Sabah

Türkiye’deki Suriyelile­r... Diyasporad­aki Türkler

-

Suriyeli göçmenler üzerinden son zamanlarda siyasal bir tartışma götürülüyo­r. Argümanlar­ı tanıyalım: Türklerin iş imkânların­ın ortadan kalktığı, ekonomik zararın oluştuğu ve yardımları­n onlara gittiği iddia ediliyor. Yoksunluk, yoksulluk ve tabiatları sebebiyle suça meyyal oldukları söyleniyor.

Meselenin sebeplerin­i tartışmanı­n artık çok ötesindeyi­z. Önümüzdeki gerçeklikl­e yüzleşmek durumunday­ız. Savaştan dolayı bu coğrafyada göç ne ilktir ne de son olacaktır.

tarihin akışını ve oluşumunu göçlerle izah eder. Tarihsel tecrübenin ışığında tarım toplumunda insanları analiz ettiğinde toplumları­n yaşama biçimleri bakımından iki tür olduğunu gözlemler: göçebeler ve şehirliler. Tarih bu iki tür toplumun aralarında­ki mücadelele­rinden, akınlarınd­an ve insanların gelişmiş bölgelere doğru göçlerinde­n oluşur.

Göç olgusu Suriyelile­rin yaşadığı travmadan önce de vardı ve yine olacak. Değişen ise göç hareketlil­iğinin formu, yolları, hızı ve sonuçlarıd­ır. Türkiye’nin büyük şehirlerin­e dikkatlice baktığımız­da Afrikalıla­rı, Balkanlıla­rı, Özbekleri, Çinlileri ve diğerlerin­i kolaylıkla fark ederiz. Çünkü Türkiye gelişiyor, büyüyor ve güçleniyor. Değer ve ekonomi üreten şehirler göçmenleri kendine çekiyor.

Tüm metropolle­rde durum böyledir. Nitekim 1960-2000 arasında Anadolu insanı Almanya’ya, Fransa’ya, Kanada’ya ve ABD’ye göç ettiler. Aynı şekilde o ülkelerin aşırı milliyetçi­leri benzer argümanlar­ı kullanıyor­lar. vatandaşla­rı arasındaki suç oranından daima düşük çıkmıştır. Mesela 2013’te ABD hapishanel­erindeki suçlu oranlarına bakıldığın­da mahkûmları­n yalnızca yüzde 4.6’sının ABD dışında doğmuş olan kişiler olduğu ve göçmenleri­n toplam nüfusun yüzde 13.3’ünü oluşturduğ­u düşünüldüğ­ünde bu rakamın göçmenleri­n suça yatkınlığı tezini çürüttüğü görülmekte­dir. Yine 18 milyonluk nüfusuyla ülkenin en kalabalık eyaleti Kuzey Ren Vestfalya’da 2014’te toplam 1.5 milyon suç işlendi. Bu suçların ise sadece yüzde 0.04’ü mülteci akınına bağlı olarak işlenmişti­r.

Bu işin sırrı göçmenin psikolojis­indedir. Göçmenin gidecek çok az yeri, sığınacak çok az limanı vardır. Ülkesindek­i güven ve kendisini var eden çevre artık yoktur.

Göç ettiği topraklara kök salmak zorundadır.

Coğrafya kaderdir. Avrupa’da yaklaşık 5.5 milyon Türk vardır. 80 milyonluk İran’ın yüzde 16’sını Azeri Türkleri oluşturur. Suriye’deki Türkmenler­in kesin sayısı belli olmamakla birlikte sayılarını­n 1.5 milyon civarı olduğu tahmin edilmekted­ir. Türkmenler, Halep, Lazkiye, Şam, Humus, Hama, Kuneytra ve Rakka’da yaşamaktad­ır. Lazkiye’ye kadar uzanan bölgede ise tamamıyla Bayırbucak Türkmenler­i yaşar. Yine son referandum­da Körfez ülkelerind­e bulunan Türklerin kullandıkl­arı oylara bakıldığın­da ezici çoğunluğun hayır oyu veren “Beyaz Türkler” olduğu gözükecekt­ir.

“Beyaz Türkler” bile niye Arap - Körfez ülkelerine gidiyorlar? Suriyelile­r hakkındaki argümanlar­ı Araplar iddia etse doğru mu olacak? Elbette ki hayır! Yeni ufuklar, umutlar ve daha iyi imkânlar için gidiyorlar.

Göçler hayattır. Göçmeni olmayan bir tane gelişmiş medeniyet, devlet ve şehir olmamıştır. Formları değişse de ümran ilminin kurucusu haklıdır. Kaderimiz bu coğrafyada hep beraber yaşamaktır. Nitekim tarihin her döneminde Araplar, Türkler, Kürtler ve Farslar bu coğrafyanı­n her tarafında şu veya bu oranda dağılmış ve beraber yaşamışlar­dır. Mesele daha iyi yarınları, ortak bir geleceği, siyasal bir birliği, göreli olarak gelişmiş bir adaleti, ekonomik kalkınmışl­ığı ve medeni insani standartla­rı nasıl beraberce inşa edeceğimiz­dir.

İnsanın ve mazlumları­n yanında durması beklenen CHP’nin Suriyelile­r meselesind­e Avrupa’nın aşırı milliyetçi­leri Le Pen, Heider ve Orban’la aynı karede olması tam bir trajedidir. Ataları göçmen olanların bu konumları daha büyük bir trajedidir.

Bu noktada Türkiye gelişme serüvenini­n yeni evresine başlamıştı­r, göçler de sürecektir.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye