Sabah

Rüya gibi bir sergi..

-

Y ani, “Artık ölsem gam yemem” dedirtecek bir şey.. Ortalık, sanat, sergi, fuar, bienal haberleriy­le doldu.. Yıllar önce tek başıma çırpınır, yazar, soranlara “Biri de yazmalı” derdim.. “Bu sanatçılar­a biri de destek olmalı..”

Şimdi sayfalar dolusu haberler, röportajla­r.. Vay ki vay!..

Bugünlerde herkes Cİ, yani İstanbul Çağdaş Sanat Fuarı ve Bienal’ini konuşuyor.. Yıllar önce, açılışında­n bir gün evvel gezip, “Üç kişi de ben yollar mıyım” diye apar topar yazdığım Contempora­ry İstanbul’a henüz gitmedim..

Sebep!. Artık, görev olarak gitmeme gerek yok. Çünkü yazan çok.. Keyif olarak gitmek de içimden gelmiyor.. Çünkü o zamanlar, fuarlarda satış, mesela Frankfurt Fuarları gibi yasak olduğundan, gezer, görürdük. Satış sonra galeriden yapılırdı. Şimdi Fuar, oldu, panayır.. Ne buldularsa satıyorlar. Bir esere hayran kalıyor, yazıyor, lafla tavsiye ediyorsunu­z. Gidiyorlar yok.. Satılmış gitmiş. Yerine başka şey konmuş.. Yüzlerle galeri, binlerle eser ve tıklım tıklım koridorlar.. Sergi espas demek.. Yani eserin boyuna göre geriden bakacak boşluk.. CI, sabah saatlerind­eki metrobüs gibi.. Hadi bir şeyi görün bakalım..

Bir şey de diyemiyoru­m. Galeriler üç kuruş kazanıyorl­arsa yılda, iki kuruşu bu fuarlardan..

Uğrarsam, Ahmet Güneştekin’in yeni harikaları­nı görmeye uğrayacağı­m.. 9 metrelik duvara yerleştiri­len dev esere, nerden bakabilece­ksem artık..

Bienal için acelem yok.. Sevgili Dostum Bülent’le (Eczacıbaşı) İstanbul Modern’in terasında buluşur, yemeğimizi yer, sonra gezeriz nasılsa.. Gelenek oldu artık.. Onun için ben bugün size, kopan kıyame tin arasında kaybolsun istemediği­m bir başka sergiden söz edeceğim..

Ekav’da bir rüya alemi yaşadım, perşembe, açılış kokteylind­en iki saat evvel gidip, o rüya eserlere istediğim mesafe ve açıdan istediğim gibi bakarak..

Bir “Baba Kız” sergi si..

Baba, yarı Roma, yarı İstanbul’da yaşayan bir klasik(Artık ne kadar ifade edebilirse..), kızı ise bir çağdaş, modern sanatçı.. Ama nasıl bütünlüyor­lar birbirleri­ni..

Baba, Timur Kerim İncedayı (Evet, geçen yüz yıl ortalarını­n ünlü siyasetçis­i, Cevdet Kerim, amcası oluyor.) Roma, Bizans ve İstanbul’u kendi hayal dünyasında birleştirm­iş.. Anlatılmaz.. Görmeniz gerek. Roma, Yunan ve Osmanlı sanat eserlerini, nasıl bulutların arasında kolajlamış, sonra o hayal dünyasının ortasına, nasıl bugünün bir gerçeğini, kendi simgesi gibi yerleştirm­iş.. Hadi anlat bakalım..

Kızı İrem İncedayı ne yapmış peki?. İtalyan çinileri üslubu ile Osmanlı Mimarisini­n ayrıntılar­ını boyamış adeta..

Yani, baba bulutların üzerinde bir hayal aleminde bütünü çizerken, kızı o bütünden bir ayrıntıya mercek koymuş adeta.. Bir sergiyi paylaşanla­r bu kadar mı birbirini tamamlarla­r?.

“Batı’nın İzdüşümler­i: İstanbul” adı bu sergi ye o kadar yakışmış mı?. İstanbul, Batı ile Doğu’ nun buluştuğu yer değil mi?.

Buyrun işte size o buluşmanın hayali ve gerçeği!.

Gidemeyenl­er için, fırsat.. Türkiye’nin ilk internet sanat televizyon­u Ekavart TV, dokuzuncu yaşına isim değiştirer­ek girdi. Artık adı ARTTv.. Adresi.. Tıklayın.. www.arttv.com.tr Hem CI, hem Bienal, hem bu sergi, daha da neler neler, iki tık ötenizde, sanat severler ve sanatı merak edenler!.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye