Sabah

O halde benim burada ne işim var!

-

umhurbaşka­nı Erdoğan cuma günü Atina’daki sıra dışı temasların­ın ardından Türkiye’ye dönmeden önce Gümülcine’ye doğru harekete geçti. Biz de kendisini takip eden gazetecile­r olarak peşi sıra...

Ülke dışına çıkmamıştı­k ama birkaç saatlik yolculuğun ardından Klasik Yunan şehri olan Atina’nın yani Yunanistan’ın tüm izleri silindi.

Sokağa taşmış kafeler, görkemli mimari ve şehir atmosferi yerini kahvehanel­ere ve “yeni” taşra yapılarına bıraktı.

Ama bu hızlı değişimi yalnızca şehirtaşra ayrımı ile açıklamak mümkün değil.

Zira Gümülcine de olsa olsa Selanik kadar “uzak” Atina’ya.

Evet, paradoksun kilidi belli. Çünkü Türklerin yoğun yaşadığı Gümülcine Halep kadar, Kerkük kadar yakın Türkiye’ye.

Tıpkı Selanik’in Gökçeada kadar Atina’ya yakın olması gibi...

Peki, o halde babamın “macır” akrabaları­nın yaşadığı Eskişehir’deki mahalleler­inin birer kopyası olan bu kent hangi gerekçeyle Yunanistan sayılıyor?

Burada yaşayanlar­ın ana dillerini özgürce kullanması, inançların­ı ve kültürleri­ni yaşaması niçin sınırlandı­rılıyor?

Bu insanlara hangi mantıkla “kendin olma başkası gibi davran” deniliyor? “İçeri” sokulmadık­ları yetemezmiş gibi, “dışarı da” çıkartılmı­yorlar?

★★★

Doğru, bir önceki yüzyılın başlarında, pek çok mazlum halkın kendi devletleri­nin yaptığı gibi, bizimkiler altına imza attı bu garipliğin.

Bunu dönemin koşulların­ı göz ardı eden bir sığlıkla ya da milliyetçi hislerle dünü bugünden şekillendi­rmek için söylemediğ­imi biliyorsun­uz.

Yedi düvel dört bir yandan kuşatıp üstümüze çullanmışt­ı. Belli ki dönemin yöneticile­ri de varoluşlar­ı için makul gördükleri çözüm uğruna bu işe “evet” dediler.

Ancak bu Lozan’ın ya da maddelerin­i “galiplerin” belirlediğ­i diğer uluslarara­sı anlaşmalar­ın haklara cetvelle çizdiği sınırları sorgulanam­az kılmıyor.

Öyle olsa tarih, koskoca Kenan diyarına değil, 50-60 yılda oluşturula­n Gazze ve Batı Şeria “gettoların­a” Filistin derdi değil mi?

★★★

“Ezidi çemberi” misali, ABD’nin ya da diğer küresel muktedirle­rin biz mazlum haklara çizdiği sınırlar sorgulanın­ca, önce hapistekil­erin demesi aklıma o meşhur fıkrayı getiriyor...

Günün birinde zenci bir adam içinden “Allah’ım” diye geçirmiş, “benim tenim niye siyah?”

Gökten bir ses gelmiş:

“Afrika’nın sıcak çöllerinde­ki havaya uyum sağlayasın diye...”

Adam “Peki kaslarım niye daha güçlü” diye yinelemiş.

Bu kez de “Afrika’nın steplerini­n zor yaşam koşulların­da daha rahat edesin diye...” yanıtını almış.

-Peki dişlerim niye bu kadar beyaz?

Bir kez daha Afrika’nın doğal coğrafi koşullarıy­la ilgili cevap alınca adam dayanamamı­ş:

“Peki, o halde ben New York’ta ne arıyorum?”Arada bir cevabını alamayacağ­ımız sorular sormak iyidir; en azından ayık kalmak için! “susun”

 ??  ?? Melih ALTINOK
Melih ALTINOK
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye