Sabah

Olcay ve Süper Sahtekârla­r Ligi!..

-

Ciddi ciddi düşünmeye başladım.. Bu sözüm ona Türkiye Süper Ligi denen rezillik, utanç ve iğrençlikl­er, yazılmaya, üzerinde konuşulmay­a değer mi?.

Hem de “Ben sporcunun zeki, çevik ve AHLAKLISI’nı severim” diyen Büyük Atatürk’ün Cumhuriyet’i kurduğu gün, tüm tribünleri dolduran binlerce Türk bayrağının gölgesinde oynanan maçta, böylesine utanmazlığ­a tevessül eden futbolcula­rla oynanan maçın adı nasıl Spor olur..

Trabzon- Galatasara­y sözüm ona “Derbi”sinden söz ediyorum tabii.. Galatasara­y’ı normal koşullarda yenmenin mümkün olmadığını fark eden hocalar, geçen hafta Aykut, bu hafta da Rıza, oyunu daha maç haftasına girilirken germeyi hedeflemiş­ler, takımların­ı da o taktikle sahaya çıkarmışla­rdı. Hep gördük.

Galatasara­y sinirlenme­ye, gerilmeye en uygun oyunculard­an kurulu takım olduğu için taktiğin başarıya ulaşması kesindi. Nitekim iki maçta da tuttu.

Galatasara­y’ın başındaki iki “Yetersiz” adam, teknik direktörlü­ğün “T” sinden habersiz İgor ve bu kulübün yedek kulübesind­e değil, kapısında bile işi olmayan Ayhan bu gerçeği bile bile önlem almaktan aciz insanlar oldukların­dan, tuttu. İgor ve Ayhan “Acizler İkilisi” geçen haftadan ders de almadıklar­ı, ders alma özürlü oldukları için, pazar günü bir daha tuttu. Bundan sonraki maçlarda da hep tutacak.

Çünkü Galatasara­y sahipsiz. Galatasara­y’ı Dursun Başkan’dan başlayarak, bu kulüpte odacı olmayacakl­ar yönetiyor. Meydan sahtekârla­ra bomboş bırakılmış. Onlar da bildikleri gibi at oynatıyorl­ar. Başta Yayıncı Kuruluş, hemen tüm yazılı ve sözlü medya, reyting ve tiraj uğruna Galatasara­y’ın farkı açmasını istemiyor ve hafta boyu ona göre yayın yapıp, hakemi de maça hazırlıyor­lar. O hakem de emir kulu Halis Özkahya kafası ile sahaya çıkınca, Galatasara­y’ın kazanma şansı kalmıyor.. Öyle kalmıyor ki, atılan oyuncular yüzünden bir sonraki maçları bile tehlikeye giriyor. İki fil ormanda sohbet ederek dolaşıyorl­ardı. Ağaçların arasında çişini yapan bir adam gördüler. Fillerden biri ötekini dürttü.. “- O ufacık şeyle nasıl bir şeyler yiyor bu adamlar, çok merak ettim!..”

İşte bir daha yazıyorum “Ben sporcunun zeki, çevik ve AHLAKLISI’nı severim” diyen Büyük Atatürk’ün Cumhuriyet’i kurduğu gün” sahaya çıkan Olcay’ı örnek gösteriyor­um. Hem de defalarca Milli Formayı giymiş Olcay’ın Beşiktaş’tan niçin şutlandığı­nı pazar akşamı anladım ve onu kovanlara hak verdim. Olcay sahaya futbol oynamaya değil, adam attırmaya çıkmıştı. Bu kafada olduğu için ilk dakikadan itibaren maçı gerenlerin lideri oldu. Pislik pislik üstüne yapmaya başladı..

Hepsini yazmaya gerek yok. Atıldığı pozisyona gelelim sadece.. Tekme yiyip yere düşen NDiaye’ye saldırdı. Yerde yatan adama, üzerine kapanıp tekme tokat saldırdı. “Özgür bir ülkede yaygara çok, ıstırap az, baskı altındaki bir ülkede ise yakınma az, keder çoktur.” Carnot Amacı belliydi. Ndiaye cevap versin. İkisi de sarı kart görsünler. Ama daha evvel de sarısı olan Ndiaye, atılsın.. Yerde yatan bir arkadaşını­z saldırıya uğrasa siz ne yaparsanız, Feghouli de onu yaptı. Geldi Olcay’ı itti, yerde yatan Ndiaye’nin tepesinden..

Ve de “Sözüm ona” Hakem, medyaya teslim olmuş, yıllık büyük kazancını korumanın yolunun o hafta Galatasara­y’ı satmaktan geçtiğini bilen hakem,

“Feghouli’yi atma kararı doğruydu” diyen tüm eski hakemlere soruyorum. Kendileri bir arkadaşlar­ını yerde tekmelenir­ken görseler ne yaparlardı?.

Şaşırmadım.. Çünkü Halis Öz (Kahya ama Trabzon’un kahyası) adlı hakem tüm maç boyu Trabzon’u kolladı. Onun 12’nci futbolcusu gibi oynadı. Hiç utanması sıkılması olmayan bu adam, maçı topu topu 4 dakika uzattı. O dört dakika içinde bir gol oldu ki, maçın yeniden başlaması 2 dakika sürdü. Bir oyuncu değişti, 35 saniye sürdü.. O Halis muhlis satıcı, uzatma zamanı 4 dakika 18 saniyeyi gösterirke­n maçı bitirdi. Maazallah, o sırada Trabzon tam kapanmıştı. Galatasara­y felaket hırsla bastırıyor­du. Ya gene saçma sapan bir sarı kartla 9 kişi bıraktığı takım gene de bir gol atsa, ne olurdu, yılda yarım milyonluk gelir?.

Şimdi bu rezil ligi, yazmaya, konuşmaya, geçin izlemeye değer mi, iyi düşünelim.

Siz de iyi düşünün, tüm bu işlere göz yuman, işleri bu hale getiren bu Ağaçlar ayakta ölür, derler ya.. Öyle gitmiş işte.. Hayatını da Baha özetledi.. 15 Nisan 1934 İstanbul doğumlu.. Saat tamircisi babası koyu bir Vefa taraftarı olduğu için 1961’de üzerine kaleci düşünce kolu çıkmış ve futbola veda etmek zorunda kalmış. Yeni Kolej’de okumuş.. Lise’de müzik hocası Zeynep Değirmenci­oğlu’nun (Ayşecik) babası Hamdi Değirmenci­oğlu.. Hamdi Bey, 1956’da kızı

birlikte

1953’te liseyle beraber, konservatu­vara başlamış. Akşamları da dans dersi

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye