Sabah

Büyüme... Faiz artışı... Gerçekçili­k...

-

Dün açıklanan büyüme oranının dikkate değer yanı yalnızca küresel çapta bir rekoru ifade etmesinden ibaret değildi. Aynı zamanda Türkiye’nin gerçek gücünü ve potansiyel­ini göstermesi bakımından da önemliydi. Geçtiğimiz yıl bugünlerde durmakta olduğu iddia edilen, bin bir karamsar senaryo yazılan Türkiye ekonomisi yine ezberleri bozdu.

Peki nasıl? Tabii ki sıcak gelişmeler­i gören, doğru zamanda, doğru kararları alabilen siyasi irade sayesinde. Türkiye ekonomisin­in gerçek büyüklüğü, özveri ile çalışan özel sektörün enerjisini, siyasi iktidarın basiretli politikala­rı ile buluşturan sinerjiden kaynaklanı­yor. “Coşkulu büyüyoruz, her şey toz pembe” demediğim çok açık. Lakin Türkiye ekonomisin­in büyüme performans­ını küçümseyen, ısrarla faiz artışı baskısı kuran, büyümenin frenlenmes­ini isteyen, bulaşıcı kötümserli­k yayan çevrelere karşı, meselenin “psikolojik boyutuna ve moral yönüne” dikkati çekmeye çalışıyoru­m. TBMM’deki bütçe görüşmeler­i sırasında Maliye Bakanı’nın, kendisine laf atan CHP’li vekillere seslendiği gibi... “0erak etmeyin, bu büyümeden, refah artışından sizler de istifade edeceksini­z ”

★★★

Akşama kadar şikâyet etmekle, umutsuzluk yaymakla bir yere varılmıyor. Gerçeklerd­en koparak, sadece olumlu varsayımla­rı satın almak da mutlaka ilerlemeye katkı sağlamıyor. Mühim olan, ekonomidek­i fırsatları doğru okuyup, riskleri yönetebilm­e becerisi. Faiz lobisinin ve sözcülerin­in kara propaganda­sına, iç ve dış işbirlikçi­lerine rağmen Türkiye ekonomisin­in geleceğini düşünen, gerektiğin­de zorlu kararları alabilen deneyime ve birikime sahip kadroların varlığı en büyük kazanım. Türkiye, güncel problemler­in üstesinden gelebilir. Küresel ve bölgesel şartların zorlu olduğuna da kuşku yok. Enflasyonu­n seyri, asla gözden kaçırılmam­ası gereken ana sorun. Ancak, büyümeyen, büyüme dinamizmin­i kaybeden bir ekonomi büyük tehdittir. Yüksek faiz şoku yiyen ekonomide çarklar önce yavaşlar, sonra durur. Duran bir ekonomiyi yeniden harekete geçirmek çok güçtür. Üstelik durgun bir ekonomik yapı, kritik üç seçimin arifesine denk gelirse tablonun yönetimi çok maliyetli olur. Yani... Bugün, “Nasılsa büyüyoruz. Demek ki faiz artışı suretiyle hem kur kontrol altına alınabilir hem de ekonomi yavaşlatıl­abilir” demek, tehlikeli bir oyuna girmektir. Merkez Bankası’ndan 14 Aralık’ta faiz artışı umanlar, hatta zorlayanla­r, “bu gerekli” derken, ne kadarlık bir artışla netice alınacağın­ı söyleyemiy­orlar. Faiz artışı patikasını­n açılması, şok faiz veya zincirleme faiz kararları alınmasını kendi amaçları için yeterli görüyor, bunu da ülkenin yüksek ekonomik çıkarları adına savunuyorl­ar.

Kuşkusuz faiz artışı bir tabu değil. Ama faiz artışının gerekliliğ­i ile olası sonuçların­ı hesap etmek sadece Merkez Bankası’nın görevi olarak düşünüleme­z. Seçmene hesap verecek olan iktidar da bu hususu tartmak ve ortak aklı bulmak mecburiyet­indedir. Özetle...

1- Karamsarlı­k bir tür hastalıktı­r, bulaşıcıdı­r ve memlekete faydası yoktur.

2- Ekonomi, faiz artışı baskısı başta olmak üzere takıntı ve ezberle idare edilemez.

3- Piyasa her zaman rasyonel değildir çoğu zaman beklenti alır, kendi kehanetini satar.

4- Ne kötümserli­ğe prim verilebili­r ne de aşırı iyimserlik­le yol alınabilir.

5- İç ve dış gelişmeler­in farkında olmak, para ekonomisi ile reel ekonomiyi aynı anda gözeterek, öncelikler­i doğru belirleyer­ek yapısal karar almak esastır. MH

 ??  ?? Okan MÜDERRİSOĞ­LU
Okan MÜDERRİSOĞ­LU

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye