Dış politikadaki stratejik hataların bedeli ağır olur g
zellikle dış politikada stratejik çaptaki hatalar, belirli süre sonunda karşınıza kriz konusu olarak çıkar.
Bu duruma somut örnek, Türkiye 2’nci Dünya Savaşı’nda tarafsızlık ilan etmesine rağmen Hitler Almanyası’na krom satması ve iki Alman savaş gemisinin Boğazlardan geçmesine izin vermesidir.
Bu hatalı kararlar savaş sonunda Sovyetler’in hem Boğazlarda üs hem de Kars’ı ve Ardahan’ı istemesine gerekçe olmuştur. Üstelik bu istekleri ABD ve İngiltere de desteklemiştir. Bereket Sovyetler’le ABD ve İngiltere’nin arası açılmıştır. Patlayan Soğuk Savaş’ta Türkiye Amerikan ittifakına girerek, Sovyet tehdidini etkisiz kılmıştır.
Stratejik çaptaki hatalara bir başka örnek de Kıbrıs’a yapılan askeri harekât sonunda, Türkiye’nin kalıcı uluslararası bir çözüme gitmek yerine olmak yarışını iç siyasete konu etmesidir. Sonuçta Kıbrıs Rumları Avrupa Birliği’ne girmiş ama Kıbrıs Türkiye için 1974’ten beri bir kriz konusu olarak kalmıştır. Bu tür stratejik çaptaki hatalı kararlara uluslararası camiadan verilecek bir örnek, ABD’nin Irak’ı işgali ertesinde ülkedeki Sünnileri yok sayarak yönetimi Maliki’nin Şii egemen yönetimine vermesidir. Sonuçta bu karar DEAŞ’ın doğumuna ve Irak’ın parçalanmasına dayanmıştır. Şu anda Kuzey Irak’taki Kürt yönetiminin aldığı ve fırtınalar kopartan referandum kararı da, ABD’nin stratejik çaptaki yanlışının geldiği noktadır.
Bu açıdan bakıldığında Türkiye’nin Suriye içindeki olumsuz gelişmeleri vesile bilerek Esad’ın Baas rejimine karşı bir nevi savaş ilan etmesi ve Suriye’nin bütünlüğünü savunmak yerine, ayrılıkçı gruplara destek vermesi de stratejik çaptaki bir hatalı karar olabilir. Bu hatalı kararın bir yansımasını PYD’nin ABD tarafından silahlandırılmasında görmekteyiz. Bu arada güzelim Halep yerle bir olmuş ve Türkiye’ye 3 milyon sığınmacı gelmiştir.
Türkiye Suriye’deki hatalardan ders aldığı için şimdi Irak’ın bütünlüğünü savunmakta ve Kuzey Irak Kürtlerinin referandum kararına karşı çıkmaktadır.