OSMANLI’DA SİSTEMİN TEMELİ ADALETTİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında Adalet Şûrası, tarihinde ilk kez Külliye’de toplandı. Bu toplantı adaletin medeniyetimizin temeli olduğunu gösteren birçok örnek olayı akıllara getirdi. Osmanlı’da devleti yönetenlerin ilk vazifesi, her zaman adaleti te
Osmanlı Beyliği’nin kurucusu Osman Gazi, 1288’de Karacahisar’ı fethettikten sonra burayı kendisine merkez edinmiş ve Dursun Fakih’i buraya kadı olarak tayin etmişti. Böylece Dursun Fakih Osmanlı tarihinin ilk kadısı, yani hakimi olmuştu. Kadı, hukuku ve idari örgütlenmeyi temsil ederdi.
SİSTEMİN TEMELİ ADALET
Osmanlı Devleti zamanında adalete fazla önem verilir ve sistemin temelinin adalet olduğuna inanılırdı. Bu yüzden kadılar, bağımsız olarak görev yaparlardı. Kadının hükmü olmadan kimse cezalandırılamadığı gibi, vergi toplanması, tahrir yapılması gibi idari tasarruflar da kadının bilgisi olmadan gerçekleştirilemezdi.
Padişahlar bile mahkemelere ve kadılara karışamazlardı. Mahkemeler gerektiğinde padişah karşısında halkın haklarını korurdu. Kanunlar padişahın da üstündeydi. Nitekim Şeyhülislam Ebussuud Efendi, padişahın emirlerinin kanuna aykırı olması durumunda bunlara “Nâ-meşru nesneye emri sultanî olmaz” diyerek karşı çıkmıştı.
MAHKEMELERDE AYRIM YOK
Osmanlı mahkemeleri davalarda zenginfakir, güçlü-zayıf, Müslüman-Gayrimüslim ayrımı yapmazdı. Kişinin statüsüne ve itibarına bakılmazdı. Bir Gayrimüslim Müslüman’a karşı rahatça dava açabildiği gibi, haklı olması durumunda da dinine bakılmaksızın mahkeme kararıyla hakkını alırdı. Nitekim 16. yüzyılda esir olarak Türkiye’de bir süre kalan Bartholomaeus Georgieviç hatıralarında, “Türkler ve Hristiyanların hakimleri aynıdır. Müslüman hakimler ayrım gözetmezler, herkese aynı adaleti uygularlar. Öldüren öldürülür, hırsızlık yapan veya zorla bir şeyi alan asılır. Pazarda ineğinin sütünü satan bir kadının sütünü içen ve parasını ödemeyen bir yeniçeriye de aynı kural uygulandı. Ben buna Şam’da şahit oldum” der.
17. yüzyılın ilk çeyreğinde Türkiye’ye gelen Adam Werner, Türkler’in, kurduğu en büyük devletin güç aldığı kaynakları sayarken adaleti şöyle anlatır: “Bu konuda bilgi ve deneyim sahibi olan kişiler, eğer azimli ve dürüst davranırlarsa, ister köle olsunlar, ister en alt katmandan olan bir aileden gelsinler, hak ettikleri itibarı görürler ve ödüllendirilirler, en yüksek siyasi veya askeri konumlara getirilirler, krallar, dükler gibi zengin olabilirler, hatta evlilik yoluyla padişahın aile çevresine girebilirler. Buna karşılık -hangi toplum kesiminden olurlarsa olsunlar- suç işleyenlere ve kamuya zarar verecek davranışlarda bulunanlara uygulanan cezalar çok ağırdır ve idama kadar yolu vardır. Çok katı hukuk kuralları uygularlar”.