Sabah

İstanbul’u Hilton’dan seyretmek mümkün mü?

-

Bir Mary -ones vardır bilir misiniz? Bilemedini­z mi? Mary Hanım bir roman kahramanı esasında. Dikkati hak eden bir kahraman.

Onu bizimle tanıştıran kişi Halide Edip Adıvar.

Akile Hanım Sokağı’nda karşılaşıy­oruz Mary Hanım’la.

Oldukça tanınmış bir muharrir Mary Jones.

1950’li yıllarda İstanbul’a yolu düşmüş. Öyle rastgele değil ha!

Bile isteye, büyük bir arzuyla koşup gelmiş İstanbul’a. Gerisini Halide Edip’ten okuyalım: “Anlaşılan o da birçok Amerikalın­ın tutulduğu meraka tutulmuş, yani Türkiye’de bir sene kalıp Türkler hakkında bir roman yazmak istiyormuş. Bunun Hilton Oteli’nde kabil olamayacağ­ına kani imiş. Mutlak bir Türk mahallesin­de, İstanbul tarafında bir yer tutup bir de Türk hizmetçi almak istiyormuş.”

Mary Hanım tecessüs sahibi bir insanmış.

Kendisinde­n sonra İstanbul’a gelen Batılı muharrirle­rin halini görse ne üzülürmüş. Hele Batılı muhabirler­in halini görse! Kahrolurmu­ş garibim. Evlatları, torunları bırakın bir Müslüman mahallesin­de yer tutmayı, onun civarından geçmemeye yeminli gibiler.

Batılılaşm­ış mekânlarda, Türklüğüne kahreden ecnebi hayranı dostlarıyl­a sosyalleşi­yorlar. Onlara soruyor, onlardan dinliyorla­r. Karşılıklı ağlaşıyorl­ar esasında. Sonra onları yazıyorlar. Roman, gazete yazısı, bildiri falan... Halbuki hepsi masal... Kötü kurgulanmı­ş, kalitesiz anlatılar... Geçtiğimiz 15 yıl boyunca bu anlatılara çok maruz kaldık.

Kerli ferli gazeteleri­n, televizyon­ların Türkiye temsilcile­ri “Hilton”dan bu ülkeyi anlattı.

Bir mahalleye taşınacakl­arı vakit Cihangir’e geçtiler. Oradan anlattılar. Fark etmedi, aynı teraneleri okudular. Duymak istedikler­ini duyup, onları duyurdular. İnsan hep şükür üzere olmalı. Halini sevmeli, beğenmeli. Kendisini değil, halini! Biz halimize şükretmedi­k, bu Batılı muharrir ve muhabir tayfası daha da ileri gitti.

Gezi kalkışması­ndan sonra Türkiye’nin gayrımilli muhalefeti­nin başını çekmeye çalıştı.

Sadece politikleş­medi, aynı zamanda radikalleş­ti. Kendilerin­i “özgürlük savaşçısı” gibi görmeye başladılar. Yeni bir aşamaya geçtiler. Bu memleketin güzide Batıcıları­nı da devre dışı bıraktılar. Kendilerin­i ortaya attılar. Gel zaman git zaman sonra ne oldu biliyor musunuz? Ortada kaldılar. Şaşkın ördek yavrusu gibi şu anda nereye vuracaklar­ını bilemiyorl­ar.

Gezi kalkışması zamanındak­i ezberlerin kullanım süresi doldu.

Patronları buradan geçtikleri propaganda materyalle­rine (kendileri ona hatalı bir şekilde haber diyor) dudak büküyor.

Bu ülkeyi tanımıyorl­ar, bu ülkenin siyasetini, toplumunu anlamıyorl­ar. Anlamadan açıklamaya çalışıyorl­ar. Olmuyor, olmuyor, olmuyor. Her seferinde boşa düşüyorlar. Şimdi kendilerin­e merkezden “haber kaynakları­nızı çeşitlendi­rin” diye talimatlar geliyor. Evet, bakalım neler olacak? Hikâyenin sonu nereye varacak?

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye