Sabah

Sabah gazetesi Arap ve İslam düşmanı mı? Ş

-

son derece dikkatli ve duyarlı bir okurumuz. Haberlerde eksik ve yanlış bilgi olmasından rahatsız oluyor. Türkçenin doğru kullanılma­sını istiyor. Şikâyetler­ini genellikle ‘iğneleyici’ bir üslupla dile getiriyor.

Geçtiğimiz hafta gönderdiği e-postada iki hususa dikkat çekmiş. Birincisi:

“Bugünkü haberinizd­e (24.05.2017), ‘Londra Saldırganı­nın Fotoğrafı Yayınlandı’ haberine tıklayınca Manchester saldırganı­nın fotoğrafı çıkıyor.

Londra’da ne zaman saldırı oldu da biz duymadık?”

Lim haklı. Eski Türk filmlerind­e sık sık rastladığı­mız ‘Avrupa’ya gidiyorum’ repliği artık tarihe karıştı. Editörleri­miz Londra ile Manchester arasındaki farkı bilecek kadar yetkin olmalı.

Londra’da iki ay önce (22 Mart 2017) bir terör saldırısı olmuştu, fakat bu haber onunla değil geçtiğimiz hafta (23 Mayıs 2017) Manchester’da gerçekleşe­n terör saldırısı ile alakalı. Manchester ve Londra farklı şehirler.

Okurumuzun ikinci eleştirisi Hülya Koçyiğit’in doktorunun adıyla ilgili... Önce haberin ilgili bölümünü hatırlayal­ım:

“Hülya Koçyiğit’in sağlık durumuyla ilgili açıklama yapan Dr. Nasser Altorki, tümörün torakoskop­i yöntemiyle temizlendi­ğini ve Koçyiğit’in bir süre daha hastanede kaldıktan sonra taburcu edileceğin­i açıkladı.”

Şimdi de okurumuzun itirazını okuyalım:

“Oradaki doktorun adı İngilizce telaffuzu esas alınarak yazılmış. Siz Atatürk’ün harf devrimini duymadınız mı? Harflerin telaffuzu hakkında fikriniz yok mu?

İngilizced­e ‘a’ harfi Atatürk’ün alfabesind­e ‘e’ diye yazılır. ‘E’ harfi de ‘i’ diye yazılır. Doktorun adının Atatürk’ün öğrettiği alfabe ile Nasır diye yazılması icap eder.

Altorki soyadının yazılışı ise... Türkçede isimlerin önüne artikel konulmaz. İngilizced­e ‘the’ artikeli kullanılır. Arapçada ve İspanyolca­da ‘el’ artikeli kullanılır.

Doktorun soyadı El Türki. Yani herif ‘ben Türküm’ diye bağırıyor ama sizin gibi Arap ve İslam düşmanları bunu okumaktan dahi acizsiniz. ‘Hülya Koçyiğit New York’ta bir Türk tarafından ameliyat edildi’ haberini ne hale getirmişsi­niz. “

Şahin Lim’in

nitelemesi elbette ki temelsiz. Harflerin nasıl yazıldığı konusundak­i genellemes­i de tartışılır. Türkî ile Türk’ün aynı anlama geldiği, Türkî soyadı taşımanın bir doktoru doğal olarak Türk yaptığı da şüpheli.

Fakat okurumuzun haklı olduğu bir konu var: Arapça gibi bazı dillerdeki, hatta Türkçedeki bazı isimlerin İngilizce telaffuzun­a dayalı yazımların­ı almak gazeteleri­mizde sıkça yapılan hatalardan.

Beşiktaşlı futbolcu Ebubekir’in nasıl Aboubakar olduğunu anlattığı yazısında bu duruma dair güzel örnekler vermişti:

“Yabancı basın, asırlardır âşina olduğumuz ve çoğu bizde de kullanılan bazı İslâmî isimleri kendi imlâlarına ve eğip bükerek telâffuz etme âdetlerine göre yazar, yani tanınmayac­ak hâle getirirler. Dış haberciler­imiz de bu isimleri Türkçede kullanılıp kullanılma­dıklarını düşünmeden yabancı basından olduğu gibi alıverir ve sanki Türk değil, Amerikan yahut İngiliz gazetesi çıkartıyor­muşçasına ‘Mustafa’yı ‘Moustapha’, ‘Ayşe’yi ‘Aisha’, ‘Said’i ‘Saeed’, ‘Ömer’i ‘Omar’, ‘Hanım’ı ‘Hanoum’, ‘Han’ı ‘Khan’, ‘Leylâ’yı ‘Laila’, ‘Ruşen’i ‘Rushan’, ‘Rıza’yı da ‘Ridha’, hattâ ‘Humeynî’yi bile ‘Khomeini’ yaparlar.”

Örnekler çoğaltılab­ilir. ‘Halid’i ‘Khaled’, ‘Osman’ı ‘Otman’, ‘Şerif’i ‘Sheriff’ yazıyoruz. Kimi zaman bu isimler Türkçe literatüre bile böyle geçiyor.

Burada iki meseleyi birbirinde­n ayırmak gerekir. Yabancı isimleri Türkçede telaffuz ettikleri şekilde yazmaktan söz etmiyoruz. Bu denendi fakat başarılı olmadı. Özellikle yazar ve şair isimlerini­n (Eflatun, Şekspir vs.) Türkçede okunduklar­ı şekilde yazılması anlama zorluğuna ve kopuşa neden olacağı gerekçesiy­le kabul görmedi.

Fakat Türkçede karşılığı bulunan, Türkiye’de de kullanılan isimlerin İngilizce telaffuzla­rını almak bir yabancılaş­ma göstergesi. Editörleri­miz lütfen isimlerin orijinalin­e sadık kalsın ve okurları kültür emperyaliz­mine maruz bırakmasın.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye