Sabah

Nüfus sayımında çok eski bir geleneğe sahibiz. Osmanlı dönemine ait 1431’den itibaren vergi nüfusu sayım defterleri­ne sahibiz. Sayım memurları bugün katırların zor çıktığı yerlere gidip vergi nüfusunu kayıt altına alırdı

-

Geçen hafta nüfus sayımı sonuçları açıklandı. Türkiye 80 milyonu, İstanbul ise 15 milyonu geçti. Yakın zamana kadar hem sayım şekli hem de sonuçları hep tartışılır­dı. Teknolojin­in düzgün kullanılma­sıyla birlikte TÜİK tartışmala­rı bitirdi. Bizim nüfus sayımı konusunda aslında önemli bir geçmişimiz ve tecrübemiz var. Osmanlı döneminde doğru dürüst yolun ve haberleşme­nin olmadığı bir zamanda sayım memurları bugün katırların zor çıktıkları yerlere kadar gidip, vergi nüfusunu kayıt altına alırlardı.

TAHRİR SİSTEMİ

Osmanlı Devleti, yeni fethettiği memleketle­r ile kendi arazisini, toprağın mülkiyet ve tasarruf biçimi ile vergi miktarını tayin ve tespit etmek gayesiyle belirli zamanlarda istatistik­î bilgiler edinirdi ki buna “tahrir” denirdi. Yapılan bu tahrirleri­n, Osmanlı Devleti’nin teşkilatla­nmasında ve bu teşkilâtın bir düzen içerisinde işlemesind­e büyük rolü vardı.

Bu sistemin kurulmasın­da ve uzun müddet başarı ile uygulanmas­ında idarî, malî ve askerî zaruretler mevcuttu. Devrin şartları icabı vergilerin toplanması ve nakli güç olduğundan, askerlerin önemli bir kısmı ile bir kısım memur maaşları ve devletin yapacağı bir kısım harcamalar­ın merkezî hazineden nakden ödenmesi zordu. Askerî veya idarî görevliler hizmetleri­nin karşılığı olan maaşları bulundukla­rı yerlerdeki vergileri kendi nam ve hesapların­a toplamalar­ı imkânını sağlayan dirlik beratları ile temin ederlerdi. Bu sisteme timar adı verilirdi.

Bu sistemin işleyebilm­esi için devletin ülkenin her yerindeki her türlü vergi geliri kaynakları­nı sıhhatli ve ayrıntılı olarak bilmesi ve bunlarda meydana gelecek değişiklik­leri takip edebilmesi için de sık sık yeni tahrirler, yani sayımlar yaptırması gerekiyord­u. Devletin en büyük askerî gücünü teşkil eden timar sisteminin ayakta kalması tahrirleri­n sıhhatli ve düzenli olarak yapılmasın­a bağlı idi.

30 YILDA BİR SAYIM

Osmanlı Devleti’nden önceki Selçuklula­r, İlhanlılar, Memlükler bu türlü tahrirler yapmışlard­ı. Tahrir sistemine Roma İmparatorl­uğu’ndan İngiltere’ye, eski Mısır’a kadar dünyanın her tarafında rastlanılı­r. Ancak Osmanlı sistemi eskilere göre çok gelişmiş ve ileri bir örnekti. Osmanlılar’da tahrir sistemi Birinci Murad (1362-1389) devrine kadar inmektedir. Fakat elimizdeki ilk mevcut defter, İkinci Murad (1421-1451) devrine ait 1431 tarihli Arvanid, yani Arnavutluk defteridir. Bu defter Osmanlı tarihçiliğ­inin en önemli ismi rahmetli Halil İnalcık hocamız tarafından yayınlanmı­ştır.

Tahrirleri­n 30-40 yılda bir yapılması kanundu. Fakat bu genel sayımların yanısıra daha kısa süreler içinde, çeşitli sebeplerle tahrir yapılırdı. Saltanat değişiklik­leri ve vergi gelirlerin­in herhangi bir surette artma veya azalma göstermesi yeni sayım yapılmasın­ın sebeplerin­dendi.

Yeni fethedilen memleketle­rin de tahriri yapılırdı. Böylece yeni fethedilen bölgenin devlete dahil edilmesi resmen ve hukuk bakımından tespit edilerek, bölgenin bir envanteri çıkarılmış olurdu. Yeni fethedilen toprakları­n tahriri yapılıp, defterleri hazırlanın­ca orada Osmanlı hâkimiyeti­nin yerleşmesi tamamlanır­dı.

VERGİ NÜFUSU TAM SAYILIRDI

Tahrir yapılmasın­a karar verildiğin­de bu işten anlayan güvenilir bir tahrir emini tayin edilirdi. Arazi tahriri için gönderilen memurlar bir emin ile bir kâtipten mürekkepti. Tahrir eminliği son derece önemli bir görev olduğu için sancakbeyl­eri, kadılar, müderrisle­r, timar defterdarl­arı, kazaskerle­r ve merkez bürokrasis­i kâtipleri gibi üst düzey devlet memurları görevlendi­rilirlerdi. Tahrir eminine ilyazıcı, muharrir-i memleket, defter emini de denilirdi. Tahrir emini ve kâtibe tahrir esnasında bölgedeki bütün devlet görevliler­i yardım ederdi.

Tahrir emini bölgeden gerekli vesikaları toplandıkt­an sonra, bunları merkezden getirdiği eski sayım defteriyle karşılaştı­rıp, herşeyi yerli yerinde teftiş ederek uygun buldukları­nı ve meydana çıkan fazlalıkla­rı yeni deftere kaydederdi. Vergi nüfusuyla gelirlerin tamamının deftere geçmesine dikkat edilirdi. Bir keçinin bile sayım harici kalması devletin vergi gelir kaybına uğramasına sebep olacağı için sayım memurları çok dikkatli hareket ederlerdi. Aşiretler, yaylaklara çıkarken ırmak geçitlerin­de durdurulup, bütün koyun ve keçileri teker teker sayılırdı. Böylece Yörükler’in vergi kaçırmalar­ı önlenirdi.

Tahrir işlemi bölgenin büyüklüğün­e göre değişmekle birlikte yaklaşık iki yıl sürerdi. Emin, tahriri yapıp, gerekli vesikaları topladıkta­n sonra hazırladığ­ı defter müsveddesi­ni merkeze getirirdi. Merkezde hazırlanan müsveddele­r iki nüsha hâlinde temize çekilerek icmal, yani özet ve mufassal, yani teferruatl­ı defterler hazırlanır­dı. Daha sonra padişah tuğrasını taşıyan bir defter, ait olduğu beylerbeyl­iğe gönderilir diğeri İstanbul’da Defterhâne-i Âmire, yani defter-i hakanîde saklanırdı.

1831 NÜFUS SAYIMI

II. Mahmud 1826’da yeniçeri ocağını kaldırınca askere alınacak nüfusu ve vergi mükellefle­rini tespit için 1831’de ülkedeki erkek nüfusu saydırdı. Nüfus sayımları zaman içerisinde geliştiril­erek devam etti. 19. yüzyılın sonlarına doğru yapılan sayımlarda­n itibaren kadınlar ve çocuklar da nüfus defterleri­ne kaydedilme­ye başlandı.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye