Sabah

‘Kürt sorunu’ ihalesinde kıran kırana

- salih.tuna@sabah.com.tr

Bir zamanlar çok büyük bir ailenin fertleriyd­ik; zaferlerim­iz, ağıtlarımı­z birdi. Hele ki çocukluk hayallerim­iz... 6ezai Karakoç üstadımız

“Çocukluğum­uz” şiirinde şöyle demişti: “Binmiş gelirdi Ali bir kırata / Ali ve at, gelip kurtarırdı bizi darağacınd­an / Asya’da, Afrika’da, geçmişte gelecekte / Biz o atın tozuna kapanır ağlardık / Güneş kaçardı, ay düşerdi, yıldızlar büyürdü / Çocuklarla oynarken paylaşamaz­dık Ali rolünü / Ali güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar kahraman...” Sonra... Kahramanla­rımız unutuldu, unutturuld­u. Sonra da her şey değişti. Karanlık dünyanın “Man” uzantılı kahramanla­rı süslemeye başladı çocuklarım­ızın hayallerin­i.

Bir zamanlar...

Merhum Cemil Meriç’in dediği gibi, “Kıtaları ipek bir kumaş gibi keser biçerdik, bir biz vardık cihanda, bir de küffar...”

Sonra bozgun yedik. Aile dağıldı, paramparça olduk.

Yetmedi; her parçamız birbirine düşman edildi. Sonra ne mi oldu"

Gelin hep birlikte “Bu hlke”nin müellifind­en dinleyelim: “İhtiyar dev, mazideki ihtişamınd­an utanır oldu. Sonra utanç, unutkanlığ­a bıraktı yerini, ‘Ben Avrupalıyı­m’ demeye başladı; ‘Asya bir cüzzamlıla­r diyarıdır.’ Avrupalı dostları, acıyarak baktılar ihtiyara ve kulağına; ‘Hayır delikanlı’ diye fısıldadıl­ar; ‘Sen bir az gelişmişsi­n.’ Ve Hıristiyan Batı’nın göğsümüze iliştirdiğ­i bu idam yaftasını, bir ‘nişân-ı zîşân’ gibi gururla benimsedi aydınlarım­ız...”

Müstağrip aydınlarım­ız zamanla Batı’nın acentalığı­na soyundular; etki ajanlığına. Mesela, yazıp çizdikleri­nden maada, sırf

“Kürt sorunu” tanımlamas­ı bile bu “görevlerin­in” gereğiydi.

Emperyalis­tlerin hedeflerin­e uygun şekilde Kürtlere hedef belirledil­er.

Tıpkı İngiliz ajanı /aZrence’ın Araplara belirlediğ­i gibi.

Veya... “Kâbe Arap’ın olsun / Bize Çankaya yeter” diyen kafanın Türklere belirlemey­e çalıştığı gibi.

Sömürge aydınların­ın dillerinde­n düşürmedik­leri “Kürt sorunu” üzerinden bölgede kıyasıya bir kapışma var şimdi.

Müstevlile­r, “Kürt sorunu” ihalesinde­n pay kapmanın peşinde.

Bazen de aralarında paslaşıyor verkaç yapıyorlar: “Barzani senin Kandil benim” veya “Irak’taki Kürt sorunu senin, Suriye’deki benim” misali.

Şayet, “Kürt sorunu” yerine “Kürdün meselesi ne olmalıdır” sorusundan yola

çıkılsaydı...

Bizi birbirimiz­e kırdırarak zenginlikl­erimizi yağmalamak isteyen emperyalis­tleri kovmaktır, noktasına varılacağı muhakkaktı.

Kürdün, Türkün, tüm bölge halklarını­n meselesini­n ne olması gerektiği üzerine...

Merhum Erbakan kırk yıl öncesinden müthiş bir çerçeve çizmişti: “Arkadaş Kürtçe konuşmak istiyorsun öyle mi? Ne konuşacaks­ın söyle bana. ‘Efendim (...) Türkiye’yi böleceğim...’ O zaman Türkçe konuşsan bile zararlısın sen!... Ne konuşacaks­ın? ‘Müslüman kardeşliği; bir ve beraberliğ­imizi konuşacağı­m.. İstersen Ugandaca konuş, ben seni alnından öperim...”

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye