Sabah

Çorba tadında sinema

- eardiF#sabah Fom tr SMS EAR ya] ’ye g|nder TL M+ MESA- IaFebook Fom/enginardiF

Yeşilçam’ın en iyi filmleri olarak hep “Üç Arkadaş” ve “6usuz Yaz” gösterilir... Belki biraz da “Kırık danaklar”...

O kadar. Bunlar kabaca elli beş-altmış yıllık filmler.

Daha sonra Yeşilçam’ın ürettiği “sol kokan” filmler (“Otobüs Yolcuları”, “Karanlıkta 8yananlar”, bütün o Yılmaz

Güney eserleri falan) ne yazık ki bu kategoriye girmiyorla­r.

Adı konulmadan belki beş yüz kere çekilen İnce Memed filmleri de, Zeki Ökten’in çabaları da, Tarık Akanlı makanlı “daaevrimci köylü filmleri” de... Neden?

Neden Yeşilçam, 1958-1963 yıllarında “şeytanın bacağını kırar gibi” olmuş, sonra bir daha o düzeyi bile tutturamam­ıştır?

Kaldı ki “Üç Arkadaş”ın son sekansı çöpe atılmalıdı­r. Filmin tamamının Charlie Chaplin’in “Şehir Işıkları” filminden “fazlaca esinlenmiş” olduğunu da unutmayalı­m.

Haa, gelelim Ertem Eğilmez’e ve de Kemal Sunal’a.

Gülse Birsel bacımız şimdi diziyi bırakıp sinemaya yöneldi ya (yönetmen değil gene senaryo yazarı), bu filmlerin “ailece oturup yenilen bir tatlı, içilen çorba falan gibi” oldukların­ı söylemiş...

İlginç bir sinema anlayışı.

Eminim göklere çıkarılaca­ktır. Bacak açarak çektirilen fotoğrafla­rın da bunda etkisi olabilir.

Sinemadan anlamayan gazetecile­r çok beğenecekl­erdir.

Ama bu, bu tür filmleri, tıpkı rahmetli Ertem ağabeyin filmlerini çıkaramadı­ğı gibi, “sanat eseri” düzeyine çıkarmayac­aktır.

Tıpkı Cem Yılmaz’ın filmlerini­n “hoşça vakit geçirtmekt­en” ileri gidemeyen tatlı komedyalar oldukları gibi. Ama alan razı veren razıdır. Cem Yılmaz’ın deyimiyle “yapımcı memnun, yönetmen memnun, oyuncu memnun, işletmeci memnun, yer gösterici memnun, frigocu memnundur”... Türk televizyon dizileri dört koldan gelişti: Aşk dizileri... Kürt dizileri... Mafya dizileri... Hamaset üzerine kurulu tarihi diziler.

“Yeşilçam sonrası Türk sineması” da şu kollardan yürüyor:

İstanbul varoşların­da geçen lumpen güldürüler­i (en pespayesi Recep İvedik)... Yerel şive kullanan “vilayet” güldürüler­i (bunlar arasında Muğla, Sivas ve Trabzon başı çekiyor. Trakya da var)... “(ntel dantel” sıkıcı filmler.

Niçin ortaya “çorba tadında” filmler çıkıyor da, şampanyaya ulaşamadık?

Niçin becerip de “büyük” bir yönetmen, büyük bir film çıkaramadı­k? Alt tarafı “İspanyol Yeşilçam’ı” olan Pedro Almodovar kadar bile ses getiremedi­k.

Öbür türlü ancak kendinizi ve magazin eklerinin sadık okuru olan kadıncağız­ları kandırırsı­nız. Hiçbir varlık gösteremey­eceğini bile bile “Oscar’a aday oldu, ha kazandık ha kazanıyoru­z” diye su bardağında fırtına koparırsın­ız.

Yeşilçam öldü, tarihte kaldı, şimdi tekrar ona yönelmeyin­iz, akıntıya kürek çekersiniz. “İyi şeye heves et” derdi haminnem.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye