Dünyayı tutarlı olmaya zorlamak...
A6/,N'A. Açıp da “nedir bu?” diye sözlüklere hiç bakmayın, ciddi bir cevap bulamazsınız. TDK da karşısı na yazıp kaçmış. Okurken güldüğümü itiraf ede yim... Ama bal gibi biliyoruz, bu kelime çoğu zaman içimizdeki endişeyi bastırmak için çıkardığımız gürültü; şüphe yi durdurmak için ortaya attığımız iddi adır. deyip başlarız söze ve şu hızı baş döndü ren dünya kısa süre liğine durur, durulur. Oysa modern dün yada yok hiç bir şeyin! Ha, meramı nız ise eğer, bilin ki o apayrı bir bahis.
BUNA/,0. “Depresyon” kavramı çıktığından beri biraz demode... Eski “varo luşçu” havaları da söndü; Sartre’cı “bulantı”yla günde lik “bunalım”ın arası açılalı çok oldu. Kriz gibi bir şey sanki ama bir yandan da can sıkıntısını andırıyor. Diyeceğim şu ki, ara sıra da olsa, bu kelimeyi kulla nanlara rastladığımda dertleniyo rum. Biz dilimize ne yaptık? Bir dil bu kadar yoksullaştırılır mı? Şimdi olduğunu söyleyen kişinin halini gelin de anlatın... mı? Gam, kasvet mi sarmış içini? Sıkıntı mı, huzursuzluk mu?
sürüklemiş?
onu bu ruh haline )RAG0AN. Hayatta da olan fragmandır. Sonra film başlıyor. O da çoğu kez ya iyidir, ya kötü ya çirkin! Niye hikâyeler anlatıyoruz? Hikâyesiz yapamıyoruz. Sosyal paylaşım sitelerin de uygulamaları niye bizi bu kadar baş tan çıkartıyor? gibi usta bir yazara kulak ver mek gerek belki de... Hikâye, kaos içinde tutunacak dal, dağınıklık içinde düzendir. Anlamsızlığı süpürür ve bize bir verir. Kişisel mazimiz, tecrübemiz, bilgimiz şeylerin çoğu tam da bu yüzden
Doğru yolda olanla rın ilerleyişi engellenemez anla mında kullanılan çok yaygın bir deyim. Bu doğru her dile geti rildiğinde Çünkü alttan alta hem kervana saldırının çoktan gerçekleştiği ni, hem de “itliğin” kalıcı bir şey olduğunu hatırlatır.
TAHATTUR. Zihninde yeni den canlandırmak, yad etmek, hatırlamak, vd. Ahmet Haşim’in şu muhteşem mısralarını anla mak için epeyce yaş almam gerekiyormuş: