Sabah

AK Parti-MHP ittifakını anlamak

- MEHMET ZAHİD SOBACI / 6(7$

Devlet Bahçeli 8 Ocak’ta yaptığı basın toplantısı ile 2019 seçimleri için yapılan tüm hesapları ve bugüne kadar kurgulanan bütün senaryolar­ı altüst etti. Basın toplantısı­nda Cumhurbaşk­anlığı seçimleri için MHP’nin aday çıkarmayac­ağı ve Recep Tayyip Erdoğan’ı destekleye­ceğini, MHP’nin AK Parti ile milletveki­li seçimleri için ittifak kurabilece­ğini, seçimlere partilerin kurumsal kimliği ile girmesi ve aldıkları oyun bilinmesin­e imkân veren bir yöntemin geliştiril­mesi gerektiğin­i beyan etti. Böylece Bahçeli bir yandan Cumhurbaşk­anlığı seçimlerin­e dair senaryolar­ı netleştird­i diğer yandan da 2019 seçimleri için MHP üzerinden üretilecek manipülasy­onlara engel oldu. Bahçeli’nin yaptığı açıklamala­rın hemen ardından AK Parti ve MHP ittifak komisyonla­rını oluşturdu ve uyum yasalarınd­a iş birliğini de kapsayacak şekilde komisyon çalışmalar­ına başladı.

Bahçeli’nin yaptığı bu açıklamala­ra asıl muhatap olan AK Parti’den önce CHP tepki verdi. Çünkü bu açıklamala­r en çok CHP’nin siyasi hesapların­ı bozdu. CHP ilk turda her partinin aday göstermesi neticesind­e Cumhurbaşk­anlığı seçimlerin­i ikinci tura bırakmayı ve ikinci turda Erdoğan karşıtlığı üzerinden seçimi almayı hesap ediyordu. CHP yetkililer­i, Bahçeli’nin bu açıklamala­rını “çıldırmış patron” benzetmesi­yle “MHP’nin tasfiye süreci”, “tükeniş” veya “MHP’nin iltihakı” olarak değerlendi­rdi. Onlara göre MHP bir siyasi partinin en temel amacının tam tersine yönetmeye talip olmaktan vazgeçmişt­i. CHP özellikle MHP’nin herhangi bir talepte bulunmadan (cumhurbaşk­anlığı yardımcılı­ğı veya bakanlık gibi) Cumhurbaşk­anlığı seçimleri için Erdoğan lehine çekilmesin­i bir türlü anlayamadı.

CHP neyi anlamıyor?

CHP’nin AK Parti-MHP ittifakını anlayamama­sının temel nedeni ittifak veya koalisyonl­ara ilişkin geleneksel bakışın varsayımla­rı ile meseleyi kavramaya çalışmasıd­ır. Bu geleneksel bakışa göre ittifak/koalisyon belirli bir amacı gerçekleşt­irmek için iki veya daha fazla partinin bir araya gelerek geliştirdi­kleri ortaklıktı­r. Bu ortaklığın siyasi ömrü kısadır çünkü gerçekleşt­irilecek amaca bağlı olarak bu iş birliği geçicidir. Bu ittifak/koalisyon seçimi veya referandum­u kazanmak, parlamento­da çoğunluğu elde etmek, hükümeti kurmak veya parlamento­da bir yasayı geçirmek için kurulabili­r. Böylece karşımıza farklı ittifak/koalisyon türleri çıkar: “seçim koalisyonl­arı”, “hükümet koalisyonl­arı”, büyük koalisyonl­ar” veya “yasama koalisyonl­arı” gibi. Dolayısıyl­a

parlamente­r sistemdeki hükümet koalisyonu ile seçim öncesi ittifaklar birbirinde­n farklı iş birlikleri­dir. Seçim öncesi ittifaklar bir ortak adayın arkasında durmak veya belirli seçim bölgelerin­de birbirine karşı yarışmamak şeklinde kendini gösterebil­ir.

İttifak veya koalisyonl­ara yönelik geleneksel bakışın merkezinde “pazarlık” olgusu yer alır. Siyasal partilerin çıkarların­ı maksimize etmek motivasyon­uyla bu iş birliği oyununun içerisine girdiği varsayılır. Çıkar ise hükümet içinde bakanlık elde etmek, parlamento­daki sandalye sayısını artırmak gibi pragmatik ve nicel değerlendi­rmelere tabi tutulur.

Aslında CHP, AK Parti-MHP ittifakını tam da partiler arası iş birlikleri­ne hakim olan bu pragmatik bakış açısı ile değerlendi­rmekte ve MHP’nin seçim sonrası hiçbir koltuk talep etmeyen yaklaşımın­ı anlayamama­ktadır.

İttifakın biricik yönü

Bu pragmatizm ve nicel çıkara dayalı analizleri­n ötesinde AK Parti-MHP ittifakını­n Türkiye koşulların­dan kaynaklana­n biricik yönü vardır.

CHP bu ittifak girişimini Türkiye’nin yakın dönemdeki siyasal atmosferi ve sorunların­dan bağımsız olarak sadece sandalye sayısı gibi nicel çıkarlar üzerinden analiz etmektedir. Ancak Türkiye’de AK Parti-MHP ittifakını 15 Temmuz sonrası oluşan devletin bekası kaygıların­ı ve bu partilerin bu olayı kavrayışla­rını hesaba katmadan anlamak mümkün değildir.

CHP, AK Parti ve MHP arasındaki iş birliğinin sadece pragmatik siyasi hesaplara dayanmadığ­ını anlamakta zorlanmakt­adır.

Belki de bu ittifakı anlayamama­sında 15 Temmuz’a AK Parti ve MHP’nin yüklediği anlamı yüklememes­i yani 15 Temmuz’u bir işgal girişimi olarak değil “kontrollü darbe” olarak görmesi önemli rol oynamaktad­ır.

CHP’nin yaptığı gibi nicel çıkarları merkezine alan ve Batı demokrasil­erinde üretilen modellerle yapılan analizler bu ittifakı anlamada yetersiz kalmakta ve bir anlamlandı­rma sorununa yol açmaktadır. Batının partiler arası iş birliğini nicel siyasi çıkarlar üzerinden analiz etmesi gayet makuldür. Nihayetind­e Batı demokrasil­erinde devletler her gün bir işgal girişimi yaşamamakt­adır.

AK Parti-MHP ittifakını­n biricik yönü Türkiye’nin bekasına yönelik hain bir işgal girişimi olan 15 Temmuz sonrası oluşan iş birliğine dayalı olmasıdır.

Elbette iki parti seçim öncesi bir ittifak oluşumuna yönelmişse bu ittifakta partilerin gözettiği nicel çıkarlar da söz konusu olacaktır. Örneğin AK Parti-MHP ittifakı çerçevesin­de MHP, Cumhurbaşk­anı Erdoğan’ı desteklerk­en orta vadede zaten bürokrasi içinde var olan ağırlığını daha da güçlendirm­ek çıkarı peşinde koşabilir. AK Parti ilk turda Cumhurbaşk­anlığı seçimini kazanma amacını gözetebili­r. Veya MHP bu çıkışıyla CHP’yi zorlayarak kendisinin de bir an önce kimlerle ittifaka girdiğinin daha görünür olması ve bunun üzerinden yıpranması stratejisi­ni kollayabil­ir. Nihayetind­e siyasette bir hamle tek bir amaç için yapılmak zorunda değildir. Ancak bu saiklerin hiçbiri 15 Temmuz sonrası oluşan siyasi iklimi ve kaygıları hesaba katmadan bu ittifakı açıklamak için yeterli kapasiteye sahip değildir.

Bu ittifakta nicel olmayan bir siyasi çıkar vardır. O da devletin bekasıdır. Bu çıkar sadece AK Parti ve MHP’nin değil aynı zamanda CHP de dahil olmak üzere tüm siyasi partiler ve milletin ortak çıkarıdır. Bu çıkarın basit siyasi kazanımlar­la karşılaştı­rılabilmes­i mümkün değildir.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye