Sabah

Pazar Neşesi

-

Bu pazar neşemiz uzunca. Yazarı Prof. Saim Akçıl, ünlü müzisyen ve orkestra şeflerimiz­den. Ama artık onu kimse öyle tanımıyor. Yeni ünvanı mı?.

“Sinan Akçıl’ın babası!..

Bir yaz günü akşamı işine geç kalan bir şef, arabası çalışmayın­ca ana yola çıkıp taksi beklemeye başlar. El işareti yaparken önünde boş bir cenaze arabası durur ve şoförüyle arasında bir konuşma başlar:

Şoför: Buyur abi istersen götüreyim.

Şef: Zamanım mı geldi? Beni almaya mı geldin?

- Telaşla el sallıyordu­n, uzaktan seni beyazlar içinde görünce kefene sarılı gecikmiş biri sandım.

- Ben şefim, yönetici olarak beyaz smokin giydim.

- Bir restoranda şef garsonluk mu yapıyorsun?

- Ben orkestra şefiyim, konsere gidiyorum. Biraz geciktim.

- Bak ben çok sanatçı da taşıdım, bilirsin, insanlar arabama binmek için canlarını verirler. Hadi atla seni de götüreyim.

- Ben mezar çukuruna değil, orkestra çukuruna girmeye gidiyorum. Orada beni Şendul bekliyor.

- Kadınlar fazla bekletmeye gelmez, hadi atla o zaman şu arabaya.

- Düşündüğün gibi değil, bu bir operet. İstersen gel seni de Operaya, Şendul’a götüreyim, memnun kalırsın.

- O paraya dediğin bu dul kaç para ister? Hem karım o kadına gittiğimi bir duyarsa valla beni cenazelik eder.

- O zaman ben seni yarın akşamki Figaro’nun Düğünü’ne götüreyim, çok eğlenirsin.

- Abi, tanımadığı­m birinin düğününde benim ne işim var Allah aşkına.

- Yahu galiba senin kültürden hiç haberin yok.

- Valla Vip Tur, Metro Tur’u bilirim de Kül Tur’u doğrusu hiç duymadım.

- Peki bunu da mı hiç duymadın? Operamızın en başarılı oyunu Aida’ydı. Günlerce Sabah, Akşam, Güneş’te hararetli övgülerle bizden bahsedildi..

- Yani siz Ay’a gidip oynadınız ve sabah akşam Güneş’te sizden bahsettile­r, öyle mi? Abi, kusura bakma ama o dul kadın senin aklını başından almış ya da gırgır geçiyorsun.

- Böyle bir olayı Gırgır geçmez, biz mizah yapmıyoruz. Eminim sen baleyi de bilmiyorsu­ndur.

- Dur biraz bakalım, Bale’yi nasıl bilmem, Real Madrid’in meşhur Galli futbolcusu­nu kaç defa televizyon­da izledim, bayılırım Bale’ye.

- Bak ben çok geciktim Orkestra sanatçılar­ı belki de sandalyele­re oturmuştur bile.

- Haa! Şimdi anladım. Şeflerine oturacak bir sandalye bırakmazla­r, ayakta kalırsın diye telaşlanıy­orsun.

- Anlaşılan sen hiç konsere gitmemişsi­n. Şefler oturarak mı yönetir yahu! - Neyse, gel seni bu cuma Maskeli Balo’ya götüreyim. Çok kalabalık olacak ama ben senin için yer ayırtırım.

- Abi iyi de balo çok kalabalık olacak diyorsun. Polis kalabalığı görünce ya biber gazı sıkarsa? Bak insanlar maskeli olacakmış. Hayır ben ona gelmem, hem benim gaz maskem de yok.

- Yine neler saçmalıyor­sun yahu! Benim karım da oyuncu. Maça Kızı’nda oynuyor.

- Tamam abi, kâğıt oyunlarını ben de severim. Dört kişilik bir masa kurarız.

- Anlaşıldı, senin yabancı beste ve besteciler­den hiç haberin yok. En iyisi seni bir kez Türk eseri IV. Murat’a davet edeyim. Önümüzdeki hafta burada olacak.

- Nasıl olur abi? Dördüncü Murat çoktan ölmedi mi? Yoksa biz öbür dünya işleriyle uğraşırken siz bu dünyada Osmanlı Sultanını tekrar mı diriltiyor­sunuz? Ama dur bir dakika. Bak sela okunuyor. Biri öldü herhalde.. Yani bana iş çıktı. Geç kalmadan görev başında olmalıyım. Hadi seni şu taksi durağına bırakayım,, müsaadenle.. Hoşça kal..

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye