İzmirim’den hoşluklar ve de loşluklar!..
Nasıl ilginç, nasıl gezilesi bir sergiydi, “Dizelerin renkleri..” Müthiş bir proje.. Müthiş bir araştırma ve çalışma..
Efendim, Namık Kemal’den Sunay Akın’a 37 şairin el yazılarıyla dizelerini bulmuşlar, koleksiyonerlerden emanet almışlar..
Şairin dizeleri karaladığı notu ya da defter yaprağını çerçeve içinde asmışlar...
Yanında bir ünlü sanatçı, o dizelerin kendisine verdiği ilhamı boyamış, canlandırmış.
Okurken bile heyecanlanıyor ve merak ediyorsunuz değil mi?.
İzmir, Folkart Galeri’de gezdim bu benzersiz sergiyi.. Ve de tüm dizelerin ve yaratılan eserin fotoğraflarını içeren, şairi ve ressamı anlatan, hem fizik, hem de anlam olarak “Dev” kitabını aldım. İstanbul’da eve getirip baş ucuma koydum.. Fal tutar gibi açmak, bakmak ve okumak için..
Sizin gezme, görme şansınız şimdilik yok.. Ben sonuna yetiştim çünkü.. Sergi İzmir’de kapandı.
Şubatta Ankara’da, o çok sevdiğim Cer Atölyesi’ndeki galeride yeniden açılacak.
Ankara’ya da giderim.. Serpil’le gezeriz birlikte.. O da Ankara kültür sanat yazarı ya, köşemin..
Asansörden çıkıp terastaki galeriye adım atınca Ahmed Arif ve oğlu Filinta çıktı karşıma..
Ahmed Arif, benim yakınım, dostum, arkadaşım, meslektaşım, ışıklar içinde yatsın, en sevdiğim dizeleriyle orda..
“Dağlarına bahar gelmiş memleketimin..”
Hapishanede yazılmış satırlar.. Oğlu Filinta üç boyutlu yapmış eserini.. Mapusluğu ve özgürlüğü simgeleyen, kapağı açık bir tahta bavulda bahar gelmiş çiçekli dağlar..
Bir başka mapusluk şiiri, “Aldırma Gönül Aldırma” diyen Sabahattin Ali’yi Ercan Ayçicek hayal etmiş..
Hilmi Yavuz ustanın dizeleri yanında bir başka ustanın imzası var.. Devrim Erbil..
37 şair.. 37 ressam!. Şubatta Ankara’dayım Folkart, teşekkürlerimle..
★★★ HINCAL’IN YERİ
açılır. kapandığında diğeri “Bir mutluluk kapısı kapıya o kadar uzun Ancak biz kapanan yeni için açılmış bulunan bakarız ki, bizim kapıyı görmeyiz.”
Helen Keller İzmir’de beni üzen bir şeyler de oldu.. Canım İzmirim bir yandan müthiş gelişmeler kaydeder, unutulmaz güzellikler yaratırken, bir yandan da sahip olduğu güzellikleri elinde tutamıyor.. Neden?.
Önceki İzmir gezilerimde size Folkart Kuleleri’nin altındaki Yüzevler lezzetini ve İzmir Efsanesi Reyhan Pastanesi’ni anlatmıştım..
İkisine de gittik gene.. Yüzevler’de uzun ve keyifli akşam yemeği, Reyhan’a efsane brunch!.
Yani ikisi de nasıl tepe taklak düşmüş..
Yüzevler’de önümüze gelen her şey kötü, hele tatlılar felaketti.
Yüzevler, 10 kardeşin on yıllar içinde yarattığı, ülkeye yayılan bir marka.. Bu dükkân bu markayı batırır. Ya kapatılsın, ya isim değiştirsin.. Nedir bu felaketin sebebi?. Ucuz eleman mı, ucuz malzeme mi bilmem..
Reyhan.. Aman tanrım.. Yahu bu ülkede kahvaltının iki ana maddesi vardır, zeytin ve peynir.. Ege’de hem de bu kadar kötü zeytin ve yenmez peynir masaya konur mu, Sevgili dostum, kardeşim Ali Beycim.. Reyhan’ın ortamı, havası da bitmiş.. Şehirlerarası yol kenarlarında kurulan ucuz benzinci kahvelerine dönmüş.. Bir daha gitmem..
Niye oluyor bunlar İzmir’de.. Niye “Efsane” markalarına sahiplenemiyor bu şehir, oldum olası..
1969’da ilk gittiğimde Bonjour vardı.. Yer bulamazdık.. Yok oldu.. Sevinç efsaneleşti. Yok oldu..
Karşıyaka’da olmazsa olmazım, Büyük Efes’te kalırken sırf o tereyağlı pilavını yemek için gittiğim Tilla nerde?.
Urla’da kuzu çevirmesiyle parmak yediren Adres?.
Alaçatı meydanındaki o Çınaraltı kahvesindeki kahvaltılar?.
Gene Alaçatı’da ilk yıl o unutulmaz lezzeti sunan Bilgin Gökberk’in Dely’si niye düştü biliyorum, sadece. İtalyan’dan daha güzel İtalyan hazırlayan harika ahçı pahalı geldi herhalde Bilgin’e.. Her işi çeviren ortağını da yolladı.. Bir “Bitse de gitsek” çırpınma gecesi yaşadık geçen yaz. Bir daha da adım atmadık.
..ve tabii, Büyük Efes!.
İzmir değil Dünya Efsanesiydi, Efes!.. Adını anan var mı?. Magazin sayfaları, ekler, hele yazları Efes’le dolardı. Adını en son ne zaman okudunuz?.
O girişi, holü, girişteki terası.. Havuza bakan verandası.. Havuz başı.. En tepede ve bodrumdaki gece kulüpleri.. Efes 24 saat yaşar ve yaşatırdı. Şimdi geçerken bakıyorum, o buluşma yeri kapısının önü bomboş.. Konuşan eden de yok.. İzmir değerlerine sahip çıkmalı.. Ama nasıl?.
Onu ben bilmem.. İzmirliler bilir!.
Hande’yi çok severim.. Ataizi.. Bir zamanlar komşuyduk. Çok da yakın arkadaştık.. Hani “Yiyip içtiğimiz ayrı gitmez” derler, öylesi.. Sonrası yoğunlaşan işlerimiz.. Onun evlenmesi, çocuk sahibi olması.. Yollar doğal olarak ayrıldı ama, sevgi bitmez..
Dün sabah Günaydın ekimizin manşetindeydi. “Cem o gece kendini bitirdi” demiş.
“Cem” dediği Cem Davran.. Ne yapmış kendini bitirmek için.. Yakın arkadaşı, yıllarca ayni dizide oynadığı Hande’yle ilgili bir şaka yapmış, Altın Kelebek’i sunarken..
Hani Hande, dünya güzeli burnunu inat edip kestirmişti ya.. Burnu sargılı iken bir bara gitmiş, gazeteciler gelince de görünmemek için tuvalet penceresinden kaçmaya kalkışmış, sıkışıp kalınca, o komik halinin fotoğrafları ve videoları, tüm yazılı, görüntülü tüm medyada yayınlanmıştı ya.. Cem’in İş Sanat’ın aralık ayı programına bakıyorum. Üç tiyatro oyunu.. Alt alta yazmışlar.. Aynen alıyorum.. “Çocuk istiyorum.” “Fazla şaapma.” “Yetersiz bakiye.” Vallahi de, billahi de aynen böyle.. şakası magazin dünyamızın o unutulmaz olayıyla ilgili..
Ona kızmış Hande.. “Cem o gece kendini bitirdi” diyor..
Valla bu olay yüzünden ille biri bitecekse, biten sen olursun Handecim!.
Mizahı anlamayan, kaldıramayan bir kuşak haline geldik. Herkes her şakaya kızıyor..
Bu yıl Oscar, ya da Altın Küre Ödüllerini birlikte izleyelim mi, Hande?. Hem de en önde oturan, dünya ünlüsü, dünyanın sevip saydığı isimlerle nasıl dalga geçiyor sunucu ve kameralar o ünlüye dönüyor ayni anda.. En çok takılınan sanatçı gülüyor..
O şakalarda kullanılan malzeme en çok geçmişte yapılan hatalar..
Cem bu şakayı yaptığı zaman sen de gülsen, soranlara “Yani ne aptallıktı benim yaptığım.. Nasıl sıkışıp kalmıştım tuvalet penceresine.. Ne ileri gidebiliyordum, ne geri.. Durmadan da flaşlar patlıyordu. Ne utanmıştım” deseydin, diyebilseydin, bugün nerdeydin Hande, bir düşün hele..
Mizahı anladığımız, şakayı kaldırdığımız kadar insanız.. Unutmayalım!.
e-mail: hincal.uluc@sabah.com.tr, Telefon: (212) 354 48 13, Faks: (212) 354 48 91, SMS: HU yaz 4122’ye gönder, (1.60 TL) MH: 444 88 81 facebook.com/Hincaluluc.sabah