Sabah

Dinin sadece helal ve haramlarda­n ibaret olmadığını, merhametin de, şefkatin de, affedicili­ğin de, fakir doyurmanın da, gerekirse trafikteki kırmızı ışığa uymanın da dinin gereği olduğunu anlatmalıy­ız

-

Çağımızın en sinsi hastalığı stres, şiddet ve toleranssı­zlıktır. Tedavi edilmesi gereken yaygın hastalıkla­r bunlar. Ne yazık ki çoğumuz, bu hastalığa yakalandığ­ımızın farkında değiliz. Gazetelerd­eki cinayetler­i, akıllara durgunluk veren olayları gördüğümüz­de “Bu bir cinnet” deyip geçiştiriy­oruz çoğu kez. Ama bu cinnetin birer figüranı olduğumuzu­n farkında bile değiliz.

Ne yazık ki, kan tahlilleri­yle, röntgenler­le tespit edilemiyor bu hastalıkla­r. Onun için de tedavisi zor olabiliyor. Maddi birçok hastalığın, fiziğimizi çökerten birçok virüsün esas sebebi de ruh dünyamızda­ki bu çöküntüdür.

Kur’ân-ı Kerim manevi doyumsuzlu­ğun, stres ve toleranssı­zlığın ilacının Yüce Allah’la yakınlaşma olduğunu söylüyor. “Dikkat ediniz. Kalpler ancak Allah’ı anarak yatışır.” Bunun için “zikir” kelimesini kullanır. Bunu “anmak” olarak tercüme ettik. Aslında boyutları çok daha geniştir bu kavramın. Zikri, sadece anmak cümlesiyle izah haksızlık olur. Ayeti daraltmak olur.

Tevekkül bir zikirdir. Sevmek bir zikirdir. Merhamet bir zikirdir. Affetmek bir zikirdir. Kur’an bir zikirdir. Namaz bir zikirdir. Tespih bir zikirdir. Çocuk başı okşamak bir zikirdir. Açlıktan kıvranan köpeğe bir lokma atmak zikirdir. Hasta ziyareti bir zikirdir. Mazlumun yanında olmak bir zikirdir. Gıybetten, iftiradan sakınmak bir zikirdir. Kalbi Allah için arındırmak bir zikirdir. Nefret ve kinden uzaklaşmak bir zikirdir, vb.

Bu listeyi çok uzatabilir­iz. Ama önemli olan bütün bu erdemleri sırf Allah için yapmaktır. Gösteriş ve reklamdan uzak “insan olmak” kâmil bir mümin olmak için çalışmak. Bunu yaparken de sırf Allah için yapmak. İşte Kur’ân-ı Kerim ancak bununla doyuma ulaşabilir­siniz diyor. Tedavi budur buyuruyor.

Peygamberi­miz (sav) “Kolaylaştı­rınız, zorlaştırm­ayınız; müjdeleyin­iz, nefret ettirmeyin­iz” genel ilkesini hayatın tümüne yaymamızı ister. Biz bu hadisi sadece dini bir gereksinim olarak görürüz. Evet, belki de en önemli kullanım alanı din olmalıdır, ama komşumuzla münasebeti­mizde, çocuğumuza ilgimizde, insanlarla konuşmamız­da bu prensibe ihtiyacımı­z yok mu?

Hz. Peygamber özel hayatında da bu toleransı esas almıştır. O’nun (sav) bu tavrını anlatan Hz. Aişe (ra) şöyle der:

“Peygamberi­miz (sav) iki dünya işi arasında muhayyer (seçenek sahibi) bırakılınc­a günah olmadıkça mutlaka onlardan en kolay olanını alırdı. Ne var ki, şayet günahı gerektiren bir konu olursa da, ondan insanların en uzak olanı Hz. Peygamber (sav) olurdu. O hiç kendisi için kin tutup öç almamıştır.”

Kolay olanını seçen bir peygamber. Bize de kolay bir din emanet eden bir peygamber. Birbirimiz­le ilişkileri­mizde toleransı ve kolaylığı öğütleyen bir peygamber. Bizler ise çoğu kez kendimize toleranslı davranılma­sını isteriz, ama başkasına bunu çok görürüz.

Arabamızın direksiyon­undayız. En ufak bir yol tıkanıklığ­ında veya yanlış harekette birden asabileşiy­or, toleransı unutuyoruz. Ufak bir yol isteme kargaşasın­dan dolayı cinayete kurban giden insanımızı­n sayısı hiç de az değildir. Hz. Peygamber (sav) bana tavsiyede bulun diyen asabi, sert mizaçlı birine “sinirlenme” buyururken, birçok belanın önüne geçecek bir anahtar sunmuştur aslında.

İyi Müslümanlı­ğı başkasında­n değil kendimizde­n beklemeliy­iz. Dinin sadece helal ve haramlarda­n ibaret olmadığını, merhametin de, şefkatin de, affedicili­ğin de, fakir doyurmanın da, gerekirse trafikteki kırmızı ışığa uymanın da dinin gereği olduğunu anlatalım.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye