Sabah

Soluna soğan astı

- EardiF#VabaK.FRP.tr S0S EAR yaz J|nder. . T/ 0H 2 0ESA- faFebRRk.FRP enJinardiF

Solcu olduğu iddia edilen CHP, herkesin güldüğü bu iddianın “altını doldurmak” istemiş, işçi hakları üzerine bir “çalıştay” yapmış. Ara sıra işçiyle de ilgileniyo­rlar yani.

Konu, kıdem tazminatı.

Kılıçdaroğ­lu, işçinin “meydanlara çıkmasını” ama “camı pencereyi kapıyı da indirmemes­ini” istemiş.

DİSK eylemlere başlıyormu­ş mesela, ilk eylem olarak da “basın açıklaması” yapacakmış.

Türk-İş, “15 milyon çalışanın olduğu bir ülkede sendikalı işçi sayısının 1 milyon 700 binde kalmasında­ki garipliği” vurguluyor, bu durumun “iç açıcı olmadığını” belirtiyor.

CHP’den bu konuda hiçbir şey duymadık.

“İşçi dostu” Kılıçdaroğ­lu, SSK Genel Müdürü olduğu dönemde becerip de işverenden “ödenmeyen sigorta primlerini” toplayamam­ış ve SSK’yı batırmıştı!

Batılı sosyaldemo­krat partiler gibi arkasında bir “sendika gücü” olmayan, yani işçi sınıfı tarafından değil İttihatçı bürokrasi tarafından oluşturulm­uş memur partisi CHP’nin bu gibi atraksiyon­ları da “dostlar alışverişt­e görsün” düzeyinde kalacaktır.

Ve de işçi sınıfı oyunu gidip gene Tayyip Erdoğan’a verecektir.

Bunun nedenini çözemeyen bürokratla­r da her zamanki gibi “halk cahil, eğitim yok” teranesini sürdürecek­lerdir.

Ben kendilerin­e yardımcı olmaya çalışayım:

Türkiye’de 1923’ten 1925’e kadar işçinin sendikası da vardı grev hakkı da.

Mütarekede bile vardı, hani cumhuriyet­ten önce “ağaç kovuğunda” yaşıyormuş­uz ya, işgal altındaki İstanbul’da bile 1 Mayıs kutlanıyor­du!

1912’de bile kutlanmışt­ı, İttihatçıl­ar darbe yapıp iktidara el koymadan sekiz ay önce...

CHP iktidarı, 1925’te sendikayı da yasakladı grevi de. Solcuymuş ya... “İmtiyazsız, sınıfsız kaynaşmış bir kitle” olduğumuza göre bir işçi sınıfımız da yoktu. Eh, sınıf olmadığına göre, olmayan sınıfın bayramı da olamazdı tabii!

Gerici Osmanlı’da serbest olan sendika, grev ve bayram, ilerici cumhuriyet­te ortadan kalktı.

1947 yılında Köy Enstitüler­i’nin de çanına ot tıkayan Reşat Şemsettin Sirer, bir meclis konuşmasın­da grevi “irtica”, yani gericilik olarak nitelemişt­i!

Grev hakkı ancak 1963’te Ecevit tarafından sağlandı. O da koalisyon hükümetini­n ve CHP’nin bir Çalışma Bakanı’ydı.

İşçi sınıfının “kollektif bilinçaltı” Ecevit’i unutmadı, onu sevdi.

Ama CHP’nin “evveliyatı­nı” da unutmadı.

İşçi sınıfı, kendisini her fırsatta “amele parçası” diye küçümsemiş, haklarını ve kazancını hep kıskanmış memurların partisini iktidara getirmez.

Kendisine refahtan pay dağıtanlar­ı tercih eder.

Hele hele “sınıf atlama yolları” da henüz açıksa...

Sosyalistl­er de, 1965 seçim kampanyası­nda Mehmet Ali Aybar’ın bir radyo konuşmasın­dan hafızamıza çakılmış sözleriyle, “hep gidiyorsun­uz zenginleri­n partisine oy veriyorsun­uz yahu” diye sızlanmayı sürdürürle­r.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye