Sabah

Adalet mülkün nasıl temeli, peki?.

-

Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’e “Bu ülkede mevcut yasalar, suç işlenmesin­i önlemeye yeterli değil” demiş, örnekler vermiş “Siz de ‘Yeterli’ diyenlerde­nseniz, yarın gazetelere beraber bakalım” demiştim dün..

Bu sabah, gazetenin ortasında benim o yazım dururken, öte sayfalarda iki haber vardı..

“3 yaşındaki Selin’i serviste unuttular!.”

Okul servisleri­nin sebep olduğu çocuk ölümleri bardakları taşırınca, Milli Eğitim, Ulaştırma, İçişleri ve Adalet Bakanlığı sorumlular­ı el ele verip yepyeni yönetmelik hazırlamış­lardı, sözüm ona önleyecek. O yönetmelik­ten sonra olanların haddi hesabı yok..

İşte hem de iki kişi, sürücü ve hostes, 3 yaşındaki çocuğu Ana okuluna teslim etmemiş, arabada unutmuşlar beş saat!. Sınıf öğretmenle­ri, okul yönetimine haber vermişler o sabah “Gelmedi” diye.. Yönetim aileyi aramamış.. Servisteki sürücü ve hostese de sormamış, hepsinin elinde cep telefonu denen o rezil dedikodu aleti varken üstelik..

Çocuk kısmetliym­iş de hayatta kalmış.. Allah korumuş yani..

Sonra.. Sürücü ve hostesin ifadesini alıp serbest bırakmışla­r. Okul Müdürü sorguya bile çağrılmamı­ş..

Şimdi bir değil, bin yönetmelik yapın.. Bir çocuğu ölüme terk etmenin cezası, “Çocuk ölmedi” diye, “İfade almak”tan ibaretse eğer, o ülkede ‘Okul Servisinde Çocuk Cinayetler­i’ biter mi” diye sormuyorum bile.. Mal meydanda!. Bitmiyor işte..

Öteki haber.. Beşiktaş’ta Belediye Zabıtası, bakın magandalar, mafya tetikçiler­i değil, kamunun görevliler­i, belediyeni­n güya nizamı tesis edecek kolluk kuvvetleri, kahvehane basıp, sahibini sandalyele­ri kafasında kırarak dövmüşler.. Ölümden dönen adamın kan revan içindeki resmi, gazetede.

Neymiş, pazar günü kaldırıma bir masa atmış..

Yahu bir pastırma yazı pazarı, belki de sonuncusu.. Üç dört insan nefes alacak, bir esnaf da üç kuruş kazanacak.. O belediyeni­n zabıtası, diyelim kurallara aykırı.. Buna hoşgörü ile bakmaz mı?. Beşiktaş kaldırımla­rı park eden arabalar yüzünden, vatandaşı yola indirir, trafiğin içinden yürütür, onu seyreder Beşiktaş zabıtası. Çünkü o arabaların sahipleri farklıdır.. Mesela bizim Ayazma Deresinde milyarder galericile­rin teşhir yerleridir, halkın (!) kaldırımla­rı.. Onlardan sanki (!) rüşvet alır ve görmezden gelirler.. Fakirin bir masası için adam döverler..

Cezaları mı, sayın bakanım..

Benim burada “Çüş” demem.. Hepsi o!..

Ziya paşa “Milyonla çalan mesned-i izzette serefraz/ Birkaç kuruşu mürtekibin cay-ı kürektir” demiş, Osmanlı zamanında.. Değişen bir şey yok. Milyonu götür, sefanı sür.. Üç kuruşu cebine at, cezan müebbet, hâlâ..

Birlikte Ayazma Deresi yoluna inelim mi, bizim gazeteye uğrayın da, birlikte, Sayın Bakanım!. Yokuş aşağı yolda yürümeyi deneyelim mi birlikte..

Ora da Beşiktaş.. Vatandaşın bir masa için ölümcül dövüldüğü Şair Veysi sokak da..

Peki, o vahşi zabıtalar için ne yapılacak bu ülkede.. Hem adamı, hem de devletin adını kanlar içinde bırakan üniformalı yaratıklar için?.

Yolcuya bıçak çeken Belediye Otobüsü şoförü vardı, bir gün evvel?. O nerde?. Yemin ederim, direksiyon­dadır, hâlâ!.

Hadi önleyin Sayın Bakanım!.

7E%ESShM Dede, sen niye hAyAt sigortAsı yAptırmAdı­n?. flünEe sAhiden üzülesiniz diye, evlAt!.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye