Bu gece Harbiye’de..
Pazartesi sabahı ilk defa evden çıktım.. Gazeteye.. “Bakalım iki satır yazabilecek miyim?. “Bir tane bile yazsam kârdır” diye düşündüm.. “Olmadı, döneriz..”
Ama ofise gelmek, o çok sevdiğim odamda, çok sevdiğim koltuğuma oturmak ve hayatta en sevdiğim işe, yazı yazmaya başlamak nasıl bir mucize yarattı..
4 Ekim’de Ankara’da olacaktım, bu ani ameliyat işi devreye girmese.. Murat Karahan’ı, ülkemizin dünya çapında gururu, büyük tenor Murat Karahan’ı izlemek için.. Senfonik Orkestra eşliğinde Zeki Müren şarkıları söyleyecekti, Murat.. Bakar mısınız?.
Oysa o gece hastanedeydim. Ertesi sabah ameliyat olmak üzere..
..Ve de için için kahroluyordum.. Hele benim için muhteşem ikinci geceyi de kaçıracağım, diye..
O gece bu gece işte.. Tek gece.. Tek gala..
Damdaki Kemancı, Mamma Mia, Hair gibi Broadway, Lüks Hayat, Hisseli Harikalar Kumpanyası gibi İstanbul’un efsane müzikallerinin efsane şarkıları, sahneye konacak.
..Ve de şarkıları seslendirecek zengin bir kadro.. Ayça Varlıer, Emre Altuğ, Gökçe Bahadır, Irmak Ünal, Mert Turak, Pamela, Şehnaz Sam, Yeliz Şar, Edis, Ethel Mulinas, Begüm Günceler, Onur Turan, Sami Levi.. Müzik Yönetmeni de Tuluğ Tırpan.. Gideceğim.. Dünyanın en rahatsız, sağlamı bile ağrılar içinde bırakan ve yıllardır inatla ve ısrarla elden geçirilmeyen, tıpkı AKM gibi sanki kasten ihmal edilen Harbiye’nin o eğri büğrü sandalyelerinde dayanabildiğim kadar dayanacağım..