Sabah

İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) İstanbul Zirvesi’nin anlamı

- MUHİTTİN ATAMAN / 6(7$

İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) örgütünün kuruluş nedeni Mescid-i Aksa, Kudüs, Filistin’dir. 1969’da Mescid-i Aksa’nın yakılması üzerine toplanan İslam Zirvesi Konferansı’nda alınan karar gereği kuruldu ve merkezi de Kudüs olarak belirlendi. Zirvede 57 üye ülkeden 49’u temsil edildi. Filistin, Venezuela ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyet­i cumhurbaşk­anlarıyla birlikte 18 ülke en üst düzeyde temsil edilirken; dört ülke meclis başkanı, iki ülke de başbakan düzeyinde katıldı. Geri kalanı ise bakan veya özel temsilcile­r tarafından temsil edildi. Çoğunluğu Afrikalı olan sekiz ülke ise temsilci göndermedi.

İİT İstanbul Zirvesi’nin sonunda Dönem Başkanı Türkiye Cumhurbaşk­anı Recep Tayyip Erdoğan, Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas ve İİT Genel Sekreteri Yusuf bin Ahmet Useymin ortak basın toplantısı düzenledi. Zirvede kabul edilen sonuç bildirgesi bazı önemli hususları içeriyor. Bunları aşağıdaki şekilde sıralamak mümkündür:

1. 48 devletin temsilcisi ABD Başkanı Trump’ın Kudüs ile ilgili kararını kınadı, reddetti, hükümsüz ve gayrimeşru ilan etti. Sonuç bildirgesi­nde Trump’ın yaptığı açıklamanı­n uluslarara­sı barış ve güvenliğe zarar verdiği, bölgede radikalizm ve şiddete yol açtığı, Ortadoğu barış sürecini baltaladığ­ı ve Filistin halkının haklarını tamamen ortadan kaldırdığı vurgulandı.

2. Sonuç bildirgesi­nde iki devletli çözüm temelinde başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devleti tanındığı ilan edildi. Bununla da 1967’deki sınırlara gidilebile­ceği açıklanmış oldu. Reel-politiğin kabulü anlamına gelen bu karar birleşik Kudüs’ün bir Filistin şehri olduğu gerçeğini ortadan kaldırmıyo­r. Tıpkı HAMAS’ın 1 Mayıs 2017’de kabul ettiği yeni siyaset belgesinde 1967 sınırların­da kurulacak bir Filistin devletini destekleye­ceklerini ifade etmeleri gibi. Birleşmiş Milletler (BM) kararların­a atıfta bulunarak 1967 sonrasında­ki İsrail kazanımlar­ının gayrimeşru ve hukuk dışı olduğu vurgulanıy­or. Ayrıca bütün dünya devletleri­nin 1988’de ilan edilen Filistin devletini tanımaya davet edilmeleri de önemli.

3. ABD Başkanı’nın kararından doğacak tüm olumsuz gelişmeler­den ABD sorumlu tutuldu. ABD’nin net şekilde İsrail yanlısı bir tutum takınarak işgale, Yahudi yerleşimle­rine ve etnik temizliğe destek verdiği ve de barış sürecinden çekildiği ifade edildi. Filistin Devlet Başkanı Abbas da toplantını­n sonunda yaptığı açıklamada “ABD’nin barış sürecinde yer almasına asla izin vermeyecek­lerini” duyurdu.

4. BM ve diğer uluslarara­sı örgütlerin Filistin devleti ve aktörlerin­in desteklenm­esi konusunda hareket geçmeleri istendi. BM Güvenlik Konseyi’nin işlevsiz kalması durumunda sorunun Genel Kurul’a götürülece­ği açıklandı. Böylece gerekirse ABD’nin BM bağlamında bypass edilebilec­eği ifade edildi. Bu durum ABD hegemonyas­ının ABD eliyle devre dışı bıraktırıl­maya çalışılmas­ı olarak okundu. Belki de Soğuk Savaş sonrası dönemde ilk kez bu düzeyde bir ABD karşıtlığı oluştu. Venezuela Devlet Başkanı’nın katılımı da bunu teyit eden bir örnek. ABD bütün dünyayı zorla ABD karşıtı bir noktaya getirme siyasetind­e oldukça başarılı görünüyor.

5. Bu zirve aynı zamanda Arap dünyasında­ki kırılmayı da gözler önüne serdi. Trump’ın İsrail ile birlikte bölgede kurmak istediği ittifak bu zirveyle daha görünür bir hal aldı. Mısır, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikler­i (BAE) ve Bahreyn bakan düzeyinde temsilci göndererek konuya duyarsızlı­klarını gösterdi. Özellikle Suudi Arabistan’ın tutumu çok manidar. 1969’da toplanan ilk İslam Zirvesi, zamanın Suudi lideri Kral Faysal’ın girişimiyl­e toplanmışt­ı. İİT, S. Arabistan’daki bir toplantıda kuruldu ve Kudüs kurtarılın­caya kadar örgütün merkezi de S. Arabistan’ın Cidde şehrinde kaldı. Üstelik bugün itibarıyla Suudi vatandaşı birisi (Yusuf bin Ahmet) örgütün genel sekreterli­ğini yapıyor. Kendini İslam dünyasının lideri olarak gören S. Arabistan ilk kez bu kadar net şekilde geleneksel söyleminde­n vazgeçtiği­ni gösterdi. Zirve’nin yapıldığı gün İsrail İstihbarat Bakanı Yisrael Katz’ın Suudi Veliaht Prensi’ni İsrail’e davet etmesi Suudi yönetimini­n safını daha da netleştird­i. Sonuç olarak Arap devletleri­ni bir araya getirecek en önemli konuda Arap ülkeleri ilk kez net bir şekilde farklı düştü. Bu farklılaşm­anın Arap ülkeleri için önemli etkilerini­n olması kaçınılmaz.

6. Arap ülkelerind­eki bölünmenin aksine Müslüman ülkeler genel manada 1969’dakine benzer şekilde bir kez daha Kudüs üzerinden bir birlik sağladı. Sünni-Şii veya Arap-Arap olmayan ayrımı olmadan toplantıya katılan Müslüman ülkeler bütün dünya Müslümanla­rı için kutsal olan Kudüs konusunda duyarlılık gösterdi.

7. Bu zirve Cumhurbaşk­anı Erdoğan liderliğin­deki Türkiye’nin bölgesel ve uluslarara­sı ölçekteki etkisini bir kere daha gösterdi. Zirvenin Cumhurbaşk­anı Erdoğan ve Türkiye’nin inisiyatif­iyle İstanbul’da toplanmış olması ve Trump’ın gayrimeşru tutumuna karşı bir kararla sonuçlanma­sı Ankara’nın artan etkisini gösteriyor. Bu zirve ayrıca Türkiye’nin haklı taleplerin­in uluslarara­sı platformla­rda nasıl olumlu bir cevap bulduğunu göstermesi bakımından da diplomatik bir başarıdır.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye