. Bu gerçeği ilk kavrayan ABD’dir. Bir olarak doğsa da sinema kitle kültürü olarak Amerika’da şekillenmiştir. Amerika’yı Beyaz Saray kadar
yönettiği çok söylenmiştir. Unutmayalım ki, eski ve sıradan bir oyuncu olan 5eaJan, seçilmeden önce Hollywood’da idi. O derecede önemlidir
sinema. Türkiye bu gerçeği hiçbir zaman kavraKendi yağıyla kavrulan bir dünya oldu Zamanla da aşındı gitti. Nasıl ‘kitle kültürü’ anlayışına karşı çıktıysa Türkiye’de de bugün kendi çabasıyla sinema yapmaya çalışanlar var. Bu ‘yeni sinema’ özünde Doğrudur, Kültür sinemaya bir katkı sunmaya gayret eder. Ama bu ne yeterlidir ne de işlevsel.
Sinema bugün. Milerin devreye girmesiyle bildiğimiz sinemanın anlayışı ve anlatımı da değişiyor. Özellikle ‘literer’ yani sinema artık çok geriledi. Buna rağmen bildiğini okumakta direniyor. Bir kitle kültürü üreticisi olarak kendi sinemasını dünyanın geri kalan kısmına dayatıyor. Ama sine
gitgide azalıyor. İFF gibi festivallerin bir önemi de burada. O sinemadan örnekler göstermekle birlikte daha çok sinemanın sivrilmiş yapıtlarını sunuyor izleyicilere. Zaten büsbütün azalmış salonlarda asla yer bulamayacak filmler buralarda gösterilebiliyor.
İzleyici de yeni dünyalar keşfediyor. Sinema en çok budur: insana tutulmuş bir kameradır sinema.
İstanbul’da baharın önce sokaklara mı yoksa sinemalara mı geldiğinden emin değilim ama...