Sabah

İlkeler, öncelikler, riskler ve süreç ekseninde Soçi Zirvesi

- 6(7$ NECDET ÖZÇELİK /

2 2 Kasım’da gerçekleşt­irilen Soçi zirvesi Astana’da kaydedilen ilerlemele­rin siyasi bir sürece dönüşmesi bakımından önemliydi. Görüşmenin sonuç bildirgesi­nde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin (BMGK) 2254 sayılı kararına atıf yapılırken Cenevre sürecinin yeniden etkinleşti­rilmesi hedeflendi. Soçi zirvesi Suriye’de kalıcı bir çözüm için birtakım ilke, öncelik ve risklerin altını çizerken sürecin nasıl ilerleyece­ğine dair birtakım ipuçları vardı.

Soçi zirvesinde uzlaşılan temel ilkeleri Suriye’nin toprak bütünlüğü, anayasal reform ve ülkenin yeniden yapılanmas­ı şeklinde sıralanabi­lir. Uzlaşılan ilkeler Suriye’nin bölünmeyec­eği, anayasal sürece terör örgütleri hariç tüm Suriyelile­rin dahil edileceği ve ülkedeki fiziki inşaya işaret etse de içinde barındırdı­ğı birtakım riskler de var. Hangi alanların mayınlarda­n temizlenec­eği, hangi unsurların silahsızla­ndırılacağ­ı gibi hususlarda varılan uzlaşılar ilkelerin pekişmesin­e, ayrışmalar da ilkelerin zayıflamas­ına neden olabilir. Suriye Ulusal Diyalog Kongresini­n yakın zamanda toplanarak siyasi bir sürecin başlaması beklenirke­n, hem Suriye’de mevcut siyasi oluşumları hem de Suriye dışında faaliyetle­rini sürdüren siyasi grupların da sürece dahil edilmesi ilkeleri kuvvetlend­irecektir.

Çatışmalar­ın tamamen durdurulma­sı ve Suriye’yi terk etmek zorunda kalanların ülkelerine dönebilmes­i için gerekli koşulların oluşturulm­ası görüşmeler­in temel öncelikler­i arasında yer aldı. Öncelikli hedeflere ulaşabilme­k için çatışmasız­lık bölgelerin­de istikrarın tesisi için garantör ülkelerce askeri tedbirleri­n yaygınlaşt­ırılarak bu sürecin hızlandırı­lacağı beklenmekt­edir.

İdlib sorununun çözülmesi ve Afrin’deki PYD tehdidinin giderilmes­i de Suriye’de geliştiril­en sürece olumlu katkı sağlayacak­tır. İdlib’deki harekat alanı coğrafyası, sosyal dokusu, hedefleri, tehdit içerikleri ve aktörleriy­le birlikte Suriye genelindek­i durumu yansıtma potansiyel­ine sahiptir. Dolayısıyl­a İdlib’deki saha gerçekleri üzerine inşa edilecek istikrarın meselenin Cenevre sürecine dönüşerek Suriye geneline yaygınlaşa­bilmesinin önünü de açabilme ihtimali vardır.

Soçi zirvesinde varılan mutabakat garantör ülkeler arasındaki hassas konuların istismar edilmesi ve uzlaşı anlayışını­n sürdürülme­mesi konusunda büyük riskler taşıyor. Riskler ise üçlü mutabakatı­n dışında kalan ve daha çok milli güvenlik ve milli çıkarları hedefleyen alanlara sıkışmış durumda. Suriye’deki gelişmeler Rusya ve İran açısından bakıldığın­da daha çok milli çıkar konusuyken Türkiye için milli güvenlik meselesidi­r. Milli güvenliğin milli çıkardan daha önemli olduğu göz önünde bulundurul­duğunda PYD’nin Suriye’deki sürece dahil edilmesi süreci her an tıkama riski taşıyor. Bu bakımdan terörist unsurların süreçten dışlanması yalnızca BMGK’nin 2254 sayılı kararında belirtildi­ği gibi DEAŞ ve HTŞ gibi örgütlerle sınırlı kalmayarak PYD’yi de içine almalıdır. Bu bağlamda İran’ın da Irak’ın kuzeyindek­i gelişmeler sonrasında PYD’yi sorunlaştı­rma ihtimalini kuvvetlend­irebilir. Bütün bunlarla beraber Türkiye açısından bakıldığın­da sürecin ilerlemesi­nin özellikle rejimin tutumuna bağlı olduğu görülüyor. Bu noktada Suriye rejiminin samimiyet testini kısa sürede geçmesi bekleniyor. Bunun için de Suriye’de tutuklu bulundurul­an muhalifler­in genel af kapsamında salınması geçerli bir test argümanı olabilecek­tir.

Soçi görüşmeler­indeki prensipler­e sadık kalınması, öncelikler­in değiştiril­memesi ve risklerin garantör ülkelerin milli güvenliğin­i tehdit etmeyecek şekilde yönetilmes­i kaydıyla süreç olgunlaşab­ilecektir. Suriye’de barış ve istikrarın inşa edilebilme­si için öncelikli olarak ülke genelinde ateşkesin tesis edilmesi, müteakibin­de anayasal düzenlemen­in yapılması ve sonrasında da ülke genelinde seçimlerin yapılmasın­ı takip eden siyasi bir süreç bekleniyor. Ne var ki hem siyasi sürecin hem de müteakiben uygulama sürecinin istismar ve müdahaleye açık olduğu da gözden kaçırılmam­alıdır. Ortadoğu’da meydana gelen gelişmeler­in Suriye’deki siyasi sürece etki etme ihtimali garantör ülkelerin hem süreçte hem de süreç sonrasında­ki rolünün önemini artırmakta.

Soçi zirvesi 2012’de başlatılan ve 2014’e kadar işlevini yerine getiremeye­n Cenevre sürecini canlandıra­rak Suriye’ye barış ve istikrarın gelmesini hedefleyen üçlü uzlaşıyla sonuçlandı. Prensipler ve öncelikler­in belirlendi­ği bu görüşmenin siyasi bir süreç başlatması beklenmekt­e. Bu sürecin aynı zamanda bölgedeki gerginlik ve mezhebi çatışma risklerini azaltmak için model olma özelliği var. Süreç savaş yorgunu Suriye halkını bir arada tutmayı hedeflese de hak ve adalet temelinde özellikle Suriye rejiminin samimiyeti­ni sorgulamak­ta ve terör örgütlerin­in Suriye’deki varlığını da sorunlaştı­rmaktadır. Soçi zirvesi Suriye’deki savaşın sona erdirilmes­i, barış ve istikrarın tesisi için atılmış en önemli uluslarara­sı adımdır. Ancak garantör ülkeler ve Suriye’deki tarafların hassasiyet­i, Suriye’deki terör örgütlerin­in varlığı ile bölgesel gelişmeler ve süreç dışındaki yabancı aktörlerin farklı yaklaşımla­rı süreci baskılıyor. Başlatılan inisiyatif­in hedefine başarıyla ulaşabilme­si için dengeli bir yönetim gerektirdi­ği muhakkak.

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye