Cumhurbaşkanı Erdoğan Lozan Antlaşması’nın sadece Türkiye ile Yunanistan arasında olmadığını belirterek, “Lozan, muhtelif boyutları olan devasa bir antlaşma. Gerek görülmesi halinde güncellenebilir” dedi
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 65 yıl aradan sonra ilk kez yapılan Cumhurbaşkanı düzeyindeki iki günlük Yunanistan ziyareti dönüşü öncesi Gümülcine’de gazetecilerle biraraya geldi. Erdoğan gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Erdoğan’ın sözlerinden satırbaşları şöyle: Ziyaret öncesinde, bir Yunan televizyonuna (Skai TV) verdiğim mülakatta Lozan’la ilgili bir soruya yanıtımı Yunanistan’ın toprak bütünlüğünde sanki Türkiye’nin gözü varmış gibi yanlış çıkarımlarda bulunanlar olmuş. Halbuki benim ağzımdan öyle bir şey çıkmadı. Bizim kimsenin toprağında gözümüz yok. Ben Lozan konusunda bana yöneltilen bir soruya cevaben, gerekiyorsa pekala güncelleme yapılabileceğini belirttim. Kaldı ki Lozan, sadece TürkiyeYunanistan arasında bir antlaşma değil. Lozan, farklı devletlerin işin içinde olduğu, çeşitli meseleleri konu alan muhtelif protokoller de içeren ayrıntılı bir antlaşma. Yunanistan Cumhurbaşkanı bu tür antlaşmaların güncellenemeyeceği kanaatinde. Bana göre ise taraflar ihtiyaç hissederlerse pekala güncellenebilir. Biz parlamentolarda gerekirse anayasaları bile değiştirmiyor muyuz? Değiştiriyoruz. Dolayısıyla antlaşmalar da gerek görülürse elbette güncellenebilir. Ama bu konu biraz sanki takıntı haline gelmiş gibi. Aynı şeyi Başbakan Çipras’ta da gözlemledim. Lozan’ı sadece TürkiyeYunanistan arasındaki bir konu gibi telakki etmek yanlış. Lozan, muhtelif boyutları olan devasa bir antlaşma. Gerek görülmesi halinde güncellenebilir. Devam etmesi gerekiyorsa tabii ki devam eder. Ama taraflar belirli noktaları güncelleme ihtiyacı hissederlerse, bunu pekala yapabilirler.Yunanistan’ın Lozan’ın mevcut düzenlemelerine tam riayet etmediği noktalar var. Celal Bayar Lisesi’nde soydaşlarımızla bir araya gelmemizden rahatsız olunmasını anlamıyorum. Böyle bir buluşmaya tahammül dahi edememeyi, demokrasiyle, demokratlıkla bağdaştırmak mümkün değil. Lozan’da azınlıklara tanınan hakların hayata geçirilmesi önemli. Ama mesela orada müftülük seçimi meselesini yıllardır konuşmamıza rağmen hala halledebilmiş değiliz. İkide bir bize söyledikleri şey Heybeliada Ruhban Okulu. Hadi biz o meseleyi de hallettik diyelim, peki Batı Trakya’daki soydaşlarımızın okullarına yönelik tavrınızı nereye koyacağız? Ya da Atina’daki cami meselesi. Bir şey yaptılar ama, camiye bile benzemiyor. Minaresi yok. Kendisine, “Çansız kilise olur mu?” diye sordum. “Olmaz, iyi olanı tabii ki çanlı olanıdır” dedi. Yani minare de bizim için bu kadar önemli. Baş müftüyü atayarak belirliyorlar. Halbuki oradaki Müslümanlar kendi baş müftülerini kendileri seçebilmeli. Sen Sinod diye adlandırılan kurul için neler yaptığımızı anlattım. Sen Sinod’ta patrik seçimi için yeterli sayıda piskopos kalmamıştı. Patriğe haber gönderdim: “Bize isim verin, onları vatandaş yapalım.” 17 isim bildirdiler. Biz de dediğimizi yapıp sorunlarını çözdük. Sümela’yı biz yapıyoruz. 7 Ocak’ta Fener’de Bulgar Ortodokslara ait olan Demir Kilise’nin açılışını Başbakanı Boyko Borisov’la beraber yapacağız.
Türkiye olarak bizim derdimiz, Yunanistan’la ilişkilerimizde de açık ve samimi olarak, yapıcı bir tutumla meselelere çözüm üretmektir. Komşu iki ülkeyiz. Kavga kimseye fayda sağlamaz. Türkiye’den 800 bin turist Yunanistan’a gitmiş. Onlardan da bize 600 bin turist gelmiş. Ortak yönlerimiz bir hayli fazla. Bunu yolda hissediyorsunuz zaten. Halklarımız arasında sorun yok. Bizler her iki ülkeye, her iki topluma fayda sağlayacak adımlar atmaya odaklanmalıyız. Şunu da hatırlatayım: Mesela 15 Temmuz gecesi, beni ilk arayanlardan biri Cumhurbaşkanı Pavlopoulos olmuştur. Böylesine vefalı bir dostun davetine icabet etmek, bizim için ayrıca önem taşıyordu. Türkiye de Yunanistan da soydaşlarını iki ülke arasında bir köprü olarak görmelidir.