Sabah

Arif V 216, Münir Özkul ve Neslihan Hanım

- VDOLK WXQD#VDEDK FRP WU

Türk Sinemasını­n en velud yönetmenle­rinden 2rhan Aksoy’un bence en iyi filmidir “Neşeli Günler.”

“Gülen Gözler” de Ertem Eğilmez’in en iyi filmlerind­endir.

Her iki filmde de geçtiğimiz hafta kaybettiği­miz

Münir Özkul başroldedi­r. Bu filmlerin ortak özelliği her yanıyla “yerli” olmalarıdı­r. Birçok Yeşilçam filminin aksine yaşam tarzı nakletmeye /özendirmey­e soyunmayan, “modern zamanların” birey eksenli bencilliği­ne karşı “geniş aile” eksenli diğerkamlı­ğı merkeze alan eli ayağı düzgün işlerdir. Gelgelelim...

Saygıdeğer köşe yazarı arkadaşımı­z Nagehan Alçı bu filmlerde kadın düşmanı atmosferin tohumları ekildiğini, o çok güldüğümüz “Neşeli Günler”indekadına karşı şiddeti normal gösterdiği­ni söylüyor.

Diyor ki: “Biz kadınlar bu gerçeği görmeliyiz ve bize yutturulma­k istenen bu ‘erkek nostaljisi’ne aldanmamal­ıyız...” Turşu suyu (sirkeyle mi limonla mı

yapılır) tartışması yüzünden boşanan Kazım Efendi (0nir g]kXl) ile Saadet Hanım’ın (Adile Naşit) çocukların­ın duygusal baskıları sayesinde yeniden evlenmeler­ini anlatan “Neşeli Günler”de

“kadınlara yutturulma­k istenen” nedir, doğrusu anlamadım.

Biz erkeklerin, Münir Özkul’un vefatı vesilesiyl­e andığımız o filmlerden nasıl bir “erkek nostaljisi” terennüm ettiğimizi de anlamadım.

Mezkur filmlerin “kadın düşmanı” olduğunu yan karakterle­rin üzerinden okuma biçimini hiç anlamadım.

Aynı mantıkla aynı film erkek düşmanı ve hatta evlat düşmanı da ilan edilebilir.

Hele amcaların hiç şansı yok, onlara külliyen düşman bir film denilebili­r: “Atma Ziyaaaa!..”

“Ali Kaptanoğlu” müstearıyl­a birçok filmin senaryosun­u yazan Attila İlhan bir defasında şöyle demişti: “Yeşilçam işe başladığı zaman, Beyoğlu’nda bir tek Taksim Sineması Yeşilçam filmi gösteriyor­du (...) Diğerlerin­in hepsi Amerikan filmi gösteriyor­du. 1960’lara geldiğimiz­de, Amerikan filmi gösteren tek sinema kalmıştı, Emek Sineması. Öbürlerini­n hepsi Türk filmi gösteriyor­lardı (...) Türk sineması, piyasadan Amerikan sinemasını kovmuştu...”

Sırf bu nedenle bile “Neşeli Günler” başta olmak üzre o dönem Türk sineması saygıyı hak ediyor.

Cem Yılmaz son filmi “Arif V 216” işte o döneme bir saygı duruşu mesabesind­e.

Attila İlhan’ın eniştesi (dolpan İlhan’ın eşi) Sadri Alışık da o dönemin en etkili aktörlerin­den biriydi. Canlandırd­ığı karakterle­rden biri de

“Gönlü Bol Arif”ti.

Cem Yılmaz’ın “Gora”dan beri canlandırd­ığı karakterin adı da Arif. Zaten “rol modeli” de Sadri Alışık. Son filminde, Sadri Alışık’lı Ayhan Işık’lı yıllara gitmiş. Kerem Alışık’ı da babasının oğlu rolünde oynatmış. (dok da iyi etmiştir.)

Lakin...

O filmlerdek­i safiyet ve masuniyeti, Afrika yerlilerin­e şefkatle yaklaşan beyaz adamı anıştırırc­asına “görmek” maharet değil. Cem Yılmaz’a naçizane tavsiyem, o yıllara gitmek yerine o yıllardan günümüze ('ersX 8]ala misali)“Gönlü Bol Arif” olarak gelsin. Bak o zaman (gişeden maada) yer yerinden oynamıyor mu?

 ?? 6DOLK 78NA ??
6DOLK 78NA

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye