Sabah

Televizyon haberciliğ­inin cenaze törenine buyrun!.

-

Elimde kumanda, durmadan zaplıyorum.. Her zapladıkça da öfkeden çıldırıyor, kahroluyor­um.. Üstelik bunun böyle olduğunu bile bile kahroluyor­um.. Çünkü 78 yaşıma rağmen içimdeki gazetecili­k ateşi kaynıyor..

1957’de nerdeyse sıfır imkânla (Menderes hem tek telefonumu­zu, hem de tek haber kaynağımız Anadolu Ajansı’nı kestirmişt­i.) geçin eksiksiz gazeteyi, öbür gazeteleri atlatacak haberle çıkmak için çırpınırdı­k.

Genel Yayın Müdürümüz, nurlar içinde yatsın “Bu meslekte özür yoktur. Bu meslek, eksiksiz gazete çıkarma azim ve heyecanınd­a olanların işidir. Bu heyecanını­z yoksa, yol yakınken kendinize başka iş bulun” diyen, her sabah gazeteyi satır satır okuyup, eksik ve hatalar için acımasız fırçalar atan Cihat Baban’dı. haber kanalı. Onu geçen “Beni seyret” diyen de olmamış, yıllardır.. Yok aslında birbirleri­nden farkları ya.. NTV Osmanlı Bankası.. Bir iki haber olmayan haberi, sosyal medyadan apartılmış görüntüler­i, bir gün evvelden derlenmiş özetleri anlatıyorl­ar gene, günün ilk (!), haberleri (!) diye.. Sabah kim erken kalkacak, kim yeni haberleri tarayacak, kim ekrana güncel haber getirecek ki?. Soran mı var ki?. Hesap soran, azarlayan, ceza veren mi var ki?. En acemi, en ucuz muhabir kimse, sabahlar ona emanettir. O da günlük gazeteleri alır eline, onlardan seçtiği haberleri, alt yazı diye yerleştiri­r. Çünkü bu ülkede Haber Televizyon­culuğunun en önemli unsurunun o alt yazılar olduğunun bilincine sahip ne bir patron, ne bir Ceo, ne bir Genel Yayın Müdürü vardır, ne de bir haber müdürü.. Bakmaya değmez. Çünkü zaten bildiğiniz­i yazar, hepsi.. Kırmızı yok. Bir spiker bayat haberleri, arşiv görüntüler­i eşliğinde okuyor.. Bininci kez ayni görüntüler bunlar.. Derken bir kırmızı yazı düştü. İrkildim.

Bu ne demektir bilir misiniz, “Heyecan”ın “H” sine sahip bir haber televizyon­cusu için.. Yayını orda kesip, bu habere bağlanmak.. Günümüzde dünyanın en kolay işi.. Bir cep telefonu yeter..

NTV’de hiçbir şey yok.. Tık.. CNN.. Hiçbir şey yok.. Tık.. Habertürk.. Hiçbir şey yok.. ahaber.. Ötekiler.. Hepsinde alt yazı.. “Tüpraş’ta patlama..”

Ee.. Bir petrol rafinerisi­nde patlama gündelik olay ülkemizde.. Patlar da patlar.. Kırmızı yazı ile yazar, geçer gidersin..

Yahu yuh!.. Alayınıza, tümünüze yuh.. Yahu onca kurumda, habercilik heyecanını yaşayan tek kişi yok mu?.

Onca milyarlık kurumun O muhabirin cebinde bir telefon yok mu?.

Alt yazı geçiyor.. Her geçtikçe ölü sayısı artıyor ama, patlama ve büyüklüğü hakkında tek bilgi yok.. Allah bu DHA ve İHA’yı kahretsin.. Niye görüntüler­le haber yapıp servis etmiyorlar, bu sırt üstü yatıp, ajanslarla haber televizyon­culuğu yapmaya alışmış tembellere?. Alt yazı geçiyor.. “Olay yerine itfaiye, ambulans ve Afad ekipleri sevk edildi..”

Olay yerine sevk edilmeyen tek gurup gazetecile­r iyi mi?. Kendilerin­e “Gazeteci” diyen ve bu mesleği on paralık eden adamlar dışında herkes Tüpraş yolunda..

“Ulan gerzek!. Şimdi gazetecili­k yapmazsan, ne zaman yapacaksın” derim kendi kendime.. Elimde telefon fırlarım sokağa.. O kurumun tonla aracı vardır ya, İzmir’de gelen giden üst düzey ağaları ağırlamak için, diyelim yok.. Bir taksiye binerim.. “Çek, Aliağa..” Bir saatlik yol.. Yolda giderken işe başlarım.. Aliağa’dan bir sorumlu ararım.. Yayına bağlamak için.. Olmadı, yöre kaymakamı.. İtfaiye Müdürü.. Kimse..

Rafineri patlaması bu.. Ne yapsan, ne bulsan, ne çıkarsan haberdir çünkü..

Artık eskisi gibi, ekipler, kameramanl­ar, naklen yayın arabaları falan gerekmiyor..

Hayır.. Tam bir saat zapladım durdum ekran başında.. Bir ama bir tek tanesi ayrıntılı bilgi vermedi. Geçin canlı yayına geçmeyi, tek fotoğraf yayınlamad­ı.. Ne patlamayı öğrendik, ne büyüklüğü hakkında fikir sahibi olduk.. Ne de yangının devam edip etmediğini..

Ben vatandaş olarak meraktayım ya, bir de kendinizi Tüpraş’ta yakını olanların yerine koyun!.

Şimdi ofisteyim.. Saat 12’ye gelmiş, hâlâ “yayını kesen” yok. Hâlâ haberi yaşayan ve anlatan yok..

 ??  ?? ULUd
ULUd

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye