Deaş sonrası PKK’nın geleceği
KERKÜK ilinde Barzani’nin peşmergelerinin elinde bulunan ve “Kerkük’ün giriş kapısı” olarak anılan Altunköprü bölgesi de Bağdat ordusunun denetimine geçti. Fransa merkezli haber ajansı AFP’ye konuşan bir güvenlik kaynağı, Irak güçleri ile peşmerge arasında, Türkmenlerin yoğun yaşadığı Altınköprü’de çatışma çıktığını belirterek ““Ordu, polis ve terörle mücadele güçleri Altınköprü’nün merkezine girdi” dedi. Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin başkenti Erbil’e 50 kilometre uzaklıkta bulunan Altunköprü, Kerkük’te Barzani’nin elinde bulunan son yerleşim yeriydi. Haşdi Şabi kuvvetleriyle peşmerge arasında çıkan çatışmalardan sonra Barzani yönetiminin Erbil-Kerkük karayolunu tamamen kapattığı kaydedildi. Irak’ta Şii lider Mukteda es Sadr’ın da kendisine bağlı kuvvetleri Kerkük’e yönlendirdiği öğrenildi. aynı zamanda ortak bir pozisyon üzerinde anlaşmayı istediğimi de söyledim. Bu gece hiç kimse müzakerelerin kesilmesi taraftarı değildi” ifadelerini kullandı. DESTEK )2NU 2<UNU
Müzakerelerin kesilmesi talebinde yalnız kalan Merkel’in üyelik öncesi destek fonlarında kesintiye gitme isteğini ise sadece Belçika ve Hollanda’nın desteklediği öğrenildi. Merkel, son olarak üyelik öncesi destek fonlarında kesinti yapılmasını gündeme getirmişti. Buna karşın, 2014-2020 dönemi için ayrılan 4,5 milyar euronun şu ana kadar sadece 257 milyon eurosu Türkiye’ye gönderildi. Bu yüzden Merkel’in kesinti talebinin pratikte bir karşılığının bulunmadığı değerlendiriliyor.
AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker ise Türkiye’ye sağlanan katılım öncesi mali yardımların gözden geçirileceğini ve bu konuda yeni bir düzenleme teklifi hazırlayacaklarını söyledi. BİRLEŞMİŞ Milletler (BM), Myanmar’daki şiddet olaylarından Bangladeş’teki kaçarak kamplara sığınan Müslüman sayısının Arakanlı 800 bine ulaştığını Uluslararası Göç açıkladı. Millman, Örgütü Sözcüsü 25 Ağustos’tan Joel ordusunun bu yana Myanmar zulmünden kaçarak kamplara ulaşan Bangladeş’teki olduğunu Arakanlı sayısının bildirdi. 589 bin Kamplara daha önce gelenlerle birlikte bölgedeki bine ulaştığını Arakanlı sayısının kaydeden 800 yaşam Millman, mücadelesi sığınmacıların verdiğinin altını çizdi.
Rakka’nın ele geçirilmesiyle Suriye ve Irak’ta Deaş sonrası döneme geçildi. Bu dönemin ana gündemi her iki ülkenin bütünlüğünü koruyan ve çalışan yapıların nasıl oluşturulabileceği... Türkiye açısından da PKK-PYD’nin geleceğinin ne olacağı...
Kerkük kolaylıkla Bağdat’ın kontrolüne geçtiyse de Irak’ta sular kolay durulmayacak. Bir yanda Erbil-Bağdat arasında müzakerelerin başlayacağı konuşuluyor. Diğer yanda Kerkük civarından Peşmerge ve Irak ordusu arasında çatışma olduğu haberleri geliyor.
Önümüzdeki günlerde, haftalarda ErbilSüleymaniyeKerkük hattından sıcak gelişmeler duymaya devam edeceğiz. Bağdat, IKBY’yi sınırlandırmak ve belki de bölmek için yeni adımlar attıkça Barzani de kendisini koruma içgüdüsüyle milliyetçi duygulara sarılacak.
Bu arada Kerkük’ün kaybının Kuzey Irak’taki Kürtler arasında PKK’ya müzahir bir ortam oluşturduğu söyleniyor. Hatta 700 militanı ile Kerkük’e gelen PKK’nın KDP tabanında popülaritesinin arttığı iddia ediliyor. Bu iddialar aslında Barzani’nin PKK ile ilişkisinin zor bir döneme girdiğini düşündürüyor. PKK ile yakınlaşma Türkiye ile ilişkilerin toparlanması ihtimalini sıkıntıya sokuyor. Yine, Tahran ve Bağdat’ın IKBY’ye
önermesi halinde K. Irak’ta istikrarın sağlanması mümkün olmayacak.
İşte bu sebeplerle Türkiye, yeni BağdatErbil denklemindeki müzakerelerin ve olası uzlaşmaların kilit ülkesi durumunda. Ve Bağdat ve Tahran, Ankara ile işbirliğini sürdürmeye ve PKK konusunda adım atmaya mecbur.
YPG ise Rakka Abdullah Öcalan’ın posterleriyle kutladı. PKK’nın Suriye kolu olduğunu Washington’daki destekçilerini bile rahatsız edecek ölçüde cümle âleme ilan edercesine... Yine de çok rahat sayılmazlar... Washington’ın Barzani’yi yalnız bırakmasından ürktükleri söylenebilir. Kritik konu, Deaş ile mücadeleyi bitirme noktasına geldiğinde ABD’nin Suriye politikasının nasıl bir dönüşüm geçireceği...
Eski Suriye büyükelçileri Robert Ford’un tavsiye ettiği gibi ABD bir an önce Suriye’den çıkmanın yollarını mı arayacak? Rusya ile Esed’li bir geçiş süreci ve İran’ı sınırlandırma üzerinde anlaştıktan sonra... Yoksa YPG bölgesindeki askeri üslerini kalıcı hale getirecek bir formülün peşine mi düşecek? Zira hem YPG’yi korumak hem de Esed üzerinde İran’ın etkisini kırmak ciddi bir askeri varlığı Suriye’de tutmayı gerektirir.
Afganistan’dan Lübnan’a on binlerce Şii milisi Suriye sahasına sokan İran’ın direniş hattını zorlu bir mücadeleye girmeden bırakması ancak bir hayal olabilir. Ve ABD’nin Ankara’nın birinci önceliği olan YPG’yi uzun yıllar boyunca koruyabilmesi de sahayı terk etmemesiyle mümkün.
Elbette Rusya’nın YPG’yi yanına alma çabalarını da gözden kaçırmayalım. Marksist bir örgüt olarak PKK-YPG’nin Moskova ile bir geçmişi var. Kaldı ki Rusya, YPG-PYD’yi Cenevre ve Astana süreçlerine dahil etmekten yana olduğunu göstermişti. Son günlerde ise Moskova ve Şam’dan YPG-PYD’ye Suriye’nin kuzeyinde tartışmaya açık oldukları yönünde mesajlar gidiyordu. Nitekim taraflar arasında özerkliğin müzakere edildiği haberi bile sosyal medyaya yansıdı.
Esed yönetiminin Deaş ile mücadele sürecini kendini yeniden Suriye’nin birçok bölgesinde hâkim kılabilmek için nasıl kullandığını biliyoruz. Şimdilerde muhalifleri ve YPG’yi yönetim şemsiyesine alarak Suriye’nin bütünlüğünü sağlamak istiyor.
Bu gidişat SDG maskesi altında YPG’ye bir özerk bölge getirir mi? Bu soruya demek Esed yönetiminin baştan beri takip ettiği stratejiyi okuyamamak anlamına gelir. Müzakerelere başlarken dese bile,
YPG’ye sunmayacaktır. Türkiye dahil bölge ülkelerinin konusunda işbirliği yapabildikleri IKBY referandumunda görüldü. Eli güçlenen Şam, Deaş tehlikesini kendi lehine kullandığı gibi, PKK-YPG taşeronunu da zayıflatarak tasfiye etmenin yolunu gözleyecektir.