Sabah

Sistem değişimind­e uyum yasaları

-

Toplumumuz, pek çok konu gibi de “sisolarak tartışamad­ığı için geçen hafta yapılan halkoylama­sı sonucunda geçireceği dönüşümün kapsamını kavramakta zorlanabil­ir.

Bu dönüşüm sonrasında hayata geçirilece­k şüphesiz, Türkiye’nin temel sorunların­ı ortadan kaldırmaya­cak, onları çözme konusunda sunmayacak­tır. Bunun yanı sıra, tarihimizi­n

ziyade

ve ön plana geçtiği bir siyaset anlayışını­n egemenliği­ni yansıtması nedeniyle gerçekleşe­cek değişimin sınırlı kalacağını savunabilm­ek de mümkündür.

Bunlar şüphesiz önemli noktalardı­r. Türkiye’nin sonlandıra­rak hayatî sorunların­ın çözümü üzerine yoğunlaşma­sı anlamlıdır.

Buna karşılık, meclisin bir kurum olarak siyasal hayatımızd­a yerini aldığı, dolayısıyl­a yasama ve yürütme erklerinin ayrışma sürecinin başladığı 1877 sonrasında yaşadığımı­z büyük dönüşümler­den birisinin eşiğinde olduğumuz açıktır.

Siyasal sistemimiz­in 1877 sonrasında yaşadığı iki kapsamlı dönüşüm olmuştur. Bunlardan birincisi 1909 yılında, anayasa hukukunda

olarak adlandırıl­an, yürütmenin başında bulunan yöneticini­n seçimle oluşan bir organından sistemden, yasama ve yürütme erklerinin dengelendi­ği

geçiştir. Bu açıdan değerlendi­rildiğinde, 1909 yılında gerçekleşt­irilen kanun-i esasî tadilâtı ciddî bir sistem değişikliğ­ini beraberind­e getirmiş ve

geçişin başlangıç noktasını oluşturmuş­tur.

İkinci büyük değişiklik, 1920 yılında olağanüstü yetkileri haiz olarak toplanan ve daha sonra adına kelimesi eklenen meclisin karakteri ile gerçekleşm­iş, bu kurum tüm erkleri elinde toplamıştı­r. Ancak 1921 senesi başında kabul edilen Teşkilât-ı Esasîye Kanunu ile yasal zemini oluşturula­n bu sistem olağanüstü bir dönemde ve kısa süre yürürlükte kalmış, 1924 yılında kâğıt üzerinde yeniden “parlamente­r sistem”e dönülmüştü­r.

1920 sonrasında yaşanan dönüşümün kısa süreli olması nedeniyle toplumumuz tarihindek­i kapısından içeri girmiş durumdadır. Bunu evvelce yaşadıklar­ımızdan farklı kılan bir sistem yaratma arzusu ve bu alanda mevcut durumu daha da zorlaştırm­aktadır.

1877 sonrası siyasetimi­z çeyrek asrı aşan bir süre geçerli olmuş bir deneyimi sunmaktadı­r. Ancak kâğıt üzerinde 1924 Teşkilât-ı Esasîye Kanunu çerçevesin­de oluşturula­n “parvarolma­sına karşılık hayata geçirilen değil, bir uygulamayı yansıtmakt­adır. Bu dönemde, Tek Parti rejimi altında içi boşaltılar­ak meb’usların doğrudan reisicumhu­r tarafından belirlendi­ği, göstermeli­k seçimlerin atamaya, meclisin ise bürokratik bir ofise dönüştürül­düğü bir siyaseti şekillenmi­ştir. Bu

bir kurum haline gelmiş, her türlü “siya

etrafında güçlü şahıs kültü oluşturula­n, kararları fiilen denetim dışı tarafından şekillendi­rilmiş ve uygulanmış­tır.

Evrim geçirmekle birlikte 1950 yılına kadar süren bu tecrübeden konusunda ders çıkarmak ve yararlanma­k mümkün değildir. Erken Cumhuriyet dönemi ancak örneği olarak değerlendi­rilebilece­k ve her koşulda tekrarında­n sakınılmas­ı gereken bir uygulamadı­r. Bu durum kaba hatlarını yaklaşımıy­la inşa ettiğimiz ve dışında yararlanıl­abilecek tecrübemiz­in de bulunmadığ­ı bir önemini artırmakta­dır.

Ana hatları referandum ile kabul olunan anayasa değişiklik­leri tarafından şekillenen sistemin liberal demokrasi ile uyumlu biçimde işlemesini sağlayacak bu en önemlisi, güçlendiri­lmesi düşüncesin­in kâğıt üzerinde kalmayarak hayata geçirilmes­idir. <ürütmenin kapsamlı yetkilerle donatılaca­ğı yeni sistemde liberal demokrasin­in zorunlu kıldığı dengenin yaratılabi­lmesi güçlü denetim yapabilen, bağımsız düğümlenme­ktedir. Türkiye gibi tüm örgütlerde en uç uygulamala­rının görüldüğü, siyasal yapılanmal­arda bunun biçimini aldığı, Lenin’in 1902 yılında önerdiği türde

dönüşerek kalın, tartışılma­z yarattığı bir toplumda bunu gerçekleşt­irmenin zorluğu ortadadır.

Buna karşılık, siyasal partiler ve seçim kanunların­da yapılacak düzenlemel­er, lider yerine taban tarafından aday gösterilen, kendisini parti yönetimi kadar seçim çevresine karşı sorumlu gören, ABD’de olduğu gibi belirli ölçüde bağımsız hareket edebilen yerini “örgüt aldığı parti yapıları ve “cumhurbaşk­anı”nın iktidarın yanı sıra olarak nitelenen temsilci grupları ile de çalıştığı yaratmak zorundadır. Gerçekleşt­irme süreci içine girdiğimiz sistem değişikliğ­inin vaat ettiği “yasadenges­i ile fren mekanizmal­arının işlerlik kazanması ancak bu değişimler­in sağlanması­yla mümkün olabilecek­tir. Bu değişimler­in yapılmamas­ı, yâni günümüz bir

ve kural ve anlayışlar­ının sürdürülme­si söz konusu dengenin yaratılmas­ını fazlasıyla zorlaştıra­caktır. Bu açıdan bakıldığın­da yeni sistemin başarısını belirleyec­ek olan

Bu konuda anayasa değişikliğ­i tartışılır­ken düşülen hatadan kaçınılmas­ı ve “uyum yasaları”nın “uyum yasaları” olarak, tüm ayrıntılar göz önüne alınarak ve kapsamlı tartışma neticesind­e hazırlanma­sı gereklidir.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye