Türkiye’nin milli markaları, sahip oldukları vizyonla Türkiye’nin uluslararası arenadaki rekabet gücünü artırıyor. rekabete yön veriyor
Bir asır öncesiyle kıyaslandığında dünya, gerek globalleşme gerek teknolojik gelişmelerle çok daha rekabetçi ve dinamikleri çok daha keskin bir formata büründü. Artık ticaret hayatında ayakta kalmanın yolu, geleneksel üretim-yönetim kalıbının dışında düşünebilmekten geçiyor. Çağın gereksinimlerini tüm süreçlerine entegre etmeyi başaran ve markalaşan firmalar, hedefe giden yolda en doğru adımı atmış oluyor.
Literatürde “tüketici nezdinde özgün ve dayanıklı algılar yaratma süreci” olarak tanımlanan markalaşma, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin farklı pazarlarda tutunabilmesini ve ticaret hacmini artırabilmesini sağlıyor; rekabete yön veriyor. Markalaşmak, markayı tutundurmak ve bu düzlemde bir istikrar yakalamak; sadece kurumlar ve sektörler açısından değil, ülke ekonomisi bakımından da kritik önem taşıyor. Türkiye, bu çok boyutlu konjonktürde başarıyı yakalayan öncü ülkelerden biri. Yerli kaliteyi dünyaya taşıyan inovatif ve çarpıcı markaların sayısı her geçen gün artıyor. Türkiye, küresel arenada “Türk malı eşittir güven” algısını oluşturan başarılı firmalarıyla yükselişini sürdürüyor.
Bu yükselişin en somut örneklerini dünyanın devlet destekli ilk ve tek markalaşma programı olan TURQUALITY çatısı altında gözlemlemek mümkün. Halihazırda TURQUALITY Programı’ndan ve Marka Destek Programı’ndan faydalanan 200’ü aşkın firma bulunuyor. Bu firmalar sundukları imaj, yarattıkları istihdam ve ihracat potansiyeliyle Türkiye’nin gücüne güç katıyor.