Türkiye-ABD ilişkilerinde yeni sorunlar ve yeni sorular
Türk-Amerikan ilişkilerinin son yıllarda krizler tarafından şekillendirilen doğası son iki haftada yaşananlar sonrasında yeni bir türbülansa maruz kaldı. ABD Büyükelçiliği’nce yapılan bir açıklamayla Türkiye’deki konsoloslukların vize başvurularına kapatılması ve Ankara’nın sonrasında uyguladığı misilleme iki ülke arasındaki gerginliği had safhaya çıkardı. Bu durum her ne kadar bazıları tarafından son yıllarda gerilen ilişkiler göz önüne alındığında normal bir durum olarak görülse de ABD tarafından yapılan uygulama sadece diplomatik ilişkileri değil aynı zamanda toplumsal ilişkileri etkilemesi açısından oldukça kritik bir karardır.
ABD yönetiminin farklı konularda Türkiye ile ilgili uyguladığı kararlar son yıllarda iki ülke arasındaki güven ilişkisine ciddi şekilde zarar vermekteydi. Bunun en önemli örneklerinden YPG’nin silahlandırılması iki ülke arasındaki ilişkilerde tarihin en büyük gerilimlerinden birini oluştururken ABD’li askerlerin taktığı YPG pazubantları, YPG’lilerin ABD’li yetkililer tarafından sosyal medya yoluyla kahramanlaştırılma çabası bu durumu toplumsal anlamda yeni bir çıkmaza doğru götürüyordu. Aynı şekilde 15 Temmuz darbe girişimi sırasında ve sonrasında iki ülke arasındaki yaşanalar Türk-ABD ilişkilerinin toplumsal yönü açısından oldukça sıkıntılı bir durumu ortaya çıkarıyordu. Türk toplumu
Türkiye’deki konsolosluklardaki vize başvuruları ile ilgili bu kararın neden özellikle bu alanda verildiği henüz tam olarak belli değil. Son bir sene içinde Rusya ile ABD arasında yaşanan krizler, elçilik görevlilerinin sınır dışı edilmesi ve ABD’deki Rusya ile ilgili casusluk ve sızma iddialarına rağmen Rusya ile ilişkilerde bu tür sert bir girişim hiç gündeme gelmedi. Dahası on yıllardır NATO müttefiki olan ve bu kararın açıklandığı an itibarıyla DEAŞ ile mücadelede en önemli askeri ve istihbari partnerlerden biri olan Türkiye’ye karşı daha önce hiç uygulanmamış bu karara nasıl ulaşıldığı da net değil. ABD’de son aylarda dış politika krizlerindeki belirsizlik ve karar verme mekanizmalarında yaşanan kaosun bu kararın ortaya çıkmasında bir rolü olduğu az çok belli. Ancak bu karara ulaşanların ilişkileri açısından neler düşündüğü sorusu oldukça düşündürücü.
Bu noktada iki soru oldukça önemli: Türkiye’de hükümeti zor durumda bırakma adına verilen kararın ABD’nin Türkiye ile ilişkilerinde manevra alanını ne şekilde daralttığının farkına varıldı mı? Dahası bu kararı alanlar Türkiye’nin göstereceği tepkiler sonrasında bu krizden nasıl bir çıkış olacağını düşünüyorlardı? Bu soruların tam olarak cevabı henüz belli değil.
Şimdiye kadar ikili ilişkilerde yaşanan stratejik ayrışmalar ve taktiksel sorunlara karşın verilen vize kararı bu noktada iki ülke arasındaki toplumsal, kültürel, ekonomik ve eğitim ilişkilerini hedef alan bir hamleydi. Her ne kadar şimdiye kadar askeri ve stratejik ilişkilerin gölgesi altında kalmış olsa da bu toplumsal ilişki kanalları iki ülkeyi birbirine yaklaştıran önemli bir bağ olması açısından önemliydi. Şimdiye kadar sürekli olarak istikrarlı bir ittifak ilişkisi açısından geliştirilmesinin gerekliliği ifade edilen bir ilişki alanının verilen bir kararla geçici de olsa durdurulmuş olması başlı başına bir sorun. Vatandaşları hedef alan bir kararın toplumsal yansımaları ile siyasi artçı şokları ne kadar dikkate alındı. Dahası bu oluşan hasarın ne şekilde düzeltilebileceği öngörüldü?
Tüm bu sorular aslında Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerde bundan sonra yaşanması muhtemel krizlerin engellenmesi, yönetilmesi veya kısa zamanda çözülebilmesi açısından oldukça önemli. Verilen kararların ABD-Türkiye ilişkileri açısından ortaya çıkardığı maliyet, bu kararın uzun vadedeki yansıması ve sonuçları ve kararın çıkardığı krizin ne şekilde yönetilip çözüleceği bir dizi ciddi soru işaretini ortaya çıkarıyor. ABD’de verilen bu karar sonrasında ilişkilerin geldiği durum açısından meselenin artık masaya yatırılması önemli bir gereklilik. Eğer bu tip krizlerin bir daha yaşanması istenmiyorsa elbette.