YÜZDE 5.5’İN üzerinde büyürüz
Başbakan Binali Yıldırım, 15 Temmuz’dan sonra 3-4 ayda Türkiye’nin yüzde 5 küçüldüğünü belirterek, “2017’de aldığımız tedbirlerle piyasayı rahatlattık. Bu seneyi yüzde 5’in belki de 5.5’in üzerinde büyümeyle kapatacağız. Seneye de aynı, öbür seneye de aynı. Çünkü bu büyümeleri yakalayamazsak işsizliği aşağı çekemeyiz” dedi.
Tüm Avrupa’nın Türkiye’nin ekonomide yakaladığı başarıyı destansı ifadelerle anlatmasına rağmen ana muhalefet partisinin bunu inandırıcı bulmamasına tepki gösteren Yıldırım, “Türkiye’nin 2017’nin ilk yarısında yüzde 5 büyümesinden herkesin gurur duyması lazım. Çin’den Hindistan’dan sonra en büyük büyümeyi sağlamışız. Ama bu ülkenin ana muhalefet partisi diyor ki ‘Türkiye’nin büyüme rakamları inandırıcı değil.’ Ne diyelim Allah ıslah etsin. Bugün Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin yayın organları ve dünyadaki yetkin kuruluşlar bile tüm küresel baskılara, bölgedeki iç karışıklıklara, savaşlara rağmen Türkiye’nin elde ettiği başarıyı destansı bir hikaye gibi anlatıyor. Niye AB’den örnek veriyorum? Çünkü Sayın Kılıçdaroğlu AB’ye beyanat veriyor. Diyor ki ‘Türkiye güvenli değil, can güvenliği yok, aman Türkiye’ye gitmeyin’ diyor. Sen ne dersen de kardeşim dün İstanbul’da Avrupa basketbol şampiyonası oldu, Slovenya’dan Sırbistan’dan 20 bin seyirci geldi” diye konuştu.
Dünyada satın alma gücü paritesine göre Türkiye’nin gelirde 25 bin doları geçtiğini anlatan Yıldırım, “Normal hesaplara göre 11 bin dolara yakın. Türkiye’nin çok daha iyi bir noktaya gelme potansiyeli ve hakkı var. Bunu da istikrarla, güçlü iktidarla, birlik ve kardeşlikle başaracağız. Enerjimizi FETÖ ile PKK ile DEAŞ ile mücadeleyle harcamayacağız. Birliğimize beraberliğimize gözümüz gibi sahip çıkacağız” dedi.
Türkiye ekonomisinin büyüme performansı üzerinde yürütülen “SsikoloMik Karekkta” dikkat etmek gerekiyor. Bugünden gayet iyi biliyoruz ki ’a kadar Türkiye rahat bırakılmayacak! Ülkemizi hedef alanların oynayacakları iki alan olduğu artık apaçık ortada... - Toplumsal fay hatlarında kırılma yaratacak her türden provokatif olay. - Ekonomide morali ve dengeleri bozacak her türlü hamle! Şimdilerde Türkiye’nin sergilediği ekonomik büyümeye göre tahminlerini revize etmek zorunda kalan merkezler aynı anda zihinleri bulandıracak girişimlerden de geri durmuyorlar. 'iyorlar ki... - Ekonomik büyüme refah yaratmıyor. - Büyüme hesabında ve rakamlarda şüphe var! İşte anlatmak istediğimiz nokta da burası. Ekonomik büyüme performansı teklese, piyasaların nefesi kesilse, böylesi negatif tabloya inanmaya meyilli olan, “Bakın, biz uyarmıştık” diye beyan vermeye hazırlanan odaklar, veriler pozitif gelince, bin bir bahane ile gelişmeleri küçümsemeye çabalıyorlar.
Türkiye’nin ekonomik büyüme temellerinin sağlamlaştırılması, büyümenin sürdürülebilir olmasına ilişkin görüş açıklamak ile, büyümeyi küçümsemeye uğraşmak, vatandaşta tereddüt yaratmak arasında ciddi fark var.
Hepimiz biliyoruz ki büyümenin kalitesi ile dış talep, özel imalat sanayisinin gayreti, iç tasarrufların motivasyonu ve finansmanı arasında güçlü bağlar var. Aynı şekilde, özellikli durumlarda büyüme ivmesi için kamu kesimi de sorumluluk üstlenebilir.
Türkiye’nin, global ve bölgesel ekonomik sorunlara, güvenlik risklerine, önde gelen AB ülkelerinin operasyonlarına rağmen milli imkân ve kabiliyetleri ile büyüme iştahını koruması çok önemli. Bu derece kritik bir diğer husus da büyümedeki süreklilik ile birlikte “fiyat istikrarından taviz verilmemesidir!” Ki Türkiye &umhuriyet Merkez Bankası da bu hususa özen gösteriyor. Bilhassa geriye yönelik fiyatlama veya endeksleme alışkanlığının hortlamaması, kurdan fiyat geçişkenliğinin azaltılması, fiyatlar genel seviyesinde yapışkanlık olarak tanımlanabilecek katılık oluşmaması için elinden geleni yapıyor. Özel yatırımların finansmanı, işletme sermayelerinin güçlendirilmesi için ticari kredi faizlerinin düşmesi beklentisi en üst düzeyde iken Merkez Bankası, sıkı para politikası ile enflasyon arasındaki yakın ilişkiyi gözden uzak tutmuyor.
Türkiye’deki büyümenin masa başı hesapların ötesinde net ipuçları vardır. Merak eden, İstanbul-Kocaeli, İzmir-Afyon, Adana-Mersin hattı başta olmak üzere önemli üretim merkezlerinden limanlara, tüketim merkezlerine yönelik kamyon-TIR trafiğine bakabilir. Öyle sadece dışarıdan bakmak da yetmez. Tüm ticari araçların lastiklerine kadar inmek gerekir. Bakanlar, lastiklerin her birinin yükün ağırlığını yansıttığını görecektir.
Gelecekten umudu olmayan ne üretir ne de tüketir. Üretim ve tüketimde farklı nedenlerle dalgalanmalar, nitelik sorunları her dönem olabilir. Mühim olan “istikrar-güven” denklemidir. Siyasi istikrarı koruyan, ekonomiyle ilgili gelişmelere duyarlı yönetime sahip ülkeler, orta-uzun vadeli programları da varsa her sorunun üstesinden gelir. Moral bozmanın âlemi yok!