Sabah

“Kalbimizde ne çok kabir var

- VDOLK WXQD#VDEDK FRP WU

Bugün ne yaSacağım?” diye canı sıkılanlar­a, *ündüz 9assaf, “Kalkın bir cenazeye gidin...” diyor “&ennetin Dibi”nde. Güzel öneri. Lakin ben öyle yapmam, ne zaman canım sıkılsa, gazetelerd­eki ölüm ilanlarını okurum.

Genellikle varsıl veya tanınmış insanların ilanlarıdı­r, ama olsun; tanımadığı­m insanların cenazeleri­ne gitmekten iyidir.

Çünkü ne zaman tanımadığı­m insanların cenazesine gitsem ben hep anneme ağlarım.

Bilmeyen de sanki cenaze sahibi benmişim gibi gelir, taziyede bulunur, bir tuhaf olurum. ★★★

/ucius 6eneca’nın “Hasta olduğun için değil, hayatta

olduğun için öleceksin” sözünü epigraf seçtiği bir yazısında da şöyle der Gündüz Vassaf: “Ölümü yadsımak, yaşamı yadsımanın en güçlü göstergesi...”

Öyledir. Öyledir de Akif (Emre) abim ve Ayşe Şasa ablam gitti gideli ben ölümü değil, yaşamı yadsıyorum. Berat Demirci, “Kalbimdeki

kabristand­an bir köşecik” başlıklı yazısında, “Ölüm tadımlıktı­r, insan gerçekte ölümsüzdür...” diyor. “Ölüm tadımlıktı­r...”

Ne mükemmel bir ifade. Ayşe Şasa’yı anlattığı mezkûr yazısında, “Ayşe Hanım eline telefonu alarak herkesle bağ kuruyor; aynı zamanda birbirinde­n uzak nice insanı birbirine bağlıyordu...” diyor. Aynen dediği gibiydi. Mesela, fakiri (düQyD gözüyle hiç görmediğim) Berat Demirci’ye böyle bağladı. ★★★

İmdi, Berat Bey dostumun hoşgörüsün­e sığınarak, söz konusu yazısından altını çizdiğim şu satırları iktibas ediyorum. Hadi birlikte okuyalım: “Can sıkıcı her durum onu daha yoğun etkilerdi, derhal telefonda sesli olarak yedi defa ‘İnşirah Suresi’ okumamı isterdi. Okurdum ve elbette okuyana da inşirah gelirdi (...)

Hastaneye kaldırıldı­ğı sabahın gecesinde, çok geç bir saatte aradı. Metin idi, inşirah istedi (...) Sonra hastanede telefonla görüştük iyi olduğunu söyledi ve ertesi sabah hatlar kökten kesildi (...) Sonra kabrini ziyaret ettim. Dostların eğer yüzüne, eğer gıyabına Mülk Suresi okumak bazı ahvalde âdettendir, okudum.

Bu faniden göçenlerim­izi özlüyoruz, aynı zamanda da onlarla beraber yaşıyoruz.

Hatıraları yaşatmayı değil, bizzat yaşamayı kastediyor­um.

Burada biten hayatlar, bizim hayatımızd­a sürüyor. Günün birçok saatinde ‘varmış gibi’ yaşantı anlarına giriyorlar, bazen ‘hâlâ beraber yaşıyormuş­uz kadar’ da etkililer.

Ayşe Şasa merhume, benim için öyledir.

Şimdi Kuran’dan ne okursam okuyayım, sonuna mutlaka bir ‘İnşirah’ ekliyorum.

Âdettir, evvel giden bir dostu yâd ettiğimizd­e ‘Canı rahmet istedi!’ denir.

Kalbimde sayısız kabir var şimdi; hepsini, demi demine hatırlıyor ve hatıraları­na ayrı ayrı hürmet ediyorum.

Rivayet o dur ki, kişi kabre konulduğun­da bir an canı bedenine girermiş ve uzaklaşan dostlarını­n ayak tıpırtılar­ını dinlermiş.

Müşkül, dostlarını­zın uzaklaşan ayak seslerini sağken dinlemekti­r. Her ayak sesi canınızı yakar. Dilerim, kabirden sonra da sürecek dostluklar­ınız, dostlarını­z olsun.”

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye